BIST 9.550
DOLAR 34,54
EURO 36,01
ALTIN 3.005,46
HABER /  GÜNCEL

Kalbim Gülen'le aklım Erdoğan'la

Bir dönem JP Morgan'da yöneticilik yapmış olan Amerikalı Arthur Sculley, Anadolu kaplanları üzerine çarpıcı tespitlerde bulundu.

Abone ol

Sculley'e göre, 'Anadolu Kaplanları'nın yaşamında bussiness'ı etkileyecek hiçbir şeye yer yok. Dindarlık hayatlarının farklı bir köşesinde duruyor.

Radikal si yazarı , Financial Times’ın çarşamba günü düzenlediği Türkiye toplantısı için İstanbul'a gelen Amerikalı Arthur Sculley ile konuştu.

Anadolu’dan çıkan küçük ve orta ölçekli işletmelerin muhafazakâr, dindar patronlar hükümet cemaat kavgasında hangi safta yer aldı?

Seçim döneminde Anadolu kentlerini gezen ve Anadolu kaplanları üzerine ciddi araştırmalar yapan Sculley ile görüşen Başaran sohbetin ayrıntılarını köşesine taşıdı. 

ANADOLU KAPLANLARININ ÖZELLİKLERİ

Peki Anadolu Kaplanları denilince hangi temel özellikler aklına geliyor Sculley’nin… Şöyle yanıtladı: "Erdoğan hükümeti tam bir business hükümeti ve Anadolu Kaplanları için sadece business var. O yüzden çok iyi anlaşıyorlar. Dindarlık, muhafazakârlık ayrı konular. Business’ı etkileyecek hiçbir şeye hayatlarında yer yok. Yani dini, hayatlarının farklı bir köşesinde yaşıyorlar. Tırnaklarıyla kazıyarak bulundukları yere gelmişler. Yüksek teknoloji değil günlük hayatımızın temel endüstri ürünlerini üretirler. Hiçbiri işletme okumamıştır ama bir işletmeyi sezgileriyle yönetmeyi en iyi onlar bilir. İstanbul’daki işadamlarına imtiyazlar tanındığına inanırlar. Bu nedenle kendilerini kabul ettirme ve şehirlerini öne çıkarma hırsları vardır."

Sculley’ye göre "Anadolu Kaplanları, yeni pazarlara açılmak konusunda hükümetin gözü kulağı oldu. Afrika’da, Asya’da her yerdeler. Daha kolay risk alabiliyorlar çünkü İstanbul’daki köklü işletmeler gibi bir işe girmeden önce uzun fizibilite süreçleri geçirmiyorlar." Peki ne yapıyorlar?… "Komşum şu ülkeden döndü, orada bir sürü iş fırsatı varmış, ben de gireyim diyorlar ve giriyorlar. Ya da örneğin Başbakan’ın işadamlarını götürdüğü yurtdışı seyahatlerine katılıyorlar. Örneğin bir Afrika ülkesi ise bu, oradaki Türkiye konsolosluğu bir ticaret ofisi gibi çalışıyor ve gelen işadamlarına yardımcı oluyor. Onları gerekli kişilerle tanıştırıyor, tecüman sağlıyor. Anadolu Kaplanları hükümet yetkililerinin bu seyahatlerinden çok fayda görüyorlar."

İSTİKRAR BENİM VE İŞİM İÇİN ÖNEMLİ

Söz elbette toplantının ilk bölümüne hâkim olan cemaat-hükümet kavgasına geliyor. Sculley çok önemli bir gözlemini bu noktada paylaşıyor: "Anadolu Kaplanları denildiğinde birçok kişinin Gülen Hareketi mensuplarından söz edildiğini düşünüyor. Ben bir yabancı olarak tanıştığım Anadolu Kaplanları’na ‘Siz Gülenci misiniz’ diye sormadım, soramazdım da. Fakat bir noktadan sonra yani sohbetin içinde kendileri anlattılar. Mart ayındaki yerel seçimlerden önce Antep’te çeşitli işadamlarıyla görüşme fırsatı buldum. ‘Seçimler hakkında ne düşünüyorsun? Başbakan’a oy verecek misin’ diye sordum. Hepsi şöyle cevap verdi: ‘Kalbim Gülen’le ama aklım Erdoğan’la. Ben bir işadamıyım ve işimin selametini düşünmek zorundayım. İstikrar benim ve işim için önemli. O nedenle aklım Başbakan’la. Yani ona oy vereceğim.’ Anadolu’daki birçok Gülenci işadamının böyle düşünerek AK Parti’ye oy verdiğini düşünüyorum. Birkaç AK Parti mitinginde neye şahit oldum biliyor musunuz? Herkes birbirine el sallıyor, selam vermek için büyük efor sarf ediyordu. Aslında amaçları selam vermek değil, o mitingde kendilerini göstermekti. Böylece kendilerini sağlama alıyorlardı."

İşte bu. "Cemaat’in hiç oy gücü yok mu, bu kavga nereye gider" gibi soruların cevabı bu: "Kalbim Gülen’le, aklım Erdoğan’la."