“Kahrolsun İsrail” demek yetmiyor…
Türkiye’nin zalim İsrail’e karşı elindeki kozlar o kadar fazla ve güçlü ki…
Bütün dünya İsrail zulmüne karşı topyekûn ayağa kalkmış durumda.
Hemen hemen her ülkede protestolar yapılıp zalim İsrail’e lanetler yağdırıyorlar. Bütün bu protestolarda başı tabii ki ülkemiz insanı çekiyor.
İlk defa küresel ölçekte İsrail’e karşı bir reaksiyon görüyoruz…
İlk defa bir meselede bu kadar fazla hamasetten rahatsız olmuyorum...
Velev ki bu sefer hamaset olsun... Gördüğüm her hamasi paylaşım beraberinde belki de ilk defa; Kudüs, Gazze ve Mescid-i Aksa merkezli olarak şuuru besliyor...
Gerek sosyal medya üzerinde gerekse meydanlarda zalim İsrail’e karşı büyük gösteriler düzenleniyor. Ancak artık sadece “Kahrolsun İsrail” demenin yeterli olmadığı bir noktadayız.
Eğer “Kahrolsun İsrail” demek yeterli olsaydı şimdiye kadar Filistin’de akan kan ve gözyaşının çoktan durmuş olması gerekiyordu. Artık bizzat devletin her türlü yaptırım gücünü uygulaması ve gerçekten caydırıcı eylemler içerisine girilmesi gerekiyor.
Toplumun büyük bir hassasiyetle göstermiş olduğu zalim İsrail karşıtı tepkiler devlet tarafından yapılacak yaptırımlarla desteklenmediği sürece “sivrisinek vızıltısı” mesabesinde kalacaktır. Ki öyle olduğu çok açık ve net.
Zalim İsrail’e karşı ticaret ve güvenlik başta olmak üzere gerekli yaptırımlar yapılmadığı müddetçe halk istediği kadar sokaklara dökülsün, istediği kadar sosyal medyada kampanyalar düzenlesin dişe dokunur bir faydası olmayacak. Geçmiş yılların tecrübesi bunu gösteriyor...
Devletimizin ilk yapması gereken zalim İsrail ile yapılan “normalleşme sözleşmesinin” askıya alınması olacaktır.
Bunun hemen akabinde iki ülke arasında yapılan sözleşmelerin de gözden geçirilmesi ve gerekli adımların atılması zalim İsrail’e karşı diğer ülkelere de örnek teşkil edecektir. Zaten bölgede adeta yalnızları oynayan zalim İsrail bu dışlanmışlığın etkisini fazlasıyla hissedecektir.
Halka zalim İsrail mallarını boykot çağrısı yapmak yerine bu malların alımını durdurmak, en azından zalim İsrail mallarına karşı devlet eliyle birtakım yaptırımlar uygulamak inanın çok daha fazla etkili olacaktır.
Küresel ölçekte zuhur eden mevcut reaksiyonlar da taçlandırılmış olacaktır.
Bataklıktaki sineklerle tek tek uğraşmaktansa bataklığı kurutmak daha etkili bir yöntemdir. Bataklığı kurutacak ise bizzat devletin kendisidir.
Zalim İsrail’in emniyetini sağlayan ve ülkemizin hakimiyet alanında bulunan Kürecik radar üssüne yönelik yaptırımlar da zalim İsrail’in canını fazlasıyla yakacaktır. Bırakın Kürecik radar üssünü kapatmayı, bunun dile getiriliyor olması bile zalim İsrail’in yüreğini ağzına getirecektir. Füze saldırılarına karşı korumasız kalan bir İsrail’in ne kadar aciz ve çaresiz kalacağını düşünebiliyor musunuz?
Türkiye, başta Birleşmiş Milletler olmak üzere uluslararası kuruluşları harekete geçirmeye çalışıyor ancak doğal olarak bunda çok da başarılı olamıyor. Oysa zalim İsrail konusunda bütün dünyayı ayağa kaldırmak çabasına müşahhas katkı olarak Mısır, Lübnan, İran ve Suriye gibi ülkeleri bir araya getirmek çok daha kolay ve daha etkili olacaktır.
Türkiye’nin Filistin konusunda bu ülkeleri asgari müştereklerde buluşturacak gücü ve kuvveti vardır. Yeter ki bu yapılmak istensin.
Türkiye’nin zalim İsrail’e karşı elindeki kozlar o kadar fazla ve güçlü ki…
Sadece devlet eliyle kullanılabilecek bu kozları niye bir yaptırım aracına döndürmüyoruz anlayabilmiş değilim maalesef. Her zaman olduğu gibi işin kolaycılığına kaçıyor, laf kalabalığı yapıyor, insanların duygularını sömürüyoruz.
Zalim İsrail konusunda bizzat devletin devreye girmesini, devlet gücünü kullanmasını ve zalim İsrail’in elimizde olan can damarlarını kesmesinin vakti geldi de geçiyor bile.
Eğer bu devlet gücünü bugün kullanmayacaksak ne zaman kullanacağız çok merak ediyorum…