Eli kanlı örgüt IŞİD'e katılan kadınlar ne hissediyor? İşte cevabı...
Abone ol"Cihatçı gelinler” olarak tanımlanan IŞİD'e katılan kadınlar, İngiltere’den, Fransa’dan, Kanada’dan, İsveç’ten, Hollanda’dan ve diğer Batılı ülkelerden kalkıp Suriye’ye kaçıyorlar.
Yaşları 15-24 arasında değişen kadınlar niçin IŞİD'e katılıyor, cevabını İstanbul Bilgi Üniversitesi Psikoloji Bölümü Klinik Psikoloji Yüksek Lisans Programı Direktörü Dr. Murat Paker Habertürk'ten Işıl Cinmen'e verdi.
Paker'in açıklamasına göre IŞİD'e katılan erkek ve kadınlar, IŞİD meselesini problemli görmüyor ve Batı Avrupa’dan Suriye’ye giden kadınların psikolojisini tek bir sebeple açıklanabilecek kadar düz ve basit değil, değişik psikolojik beklentiler var...
İşte Murat Paker'in anlatımı ve analiziyle IŞİD' katılan kadınların psikolojileri:
Dava ruhu gerektiren bütün sosyopolitik çatışmalarda belli kesimler hareketlenirken 15-24 yaş arası gençlik de hareketlenir ve harekete katılmak isterler. Radikal İslamcı çerçeve de buna benzer; bu yüzden çok şaşırtıcı değil. Reşit olmamış bazı genç erkekler ve genç kızlar da olanlara kulak kabartıyor, durum ilgilerini çekiyor, davaya inanıyor ve katılmak istiyorlar.
"ONLAR IŞİD'İ BİZİM GÖRDÜĞÜMÜZ GİBİ PORBLEMLİ GÖRMÜYOR"
Onlar IŞİD meselesini bizim gördüğümüz gibi problemli görmüyor. Bütün dinler bir mutlaklık üzerine oturuyor, sorgulanamayan bir alan var. Bu sorgulanamaz alan, fanatizm düzeyine bir imkân barındırıyor. Elbette bütün dindarlar fanatik olmuyor ama her dinin içinde çok daha radikal, fanatik ve köktenci diyebileceğimiz bir damar var. İslam'da da bu anlamda geniş bir damar var ve IŞİD damarın üzerinde oturuyor.
"IŞİD'İN BİR HAYALİ VAR, EL-KAİDE'DE OLMAYAN BU"
El-Kaide’ye de uluslararası katılım oluyordu, ama IŞİD kadar değil muhtemelen. Fark sanırım şu: IŞİD’in kurucu bir hayali var, El-Kaide'de olmayan bu. El-Kaide toprak üzerinden çalışan, devlet kurmak gibi bir ütopyası olan bir örgüt değildi. Kısa vadeli, olay bazlı düşünen, şeytan saydığı güçleri yok etme harekatı gibiydi. Cezalandırma, yıpratma, misilleme yapardı. IŞİD'de ise ortam o kadar uygundu ki; toprak alma, devlet kurma gibi bir fırsat sağladı. IŞİD, devletin içine bize sert görünen, ama radikal eğilimli Müslümanlar için ütopyanın ete kemiğe bürünme vaadini de koydu. Bu da bir kesim için romantik bir ütopyanın heyecanını ateşledi.
"BİR DEVRİM OLUYOR VE O DEVRİMDE ERKEKLER VAR..."
Batı Avrupa’dan Suriye’ye giden kadınların psikolojisini tek bir sebeple açıklayamayız. Avrupa'da, Müslümanlara yönelik yabancı düşmanlığıyla beslenen, 11 Eylül'den sonra iyice artmış yapısal bir ayrımcılık, baskı, önyargı var. Bu da Müslüman kitlelerin diğer toplumlara entegre olmasını engelliyor. Avrupa’da yaşayan Müslümanların geniş kesimleri zaten entegre olmak da istemiyorlar. Zira entegrasyon bir tür kültürel melezleşme demek nereden bakarsak bakalım ve bu durum “dini saflık” açısından tehdit edici bir durum olarak görülüyor. Bir tarafta zaten birleşemediği, değerlerini küçümsediği, yoz bulduğu, inancını istediği düzeyde yaşamına yansıtmasının mümkün olmadığı ve onu dışlayan, tehdit eden bir yapı var; diğer tarafta ise değerlerine inandığı bir devleti kurmak için mücadele veren savaşçılar...
Yani onların gözünden okursak, bir devrim oluyor ve bu devrimde mücadele veren kahraman erkekler var. Dolayısıyla gitmek, hem devrim, hem de aşk demek...
"EVLENMEK DE GİTMENİN BİR PARÇASI..."
Hikâyelere bakılırsa, evet evlenmek de gitmenin bir parçası... “Cihatçı gelinler” için İslam Devleti için savaşanlar gerçek birer kahraman gibi görülebilir. Savaşçılar, insanlık tarihinde psikolojik olarak her zaman çekici olmuştur. Evrimsel olarak da, savaşçı erkek, tuttuğunu koparır, kadını daha iyi korur diye kodlanmıştır.
"İNTERNET BÜYÜK KOLAYLAŞTIRICI"
Bu noktada internet büyük bir kolaylaştırıcı. İnternet, sınırları aşan, tanımadığımız insanlarla kolayca tanışabildiğimiz ve haberleşebileceğimiz sınırlar ötesi bir ortam sağlıyor. Orada tanışıyor, bilgilere ulaşıyor, planları yapabiliyor ve gitmek için gerekli cesareti bulabiliyorlar.
"KANDIRILMIYORLAR, HER ŞEY ORTADA"
“Kandırılıyorlar” gibi bir noktaya savrulmamak lazım. Her şey ortada. Gidenlerin bir kısmı tüm zorluk ve tehlikeye rağmen anlam buluyordur. Ve gidenlerin bir kısmının memnun olduğuna emin olabiliriz, bunu gizli çekim konuşmalarda, belgesellerde görüyoruz. Boğucu, sıkıcı, hiçbir şey yapamaz gibi hissettiği bir yaşamdan çıkıp ölümle burun buruna yaşadığı, heyecanlı, birçok tehlike ve ızdıraba rağmen içinde anlam bulduğu bir hayata başlamak bazılarına iyi geliyor olabilir. Bir kısmı için de hayal kırıklığı olabilir. Tek bir tip olamaz.