BIST 9.550
DOLAR 34,54
EURO 36,01
ALTIN 3.005,46
HABER /  GÜNCEL

Kadın cinayetlerinde medya sorumlu

BM Nüfus Fonu'nun araştırmasına göre, namus/töre cinayetlerinde medya sorumsuz davranıyor; reyting kaygısıyla hareket ediyor. İşte haberin ayrıntıları...

Abone ol

Kadına karşı şiddet ile medyanın bu konuyu haberleştirişine ilişkin araştırmalar, şiddete uğrayan kadının medyanın da mağduru olduğunu gösteren sonuçlar veriyor.

BM Nüfus Fonu (UNFP) namus/töre cinayetleri üzerine yaptığı araştırmalarda, medyanın sorumsuz davrandığını ve reyting kaygısıyla hareket ettiğini belirtiyor. Fonun İstanbul Bürosu'nun vardığı sonuç: "Medya cinayetleri derinlemesine incelemiyor, teşhir ediyor."

Diyarbakır Kadın Merkezi (KA-MER) de, Acil Yardım Hattı'na başvuranların yüzde 84'ünün ekonomik bağımsızlığı olmadığını söylüyor.

Yeni TCK'nin yürürlüğe girdiği ilk gün, kadına yönelik şiddetle ilgili bir haber Güneydoğu'dan geldi. Şırnak'ta, 14 yaşındaki R.B., evlilik dışı ilişkiye girip hamile kaldığı için, 16 yaşındaki ablası R.B.'yi öldürmüştü.

İnsan Hakları Derneği'nin yıllık raporunda, 2003'te aile üyeleri tarafından öldürülen 77 kadından 40'ının "namus cinayeti"ne kurban gittiği düşünülüyor.

BM Nüfus Fonu: Sadece teşhir edici bir araç

Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu Türkiye Bürosu'nun İstanbul'da yürüttüğü "Sessizliği Kırmak" başlıklı araştırmaya göre namus cinayetlerinin ana nedenleri beş kategoride toplanıyor:

* Toplumsal ve ekonomik

* Ataerkil toplumsal yapı

* Ailenin toplumdaki rolü

* Erkekler üzerindeki toplumsal baskı

* Kişisel nedenler ve cinnet anı

Araştırma medyanın namus cinayetlerindeki olumsuz rolüne dikkat çekiyor:

"Namus cinayetlerinin nedenleri ortaya koyulurken, kendileri ile görüşme yapılan kişilerin medyanın rolünü negatif, provokatif, ayrımcı olarak tanımladığı ortaya çıkmaktadır. Görüşmeciler, medyanın konuyu derinlemesine inceleyen ve soruna çözüm önerileri getiren bir mekanizma olmasından çok sadece teşhir edici bir araç olduğunu belirmektedirler."

Diyarbakır'da Acil Yardım Hattı

Bir başka araştırma sonucu da Diyarbakır'dan. Töre ve namus cinayetlerinin en çok görüldüğü Güneydoğu'da, kadına yönelik şiddetle ilgili 1997'de bir "Acil Yardım Hattı" kuran Diyarbakır Kadın Merkezi (KA-MER), aile içi şiddet ve töre nedeniyle kendilerine 2 bin 120 başvuru yapıldığını söylüyor.

Başvuruların yüzde 100'ünün psikolojik, yüzde 75'inin (1,590) sözel, yüzde 73,6'sının (1560) ekonomik, yüzde 49,7'sinin (1053) cinsel, yüzde 16,3'ünün (346) ensest ve yüzde 13,6'sının tecavüze ilişkin olduğunu açıklıyor.

Başvuruların yüzde 59,1'inin (1252) resmi nikahlı olduğuna dikkat çekilirken, kadınların yüzde 57'sinin (1208) görücü usulüyle evlendiklerinin altı çiziliyor.

1997'yle 2005'in nisan ayına kadar, KA-MER Acil Yardım Hattı'na yapılan başvuruların çoğunluğunun Diyarbakır'dan olduğu, dillerinin Kürtçe olduğu, okur-yazarlık oranının düşük olduğu görülüyor.

Yüzde 84 kadınların "cezalandırılmasını" istiyor

Uçan Süpürge'nin hazırladığı CEDAW Gölge Raporu'nda, 2000-2004 yılları arasında basına yansıyan namus cinayetlerindeki kurban kadın sayısı 54 olarak açıklanıyor.

KA-MER'in, Dicle Üniversitesi'yle yaptığı ortak çalışmada, "töre ve namus" olgularının yöredeki cinayetlerin nedeni olduğu görülüyor. Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Aytekin Sır'ın araştırmasında, yöre halkının yüzde 84'ünün kadınların cezalandırılmasını istediği ortaya çıkıyor.

Araştırmada yüzde 37.4 "öldürülmeli" derken, cezalandırma yöntemleri arasında zehirlemek, burun ve kulak kesmek ya da saç kazımak var.

STK'ler: Koşullar sağlanmazsa, TCK'deki önlemler etkili olmaz

Dünyada, yılda 5 bin civarında kız çocuğu ve kadın öldürülüyor. Aralarında Pakistan, Ürdün ve Türkiye'nin de olduğu 14 ülkede, namus cinayetlerine rastlanıyor. Kadın Kuruluşu Terre des Femmes 'a göre namus için suç işleme, dini bir dayatma olmamakla birlikte, sadece İslam ülkelerinde değil, aynı zamanda Brezilya, Ekvador ve İtalya gibi ülkelerle, Avrupa'da göçmen aileler arasında görülüyor.

"Namus ve töre" cinayetleri üzerine görüş belirten sivil toplum örgütlerinin ortak kanısı, TCK'de yapılan değişikliklerin caydırıcı olabileceği yönünde. STK'lara göre, gerekli toplumsal ve ekonomik önlemler alınmaz, işsizlik azalmaz, yaşam koşulları iyileşmez, insanlar arasında bir güven ortamı yaratılmaz, kadınlara toplumsal ve psikolojik destek veren kuruluşlar geliştirilmez, tehdit altında ve şiddete uğramış kadınlar için güvenli barınma koşulları sağlanmaz, eğitim ve sosyal hizmet alanında çalışanlar için toplumsal cinsiyet konularını da içeren özel eğitimler düzenlenmezse, alınan önlemlerin etkili olmayacak.

Haber: Ayşe Durukan

Kaynak: www.bianet.org