Önümüzdeki sezon kendi yazdığı hikaye için kamera karşısına geçecek Özcan Deniz, Atom Karınca gibi çalışıyor. 'Henüz' yapamadığı tek şey ise uçmak .
Abone olResim yapıyor, yazdığı hikâye senaryolaştırılıyor, müzikte dünyaya açılmak için çalışmalar yapıyor, oynadığı film kısa bir süre sonra vizyona giriyor ve önümüzdeki sezon kendi yazdığı hikâye için kamera karşısına geçiyor. Kısacası Özcan Deniz, Atom Karınca gibi çalışıyor. 'Henüz' yapamadığı tek şey ise uçmak Özcan Deniz - 'O Şimdi Asker' üçüncü filminiz değil mi? Evet, birincisi Memduh Ün tarafından çekilen 'Ona Sevdiğimi Söyle' adlı kısa metrajlı bir filmdi. İkincisi ise 'Kolay Para'. Her iki filmin de farklı amaçları vardı. İlki, Türk filmine katkı amacıyla 10 yönetmenin ortaklaşa yaptığı bir çalışmaydı. 'Kolay Para' ise genç sinemacılara ve güzel bir projeye destek vermek için oynadığım bir filmdi. Yani gerçek anlamda 'Sinema yapıyorum' diyeceğim projeler değildi onlar. - 'O Şimdi Asker' nasıl bir proje? Sinemaya ilk adım atışım diyebilirim. Ben merkezli bir film değil. Filmin yıldızları Ali Poyrazoğlu, Levent Kazak, Mehmet Günsür... Benim içinse, önümüzdeki sezon çekeceğim ve iddialı olduğum sinema filmleri için çok sıkı bir başlangıç. Hele hele Mustafa Altıoklar ile çalışmak çok önemliydi. Çünkü Mustafa yaptığı işlere kuş konduran bir yönetmen. İyi bir yönetmenin projesinde yer alıp, seyircinin gözünde büyümek benim için çok önemli. Elimden geleni yaptığıma inanıyorum. Zaten ben, inandığım işi yaparım, bu projeye de inandım ve bence çok güzel bir film çıktı ortaya. - Bu film için ikna edilmeniz gerekmiş galiba... İşin açıkçası 'Asmalı Konak'tan sonra bir sinema projesinde yer almak beni ürkütmeye başladı. Çünkü gözler hep üzerimdeydi. İnsanların, 'Televizyonda yaptın, sinemada yap da görelim' tavrı vardı. Bu başarının yalnızca 'Asmalı Konak'a ait olduğunu ve benim başka hiçbir halt yapamayacağımı düşünüyorlardı. Açık konuşmak gerekirse, yapıp yapamayacağımı ben de bilmiyordum. Çünkü deneyimim yoktu. Sadece içimde yapabilecekmişim gibi bir his vardı. Ayrıca "Asmalı Konak'tan sonra bir film çekilecekse, bunun yıldızı ben olmalıyım" diye düşünüyordum. Öyle bir havalanmıştım yani. Bu nedenle Apo'ya (Abdullah Oğuz) kan kusturdum. Beni şöyle kandırdı, "Haklısın, ama sinema deneyimli olman gereken bir alan. O atmosferi koklaman, bilmen ve kendi sesinle oynayabildiğini ispat etmen gerekiyor. O yüzden önce böyle bir projede yer almalısın" dedi. Çok da haklıydı. Buradan kendisine beni ikna ettiği için teşekkür ediyorum. Bu konuşmaları yaparken senaryoyu okumamıştım. Kabul edince senaryo geldi ve hikâyeyi çok sevdim. Kadınların bilmediği asker dünyasını çok naif bir şekilde ele alan, güzel bir film. Özcan Deniz - Canlandırdığınız Yüzbaşı Volkan karakteri hakkında neler söyleyebilirsiniz? Çok operasyona katılmış, deli yürek bir asker. Bir operasyonda yaralanınca geri hizmete alınmış. 28 gün askerlik yapan bedelli askerlerin komutanı olarak görev yapıyor. Onun için çok sıradan ve önemsiz bir iş. Bedellileri eğitmek pek ona göre değil. Yine de görevinin başında. İlk başlarda ne kadar sert görünse de, sonradan askerlerini tanıdıkça ilişkileri gelişiyor. Farkında olmadan bedelli askerlerin hikâyelerinin içine giriyor. Özellikle Mehmet Günsür'ün canlandırdığı depremzede karakteriyle çok yakınlaşıyor. Bir aşkı var. Aslında daha fazla anlatmamak gerekiyor. İnsanlara sürpriz olsun. - Siz oyunculuğu, insanlar da sizi izlemeyi sevdi, daha önceden ilginiz var mıydı? Kendimi bildim bileli hevesim vardı. Ortaokulda oyunlar yazıyordum. Hatta benim yazdığım bir oyun İzmir'de amatör tiyatrocular tarafından yüzlerce kez oynandı. Şimdi yazdığım bir hikâye ise Levent Kazak tarafından senaryolaştırıldı ve önümüzdeki sezon film olacak. Kastı da belli. Demet Akbağ, Haluk Bilginer ve ben oynayacağız. İsmi ise 'Neredesin Firuze'... - 'Asmalı Konak'ta da, 'O Şimdi Asker'de de sert, oturaklı, ağır karakterleri canlandırıyorsunuz. Yani birbirlerine benzeyen karakterler. Mesela bir komedide oynayabilir misiniz veya bir gayi canlandırabilir misiniz? 'Kolay Para'da bunu biraz denedim. Oynadığım karakter biraz kırık bir ağabeydi. Bu tip riskler alırım, beni korkutmaz. Aksine, büründüğüm her karakter oyunculuğumu geliştirir diye düşünüyorum. Komedide oynar mıyım, oynayamaz mıyım, denemediğim için bilmiyorum. Ama galiba oynarım. Komiklik yapamam, yani bir Jim Carrey gibi oynayamam ama durum komedilerinde başarılı olabilirim sanıyorum. - Oyunculuk sanki şarkıcılığın önüne geçti. İnsanlar da artık neredeyse müzisyen yönünüzü unuttu. Bu, sizi rahatsız ediyor mu? Beni bu konuda rahatsız eden birçok şey var. Evet, bir çıta yükselmesi var. Çünkü başka bir kulvara geçtim. Ama bu geçişi yaparken müziğimi bırakıp da geçmedim, birlikte geçiş yaptık. Ama her hafta yayımlanan bir dizi var ve akıllara zarar reyting alıyor. Bu yüzden her hafta yaptığınız diziyle konuşuluyorsunuz. Diğer yandan ben 50 tane konser verdim. Kendi kulvarımdaki arkadaşlarımı delirtecek rakamlarda albüm sattım. Hatta hiç klip çekmediğim halde bunu yaptım. Tamam oyunculuk yapıyorum, ama benim en güçlü olduğum alan müzik. Bana siz müzikle ilgili birçok şeyi yaptırtırsınız, çıkar Madonna’yla bile düet yapabilirim. Dünyada insanların bayıldığı o etnik seslerin Türkiye temsilcisiyim diyebilirim. Hatta şöyle de iddialı konuşuyorum: Kendi kulvarımda dünyaya iş yapıp, bunu pazarlayabilecek tek adamım. Ama oyunculukla ilgili birçok şeyi yaptıramazsınız. Yapabildiğim şeyler şimdilik sınırlı. 10 sene sonra belki her şeyi yapabilirim. O yüzden benim için her zaman ön planda olan şarkıcılıktır, müzisyen kimliğimdir. Özcan Deniz - Asmalı Konak dizisi -biraz önce kendiniz de söylediniz- sizi başka bir kulvara itti, belki de sınıf atladınız. Diziyle birlikte insanların bakışı da değişti... Aslında tam tersini düşünüyorum. Ben bilenen, ama talebi olmayan biriydim. Sınıf atlamadım, sadece kendime yeni bir kitle kazandım. Hep aynı Özcan'dım. Birileri beni keşfetti, şans verdi, ben de bunu iyi değerlendirdim. Ben onların yanına gitmedim, onlar benim yanıma geldi. Yani insanların beni keşfetmeleri uzun sürdü. Ne diyeyim, bu da onların kaybı. Ama şunu söyleyebilirim, benim ideallerim hep aynıydı. Kendimi hep geliştirmek istiyordum, hatta bundan üç sene önce 'Aşkın Dağlarda Gezer' diye bir dizi çektim, olay oldu. Bir dergiye nü resim verdim, insanlar benim delirdiğimi düşündü. Etrafımda dost falan kalmadı, bir anda gerçekten çırılçıplak ortada kaldım. Bu da benim ne kadar radikal bir çizgide olduğumun göstergesidir. Takıntılarım veya komplekslerim de yok. Yarın saçım da dökülebilir, yaşlılıktan her yerim kırışabilir... Bu, beni rahatsız etmez. Çünkü elimdeki malzemeyi en iyi şekilde harmanlayıp satmayı beceriyorum. Bu işi de seviyorum. İnsanların üzerinde bir elektriğim, bir auram olduğunu da biliyorum. Ayrıca diziden önce çok talihsiz bir ortamın içindeydim. 'Asmalı Konak' her şeye son noktayı koydu. "Sen çok çırpınıyorsun, çıkmak istiyorsun, gel bakalım" dedi ve Seymen ile el ele verip, o talihsizlikten kurtulduk. - Bu değişiklik müziğe de yansıdı, soundunuz değişti... Doğru. Yeni arayışlarım var. Aslında bu arayışımı 'Hadi Hadi Meleğim'den beri deniyorum. O şarkım, içinde bulunduğu dönemde bile çok yeni bir sound'a sahipti. Eğer arabeskçi veya türkücüyseniz, sizin farklı enstrümanlarla ortaya çıkmanız lazım. Ama ben gümbür gümbür bir şarkıyla çıktım. Buzikiler, bas gitarlar, davullar kullandım. Benim kulvarımda hiç kimsenin bilmediği bir soundu. Ama stüdyo deneyimim olmadığı ve bize büyük paralar yatırılmadığı için çok da iyi olmadı. Fikir olarak o dönemin en uçta işiydi. Ama artık insanların beğenileri değişti, Türkiye pazarı dünyaya açılmaya başladı. Yabancı yapımcılar Türkiye'ye girmeye çalışıyor, sizin yaptığınız şarkılar ufak da olsa yabancı radyolarda çalınmaya başlıyor, yurtdışı konserlerde Türk izleyiciler dışında sarı kafalar görmeye başlıyorsunuz. İlgi var, sıkı bir hamleyle fırlayabilecek durumdasınız. Ama bunu mevcut soundumuzla yapmamıza imkân yok. Mecburen değişmesi ve güncellenmesi lazım. Yani dünyanın her yerinde dinlenebilecek bir sound yakalamak gerekiyor. Etnik kokmalı, ama dünyalı olmalı. Böyle bir arayış içindeyim.'Leyla'da biraz denedik ama iş yoğunluğundan üzerine çok fazla gidemedim. Her şey bittikten sonra bir yıl albümle ilgili çalışmak istiyorum. 2004 yılının sonunda bir albüm çıkaracağım. - Seymen karakteri sevildiği için kadın hayran kitleniz çok fazla. Bu hayranlık zaman zaman tacize varıyor mu? Offf... Daha dün akşam barda, kallavi bir el kaba bölgelerimde dolaştı. Şaka yapmıyorum. Oluyor tabii. Ama bu Seymen'den önce de oluyordu. Özellikle konserlerden sonra kuliste falan oluyor. Konser sırasında sahneye fırlayıp bizi yiyen bir sürü kadın var. Yiyorlar resmen... Özcan Deniz - Kadınlar bu kadar taciz ettiği için mi bir sevgiliniz yok. Ya da var da saklıyor musunuz? Keşke olsa da saklasam. Son dönemde aşka daha fazla inanmaya başladım. Eskiden o kadar inanmıyordum. Sadece 'Hayatımda bir kadın olsun' diyordum. Ama yine de doğru kadınlarla birliktelikler yaşıyordum. Şimdi iş biraz daha zorlaştı benim için. Daha seçiciyim artık. Daha ileriye dönük şeyler istiyorum. - Evlilik gibi mi? Bilmiyorum. Öyle bir nokta yok. Daha ciddi, daha uzun soluklu, daha ayakları yere basan bir ilişki olmalı. Ayrıca kafam artık çok meşgul. Birlikte olacağım insan daha bana göre biri olmalı. Sanattan, müzikten anlayan, eğitimli, benimle artık bunları paylaşabilen biri olsun istiyorum. Olmuyor... O kadar çok çalışıyorum ki, nerede veya nasıl bulabilirim? Magazinel bir ilişki de yaşamak istemiyorum. Her an biri çıkabilir karşıma, bilmiyorum. Kaynak : Tempo Röportaj: Arzu Erdoğan