ABD Dışişleri Bakanı Clinton'ın Kafkasya ziyareti uzmanlara göre demokrasi, Dağlık Karabağ ve İran'la ilişkiler açısından önem taşıyor.
Abone olAmerika Birleşik Devletleri Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, demokrasi ve insan hakları tartışmalarının alevlendiği, Dağlık Karabağ sorununun yeniden gündemin ön sıralarına yükseldiği bir dönemde Güney Kafkasya'ya bir ziyaret düzenliyor.
Clinton'ın amacı Kafkasya ile sınırlı kalmayıp İran'a İsrail'e kadar uzanan ve Türkiye'yi de içine alan bir coğrafyadaki diplomatik dengelerin korunmasını sağlamak.
Uzmanlara göre petrol rezervleri, zengin doğal kaynakları ve enerji politikalarıyla öne çıkan Güney Kafkasya artık İran'la ilişkiler, güvenlik ve bölgedeki siyasi istikrarın sağlanmasında da kritik bir rol oynuyor.
BBC Rusça analisti Famil İsmailov, Clinton'ın ziyaretinin çerçevesini üç maddeyle çiziyor: İnsan hakları ihlalleri, Dağlık Karabağ üzerinden alevlenen savaş tehdidi ve İran'ı da kapsayan bölgedeki siyasi istikrar.
Eurovision şarkı yarışmasına ev sahipliği yapan Azerbaycan, Batılı değerleri benimsediğini kanıtlama çabasıyla ülkenin modern yüzünü tanıtma peşinde koşarken, uluslararası toplumun gözü insan hakları ihlallerine odaklandı.
İsmailov'a göre, Azerbaycan'da hükümet karşıtı protestolarda gözaltına alınanlara yönelik kötü muamele ve gazetecilere uygulanan baskı ABD'nin gündeminden düşmeyecek.
Uzmanlar, Clinton'ın demokrasi çağrıları kadar Dağlık Karabağ ve İran'la ilişkilerinin de masaya yatırılacağı görüşünde.
Sovyetler Birliği'nin dağılmasının ardından Azerbaycan ve Ermenistan arasında doğan Dağlık Karabağ anlaşmazlığı nedeniyle 1990'ların başında meydana gelen savaşta en az 30 bin kişi ölmüştü.
Ermenistan'ın Azerbaycan'ın topraklarının yüzde 9'unu işgal etmesi üzerine de yaklaşık 1 milyon kişi göçe zorlanmıştı.
Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) Minsk Grubu Karabağ sorununun barışçıl çözümü için taraflar arasında müzakere girişimleri başlatsa da henüz prensipler üzerinde uzlaşı sağlanamadı.
İsmailov'a göre, Karabağ sorununun çözümü için temel prensiplerin başında Ermenistan'ın askeri birliklerini bölgeden uzaklaştırması ve işgal altındaki beş bölgeden çekilmesi geliyor.
'Savaşa cesaret edemezler'
Tarafların taviz vermeye yanaşmaması ve sınırlarda artan gerilim Kafkasya'nın savaşa sürüklendiği yorumlarını kuvvetlendiriyor.
Ancak uzmanlar, ne Azerbaycan'ın, ne de Ermenistan'ın bu yönde bir adım atacağı görüşünde.
İsmailov, "Azerbaycan'ın askeri bütçesi Ermenistan'dan daha büyük, yine de savaş kimsenin çıkarına olmaz" yorumunu yaparken, BBC Rusça'nın bir diğer analisti Mark Grigoryan da tarafların tüm bölgeyi tehdit edecek bir savaşa yanaşmayacağını vurguluyor.
Clinton'ın da ziyareti sırasında uzlaşı mesajı vereceğini dile getiren Grigoryan, "Çok büyük askeri güce sahip bu iki ülkenin savaşa girmesi bölgenin yarısını yok eder. Petrol boru hatlarının da geçiş yolu olduğu göz önüne alınırsa ABD diplomatik uzlaşı sağlanması peşinde" dedi.
Rusya'nın Ermenistan'ın Gümrü kentindeki askeri üssü de olası bir savaş durumunda diplomatik dengelerin iki ülke ile sınırlı olmadığının görünür bir işareti.
'Türkiye ile ilişkiler Dağlık Karabağ'a bağlı'
Uluslararası Stratejik Araştırmalar Kurumu (USAK) Kafkasya uzmanı Prof Dr Kamer Kasım, Dağlık Karabağ sorunun Türkiye-Ermenistan ilişkilerinde de belirleyici bir rol oynadığını belirtiyor.
Mayıs başında yapılan parlamento seçimlerinde Serj Sarkisyan'ın Cumhurbaşkanlığı koltuğunu koruması ve Taşnakların güç kaybetmesi ardından Clinton'ın Türkiye ve Ermenistan arasındaki ilişkilerin normalleşmesi çağrısını yinelemesi bekleniyor.
Ancak Kafkasya uzmanı Kasım'a göre Clinton'ın iki ülke arasındaki sınırın açılması çağrısı Dağlık Karabağ sorununa takılacak.
Kasım, "Türkiye, Dağlık Karabağ sorunu çözülmeden Ermenistan sınırını açmayacak. Sorunun çözülmesi için Rusya'nın Ermenistan üzerindeki baskısını arttırması, Ermenistan'ın da işgal ettiği beş bölgeden çekilmesi gerekiyor" yorumunu yapıyor.
Dış baskı olmadan sorunun çözülmeyeceğine inanan Kasım'a göre, Ermenistan'da hiçbir yönetim bu beş bölgeden çekilme gücünü kendinde görmüyor.
'Putin çözümden yana değil'
BBC Rusça'nın analistlerinden Mark Grigoryan, ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton'ın ziyaretinin, Vladimir Putin'in devlet başkanlığını Dimitri Medvedev'den devraldığı bir döneme denk gelmesine dikkat çekiyor.
Grigoryan, ABD'nin bölgede istikrar için Dağlık Karabağ sorununda uzlaşı aradığı bir dönemde, Putin'in geçen ay devlet başkanı olmasının barışçıl çözümü zorlaştıracağı görüşünde.
"Putin, Dağlık Karabağ sorununun çözümünde Medvedev kadar istekli değil."
'İran belirleyici aktör'
Uzmanlara göre, ABD'nin Avrupa ülkeleri ile birlikte nükleer programını durdurma baskısı yaptığı İran'ın Azerbaycan ve Ermenistan'la ilişkileri de Clinton'ın gündeminde.
Azerbaycan'ın İran sınırındaki dört hava üssünü İsrail'in erişimine açtığı iddiaları üzerine İran-Azerbaycan ilişkileri gerilmişti.
Tahran'ın Azerbaycan'ı İsrailli casuslara yardım etmekle suçlaması krizi tetiklemişti.
Eurovision şarkı yarışması öncesi eşcinsel yürüyüşü üzerinden çıkan tartışma nedeniyle Bakü'yü İslami değerlere saygısızlık yapmakla suçlayan Tahran da Bakü büyükelçisini geri çekti.
BBC Rusça analisti Famil İsmailov, "Azerbaycan'ın İsrail'le iyi ilişkileri var. Askeri malzeme satışı yapılıyor, Azerbaycan İsrail'den insansız hava aracı, zırhlı araç satın alıyor. İsrail de Azerbaycan'ı bölgeyi denetlemek ve izlemek için üs gibi kullanıyor" dedi.
İsmailov'a göre, Azerbaycan'ın İsrail'le 'balayı havasında' gelişen iyi ilişkileri Tahran'ın tepkisini çekerken Clinton'ın ziyaretleri de dengeleri koruma açısından önem taşıyor.
BBC analistlerinden Grigoryan da Azerbaycan'la Dağlık Karabağ krizi yaşayan Ermenistan'ın İran'la ilişkilerindeki yakınlaşmayı da şu sözlerle ifade ediyor: "Ermenistan, İran'ın Batı'ya açılan kapısı gibi."