İnönü Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Din Sosyolojisi Ana Bilim Dalı Öğretim Görevlisi Mustafa Arslan'ın yaptığı bir araştırmasına göre kadınlar batıl inançlara meyilli.
Abone olİnönü Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Din Sosyolojisi Ana Bilim Dalı Öğretim Görevlisi Dr. Mustafa Arslan'ın yaptığı bir araştırmada, "batıl inanç ve kaygı düzeyleri" meslek, eğitim, cinsiyet ve yaş gruplarına göre incelendi. Dr. Mustafa Arslan, Değerler Eğitimi Dergisi'nin son sayısında yer alan "Kişilerin Batıl İnanç Kaygı Düzeylerinin Bazı Değişkenler Açısından İncelenmesi" başlıklı makalesinde, 327 kişi ile yaptığı araştırmanın sonuçlarını açıkladı. Dr. Aslan'ın yaptığı araştırmaya göre kadınların batıl inaç düzeyleri erkeklerden çok yüksek. Batı'da yapılan bazı araştırmalarda da kadınların başkalarının telkinlerine kolay kapıldığının belirlendiğini belirten Dr. Arslan "Kadınlar hayal güçleri yüksek olduğundan olağanüstü olaylara daha çok eğilim gösteriyorlar" diyor. Her toplumda görülüyor Her ülkede kültürel, coğrafi ve sosyal yapıya göre farklı batıl inançlar bulunduğunu belirten Dr. Arslan, "İnsanlar hastalık, felaket, kaza, bela, sıkıntı gibi kaygılarını yenmek için batıl inanç ve uygulamalara yöneliyor. Batı'da, 13, Japonya'da 4 sayısı uğursuz kabul ediliyor. İki bayram arası evlenmenin uğursuz olduğu inancı ise Ortadoğu kültüründe yaygındır. 'Birisinin elinden sabun, makas alırsan geçimsizlik çıkar', 'Önünden kara kedi geçerse kaza yaparsın' gibi batıl inançlara bir çok coğrafyada karşılaşmak mümkün" diye konuşuyor. Geçim derdi körüklüyor Arslan'ın araştırmasına göre ekonomik olarak alt tabakaya mensup kişilerin batıl inanç ve kaygı düzeyleri üst tabakalara mensup olanlara göre daha yüksek. Memur, tüccar, sanayici, avukat, mühendis, doktor gibi meslek sahibi kişilerin batıl inanç ve kaygı düzeylerine kıyasla işçilerinki en yüksek seviyede. Batıl inançlara eğilim konusunda ortaya çıkan bir diğer sonuç da, yaşın önemli bir değişken olmadığı. Arslan'a göre alt sosyo-ekonomik düzeyden gelen kişiler, modern hayatın (bilgi edinme, teknolojiden haberdar olma gibi) nimetlerinden yeterince faydalanamadıkları, kendilerini bireysel ve sosyal açılardan yeterince geliştiremedikleri için, duydukları her inanışı kolayca kabul ediyorlar. Öte yandan içinde bulunulan kültür ve aile çevresi de batıl inanç kaygı düzeylerini önemli ölçüde etkiliyor. Sağlıklı din eğitimi şart Kişilerin sahip olduğu dini inanç düzeylerinin onların batıl inanç ve kaygılarını engelleyemediğini savunan Arslan, "Çevresinin telkinlerine açık olan ve duydukları inanışları kritize edecek bir kişisel donamına sahip olamayan bireyler, çevrelerinde gördükleri batıl inanışlardan etkileniyorlar. Bu inanışlara konu olan olayların sonucunda ortaya çıkan uğursuzluk, şanssızlık, kaza, bela gibi olumsuz durumlar sebebiyle de kaygıya kapılıyorlar. Kaygı aynı zamanda bu inanışların gereğinin yapılamadığı durumlardaki olumsuzluklar sebebiyle de ortaya çıkabiliyor" diyor. Bilimsel ve dinsel temeli olmayan inanışlara yönelik kaygı duygusunun azaltılabileceği ve yönlendirilebileceğine inandığını belirten Dr. Arslan, batıl inançların toplumdaki etkilerinin azaltılması için, insanların kaygılarını azaltıcı yönde uğraş verilmesi gerektiğini kaydederek bilimsel eğitim ve sağlıklı din eğitiminin yanı sıra kişilerin kendilerini her yönden geliştirecek ortamların oluşturulmasına ihtiyaç olduğunu sözlerine ekliyor. Aabdullah MURADOĞLU/Yeni Şafak