BIST 9.446
DOLAR 34,56
EURO 36,05
ALTIN 3.009,65
HABER /  GÜNCEL

Kaçak cipleri böyle getiriyorlar

İstanbul Cumhuriyet Savcılığı, aralarında ünlü isimlerinde bulunduğu kaçak ciplere karşı operasyon başlattı.

Abone ol

Son dönemde özellikle İstanbul’da sürekli bir kaçak lüks araç operasyonu düzenleniyor ve aralarında ünlülerin de olduğu pek çok kişinin lüks araçlarına el konuluyor. Bunun en son örneği Sibel Can oldu. İstanbul Cumhuriyet Savcılığı'nın talimatıyla başlatılan operasyonda, Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri, sahte belgelerle 14 lüks aracın fiyatının düşük gösterilerek vergi kaçırıldığını belirledi ve aralarında Sibel Can'ın Mercedes marka cipinin de olduğu 14 araca daha el koydu.

Peki bu kaçakçılık sistemi nasıl işliyor?

Hürriyet'in haberine göre, öncelikli olarak Türkiye’de ithalatçı belgesi olan bir şirket yurtdışına gider ve bir markanın büyük bayisiyle anlaşır. 100-200 artık ne kadar istiyorsa o kadar araç siparişi verir. Bayi bu araçların Türkiye’ye gidebilmesi için önce o ülkede trafiğe kaydedilmesi gerektiğini söyler.

Bunun da sebebi açık.

Örneğin Almanya, KDV’sini tahsil etmediği bir aracın bayi elinden ihracatına izin vermez. KDV’yi aldıktan sonra ise nereye gittiğiyle hiç ilgilenmez. Ama Almanya’nın önce trafiğe kaydettirdiği, vergisini aldıktan sonra çıkardığı araçlar teknik olarak ikinci el olurlar. İşin ilginç yanı bugün Türkiye’ye kullanılmış araç ithalatı yasaktır, ama nedense bu tip otomobillerin ithalatında bu kural hiç çalışmaz.

ÇAYCIYA BİLE ŞİRKET

İstanbul’da gümrüğe gelen araçların Türkiye’ye resmi olarak ithal edilmesi için faturası ibraz edilir. Eskiden tüm bu tip otomobiller herhangi bir beyaz eşya faturasıyla bile ülkeye sokulduğundan gümrükçüler sunulan faturayı artık kabul etmiyor, resmi ithalatçıdan teyit istiyor. Sonra da faturada yazan rakamın üzerine 3-5 bin Euro da kendi ekleyerek fiyatı artırıp ve KDV’yi bu fiyat üzerinden alıyor.

Bundan sonra otomobillerin ÖTV matrahının düşürülmesi operasyonu başlıyor. İthalatçı bayisine, bayisi bir başka bayiye, sonra o da bir başkasına satarak son kullanıcısına geçip, trafiğe kaydolana kadar otomobilin fiyatını yarısına kadar düşürüp, ÖTV’yi de bu rakam üzerinden öder. Bazıları çaycılarının üzerine bile şirket kurup araçları üzerinden geçirebiliyor. Sonuçta ithalatçı Türkiye’de distribütötürün sattığı aracın yarı fiyatına kadar inen araçtan elde edilen paranın bir kısmını resmi yoldan, önemli bir kısmını açıktan alır. Açıktan alınan para yurtdışındaki bayiye de aynı şekilde ödenir. Maliye nereye kadar uzanabilecek bilmiyorum ama bu işi gerçekten çözmek istiyorsa, soruşturmayı Türkiye’deki birkaç ithalatçıyla sınırlı tutmayıp belki de yurtdışındaki büyük bayilere kadar genişletmesi gerekir.

Yani sonuçta yıllardır tartışılıp duran ‘grey’ market araçlarını kimse kafasına göre ithal etmiyor, hepsi devletten ithalatçı belgesi alarak bu işi kulbuna uyduruyor.