Kadın programları son buldu. Hem de kötü bir şekilde! Tufan Türenç, bu çöküşü yazdı. Gazetecilere de şu tavsiyede bulundu.
Abone ol Tufan Türenç, yayından kaldırlan kadın programlarını yazdı. Aslında Türenç'in değinmek istediği konu "Gazetecilik" oldu. Çünkü bu programlar daha önce gazeteciler tarafından uyarılmıştı. Gazeteci, burada sorumluluğunu yerine getirdi. Toplum için önemli gördüğü enformasyonu sundu. Fakat şu da bir gerçek "Gazetecilik, hafif ve sığ bir meslek değildir"...Yazı : Tufan Türenç
Kaynak : www.hurriyetim.com.tr
BU tip duyarlı konuları içeren programlar, bıçağın keskin tarafında çıplak ayakla yürümek gibidir.
Dikkatli ve uyumlu hareket etmek gibi önemli bir hüner ister.
Yoksa kan revan içinde kalırsınız.
Tıpkı bugün Yasemin’in başına gelenler gibi hem meslek açısından, hem de vicdanen ödeyemeyeceğiniz sorunlar çıkar karşınıza.
Ölümle sonuçlanan sosyal problemlerin sorumlusu olarak toplumda suçlanırsınız.
Bütün bunların tek nedeni, daha fazla izlenmek hırsı, onun getireceği şöhret ve paradır.
Peki, buna değer mi?
Hiç kuşkusuz bu soruyu programı yapanlar kadar bu programların yapılmasına ve yayınlanmasına izin verenler de kendilerine sormalıdır.
Ve oturup şunu ciddi olarak düşünmelidirler:
Gazetecilik öyle kafayı kullanıp köşe dönülecek, ‘Ben yaptım oldu işte’ denilecek hafiflik ve sığlıkta bir meslek değildir.
Binbir inceliği vardır, binbir ustalık ister.
Daha da önemlisi sorumluluk, ilkelilik, duyarlılık ve dürüstlük ister.
* * *
Kadın programları başta hiç kuşku yok ki iyi niyetle, ülkemizde ezilen, çiğnenen kadınlarımızın haklarını savunmak, onların seslerini duyurmak amacıyla başlatıldı.
Ama bu amaç, programlar birbirleriyle izlenme yarışına ve hırsına kapıldıkça çığırından çıktı, zaptedilemez hale geldi.
Giderek meslek ilke ve kurallarının zerresi bile kalmayacak çizgiye gelindi.
Birçok meslektaşımız, televizyon eleştirmeni arkadaşımız bu programların felakete doğru hızla sürüklendiğini yazıp çizdiler.
Ama aldıran olmadı.
Olmadı; çünkü kimsenin gözü izlenme rakamlarından başka bir şey görmüyordu.
İzlenme oranları yükseldikçe de aile içi şiddeti önlemeyi amaçlayan bu programlar ürkütücü bir şiddet üretmeye başladılar.
Sonunda olan oldu.
Ekranda ustaca kapıştırılan, kavga ettirilen cahil insanlar kan dökecek kadar tahrik olup zıvanadan çıktılar.
İyi niyet, yüce amaçlar, hep izlenme uğruna yerini suça yönlendirmeye dönüştü.
* * *
Bu olaylar gazetecilik yapmaya kalkan herkese ders olmalıdır.
Düşünün, 14 yaşında bir çocuk, annesine beş kurşun sıkacak kadar programların etkisiyle çılgınlaşabiliyor.
Başta da dediğim gibi, bu tip programlar bıçağın keskin ucunda yürümeye benzer.
Ölçü tutturulamazsa kan akar, tutturulursa toplumsal sorunların çözümünde çarpıcı bir etki yaratır.
Bu noktaya gelindikten sonra bu işe acilen son vermek gerekir. Çünkü artık denetimden çıkmıştır.
Çok iyi ve sağlam filtreler oluşturularak toplumsal olayları irdeleyen, özellikle aile içi şiddeti önleyen, kadının haklarını, hukukunu koruyan programlar yapılmalıdır.
Bunun için gazetecilik ilke ve kuralları titizlikle uygulanmalı, programları yapanların izlenme hırsına kapılmalarını engelleyecek denetim yöntemlerine kesinlikle özen gösterilmelidir.
Benim endişem, bugün durdurulan bu programların çok yakında hem de daha büyük bir hırsla, daha fazla şiddeti körükleyecek şekilde yeniden ekranlarda boy göstermesidir.
Olmaz demeyin, burası Türkiye, burada her şey olur.