Kadın aldatırsa evlilik bitmiyor!
Aldatılan kadın, dönüp dolaşacağı yer kürkçü dükkanı diyorsa kocası için bu kadını hiçbir şey mutsuz edemez, aşmıştır.
Evlilik terapistleri, psikologlar ve uzmanlar hararetle bunu savundular dün gece…
Habertürk’de, ara ara kulağımın televizyonda olduğu bir tartışma programında yapılan ilginç tespitler hakkında sizinle dedikodu yapmak ister bu can ve bugünkü ruh halim…
Konu anlayabildiğim kadar ,evli çiftlerle yapılan istatistik sonuçları.
’Evliyim vemutluyum’’ diyen çiddi bir çoğunluk, boşanmaların çoğunun aldatma sonucu gerçekleşmesi, görücü usulü ile olan evliliklerin daha uyumlu olması vesaire vesaire…
Buraya kadar ilginç bir durum yok, Ha! çoğu kişinin mutluyuz cevabına stüdyoda ki hiçbir uzman çok gerçekçi yaklaşmadı ayrı konu ama mutluluğun da belirli bir tarifi yok ki sayın uzmanlar…
Mutluluğun sadece bir tarifi olduğuna inanmıyorum.
Farkındalıkların; mutluluğu, haz alma duyusunu, hayattan zevk alma duygusunu körelttiğini düşünüyorum. (tam tersi olduğu zamanlar da oluyor)
Yaşadığım ülkede; sadece renginden dolayı bir delikanlıya İsviçre polisinin kimlik kontrolü yapmak istemesi ve o anda, delikanlının suratında ki ifadeyi görmem benim mutsuzluğum için yeterliydi.
Bu enstantaneyi görmemiş olsaydım, eziklik duygusunu empati yapmamış olsaydım, mutluluğuma gölge düşürmeyecektim (!)
İşte her şey böyle başlıyor…
Evliliklerde durum çok farklı değil…
Farkındalığımız arttıkça mutluluğumuz azalıyor…
Günümüz yozlaşmış kadın/erkek ilişkileri ve yine kendi içinde çok bölünen marjinal ilişkiler , bölük pörçük beraberlikler, aldatılmanın garanti olduğu ilişkiler, cinselliğin çok rahat yaşanılabilir olması, her iki tarafın poligami yaşam tarzları,derken, tüm bu rezaletin içinde belki de karşımızdakini mutsuz etmekten mutlu oluyoruz.
Tek bildiğim, bir süre sonra o unuttuğumuz, geleneksel aile ilişkilerini çok ama çok özleyeceğiz.
Aşk’ın sonu gelmiş!
Aynı programda Aşk’ın sonu mu geldi diye soruyor uzmanlar…
Sadece kulağıma çarpanları sizinle paylaşabiliyorum.
Aşk’ın bir hastalık olduğu savunuluyor, ‘’hakikaten doğru’’ diyorum içimden. (her duyduğumda böyle derim)
Düşünün diyor uzman, hiç tanımadığın birinin karşısında erosun okunu yiyorsun.
Öyle…
Hayatınız cehennem alanı da olabilir... (yüksek ihtimal)
Mutlu ‘an’ lar yaşanacaktır elbette, sonradan bu ‘an’ları düşünüp düşünüp vazgeçmeler de çok zora girecektir…
Ama yaşadığınız mutluluk size daha sonra, hüzün/öfke/nefret/kızgınlık/kırgınlık olarak geri dönecektir. Bu kuraldır.
O halde Aşk hastalıktır hatta ciddi bir hastalıktır.
Aşık olduğunuzu sandığınız kişi de, havadan kaptığınız bir virüsdür (belki de)
Sizlere, kulağa hoş gelen cicili biçili şeyler yazmak isterdim ama sayın ilişki uzmanlarımız dahi çok karamsardılar, ben tam o ruh halinden devam ediyorum…
Mutluluk dedim az önce, farkındalık dedim…
’’Doğru’’ nasıl kendi içinde sürekli çelişki yaşıyorsa,’’ mutluluk’’da kendi içinde çelişki…
Şiddet gören bir kadının ‘’ama ben kocamı seviyorum’’ cümlesinde ki mutluluk öğesini ve/ya mazoist tavrı nasıl çözersiniz bilemem ama kadın mutluyum diyorsa mutludur arkadaş!
Mutluluk eşittir şiddettir belki de…
Zira mutsuz kadın avaz avaz bağırır…
Aldatılan kadın, ‘’dönüp dolaşacağı yer kürkçü dükkanı’’ diyorsa kocası için,(bunu söyleyen kadının adama gram sevgisi yoktur) bu kadını hiçbir şey mutsuz edemez, aşmıştır.
Yine evlilik terapisti (umarım yanılmıyorum) Sibel Üresin; der ki; ‘’kadınlar bu kadar aldatıyorken ve bu aldatmalara rağmen, erkek evliliği bitirmek istemiyorsa, bu kadına şiddet yapanlar kim der?
Sadece Üresin sormuş olduğu için cevap vereceğim;
Şiddet yapanlar, şiddet uygulayarak mutlu olanlar…Kimisi karşısındakinin gururunu ayaklar altına alarak ezer, böylesi bir dövme gerçekleştirir, bunu bir güç olarak görür ve mutluluk duyar, kimisi de hayvani dürtülerle şiddet uygular.
Duygusal ve/ya fiziksel, şiddet uygulayanlar mutlaka eziktir. Ve ikisininde birbirinden farkı yoktur ve dahi; duygusal şiddet çok daha vahimdir. Şiddetçinin acilen çocukluğuna inmek lazımdır…(uzmanlar diyor)
Aldatılan kocanın ruhunun duymaması sorunsalı…
Aldatılan kocaların zaten ruhu duymaz.
Büyük ihtimal yanındaki kadının ruh eşi de değillerdir.(!)
Ve yine büyük ihtimal, karısının her söylediğini kutsal kitaptan alınmış sözler gibi dinliyor ve uyguluyordur. Kördür yani kör! Ha bi de sağır…
Kimileri bilir ama eşine belli etmez, çünkü, belli ettiği an kadının kendisini terk edeceğini biliyordur. Karısını kaybetme korkusundan, düşüncelerini de paylaşamaz.
Erkeğin aldatılması…
Tam şu saniye de gözlerimi kapadım ve aldatılan bir erkeğin hislerine ulaşmaya çalıştım…İtiraf ediyorum çok sağlıklı bir empati olmadı, ama acıdır yaaa kepaze bir durumdur.
Evli bir erkeğin ise, kendisinin fiilen aldatıldığını öğrendiği halde, boşanmak istememesi, kafa karıştırır ama çok büyük bir doğrudur.
Aldatıldığı halde boşanmayan erkeğin taşıdığı kafayla, aldatıldığı halde boşanmayan kadının taşıdığı kafa aynı değildir.
Erkek aldatıldığında kadına daha çok bağlanır (hiç şaşırmayın, örnekleri çok fazladır)
Kadın ise; sadece intikam peşinde koşacaktır.
Ve yine programda duyduğum bir cümleyle, milyonlarca kelimeyle dahi bitiremeyeceğimiz bu konuyu noktalamak istiyorum.
Evliliği sürdürmeye çalışmak mutluluk değildir. (sürüklemeyeceksin)
Mutluluk kendini sevmek ve yine kendini sevindirmektir.
Yüreğimizle, yüzümüzün beraber gülümsediği andır.
Ve mutluluk kimsenin yanlışı olmamaktır.