Kadına şiddet manifestosu!
Görüyorum ki; herkes telaşlı, herkes farkında şiddet/cinayet eylemlerinin çoğaldığını...
Son on günlük raporu veriyorum !
_Şişli'de kapıcı dairesinde kalan Zeynep Gökçe, göğsünden
bıçaklanarak öldürülmüş, cezaevinden izinli gelen Korhan Gökçe ise
doğalgazdan zehirlenmiş, yarı baygın şekilde bulundu.
_Bir çocuk annesi 19 yaşındaki Zahide Goncagül 29 yerinden
bıçaklanarak , boğazı kesilerek öldürüldü.
_Dayakçı erkekler ramazanda da durmadı. Sadece Trabzon'da 1 ayda
123 olay yaşandı. ''Patates çok pişti'' diye döven bile oldu.
_Sakarya'da evden uzaklaştırma cezası verilen koca, eşini evinin
balkonunda başından silahla vurarak öldürdü.
_Uşak'ta Arzu Çoban ile Zekiye Çoban kardeşlerin cesetleri ormanlık
alanda yıkık bir binada bulundu.
Gitgide artan bir şiddet grafiği izliyoruz yakın zamanda. Görüyorum
ki; herkes telaşlı, herkes farkında şiddet/cinayet eylemlerinin
çoğaldığını...
Bizler, bu şiddet nereye kadar telaşlanaduralım...
Bakan Fatma Şahin, şiddet yasası çıkana kadar, kadını şiddetten
koruyacak bir proje için düğmeye basmış.
Neymis bu proje ?
Bu projeye göre, artık sığınma evlerine başvuran kadınlara hemen
yeni bir kimlik verilecek. Polis, bu kadınları adım adım takip
ederek koruyacak.
Kadına şiddet, sığınma evlerindeki sorunları da gündeme
getirmiş.
Bakan Fatma Şahin, bu konuda sivil toplum kuruluşlarının
görüşlerini topluyormuş...
Fatma Şahin'in, konuyu çok özenle takip ettiğini görüyorum,
kadınlara yeni bir kimlik verilmesi ve adım adım takipte olmaları
kesinlikle iyi bir yöntem.
Diğer taraftan, sığınma evlerinde gerçekten büyük problem
yaşanıyor. Burada benim önerim, kadının kimliğinin değiştirilmesi
ama kalacağı sığınma evinin kesinlikle şiddet gösteren eş (koca)
her neyse bulunduğu yerden uzak bir şehirde olması, adresin
kesinlikle gizliliği...
Sığınma evindeki kadının yakın akrabalarından dahi adresin
saklanması, mümkün olmadıkça görüşmemesi...
Eger kadın çocuklarla birlikte sığınma evindeyse, burada yine sorun
oluşuyor. Çocuklar diğer çocuklarla anlaşamıyor, sürekli gergin bir
ortam, çocuk ve annenin psikolojisi bozuluyor, devamında psikolog
tedavisi...
Duruma bir de farklı açıdan bakalım; kadın yeni bir kimlikle yeni
bir hayata başlıyor, bulunduğu çevreden uzaklaşmak zorunda
kalıyor,tanıdıklarıyla dahi görüşmesinin sakıncalı olduğu kritik
bir dönem. Şiddetten kaçan kadın bu sefer farklı sorunlar yaşıyor,
illaki psikolojisi bozuluyor.
Dayakçı kocalara gelecek olursak, bununla ilgili yasaların
özellikle Türkiye'de ağırlaştırılması gerekiyor. Ağır cezalar
kesinlikle caydırıcıdır. Biz kez dayak atan koca en az altı ay
hapis yatarsa, bakalım kadına şiddet yaşanacak mı ülkemizde....
Hiç sanmıyorum !
Avrupa Nüfusunun yüzde 40'ının ruh sağlığı bozuk !
Almanya merkezli bir araştırma
Sadece üçte biri tedavi oluyormuş.
Avrupa'dan bahsediyoruz...
Dünya sağlık örgütü eğer önlem alınmazsa 2020 yılında dünyanın en
büyük sağlık sorununun depresyon olacağını söylüyor.
Verilere bakıldığında Türkiye'de depresyon diğer ülkelerle eşit
görünüyor.
Yani, İstanbul trafiğine bakıp,''dünyanın en arıza insanları bu
şehirde" kaygısına kapılmayın.
''En arıza insanları" değil ama ''En sabırsız" diyebiliriz...
Bu konuda son derece içimizi rahatlattıktan sonra(!)
Kadına şiddetin ruh sağlığı ile doğru orantıda olduğunun altını
çiziyor, önlem paketlerinin içinde, ''ruh sağlığını iyileştirici"
bir yol izlenmesi gerektiğini görüyorum(uz).
Kadının sığınma evinde saklanması, adamın hapiste yatması belki
günlük çözümlerdir. Kafa yapıları değiştiğinde, bunlara hiç gerek
kalmayacaktır.
Ha ! Kafa yapısının değişmesi mümkün müdür ?
Değildir ama umut vardır...