BIST 9.673
DOLAR 35,16
EURO 36,64
ALTIN 2.959,05
HABER /  GÜNCEL

Kabataş devrine döndük

Eski çağlarda kültürü ve iletişimi olmayan insanların dili, şiddet diliydi. Peki şu an fark ne?

Abone ol

Çukurova Üniversitesi (ÇÜ) Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Yeni Türk Dili Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mehmet Özmen, gençlerdeki şiddet eğiliminin ana kaynağının ''sağlıklı iletişim kuramama'' olduğunu bildirdi.

Prof. Dr. Özmen, gençlerin, grupları arasında, bir okulda ya da şehirde, kendi aralarında geliştirdikleri günlük konuşma diliyle iletişim kurmaya çalıştıklarını söyledi.

Bu dilin oluşmasında, yabancı kaynaklı kelimelerin kullanımının, bilgisayarda ve cep telefonunda mesajlaşırken kelimelerin kısaltılarak ve ünlü harfler olmadan kullanılmasının etkisi bulunduğunu ifade eden Prof. Dr. Özmen, şunları kaydetti:

''Bu tür kullanımlar, birbirinden görerek, giderek yaygınlaşıyor. Bunun bir moda olduğunu ve kalıcı olmayacağını umuyorum. Kalıcı olursa Türkçe'ye zarar verebilir. Benzeri durumlar geçmişte de örneğin belli eğitim düzeyindeki gençler arasında da yaşanmıştı, ancak bugünkü durumun özelliği, günlük hayatın daha içinde olması ve yaygın olması.''

Prof. Dr. Özmen, gençlerin farklılık ve muziplik olsun diye kelimeleri değiştirdiklerini ifade ederek, şöyle konuştu: ''Hatta mizahçılar bile, yabancı kelime kullanımını ve Türkçe'nin yanlış kullanımını eleştirmek için söyledikleriyle ve yaptıkları karikatürlerle bile bu yanlış kullanıma katkıda bulunuyorlar. Mizahçıların yaptıkları espriler, gençlerce alınıp, günlük dilde
kullanılmaya başlanıyor.''

-''OKUMUYOR, SÖZLÜK KULLANMIYORLAR''

Gençlerin dili düzgün kullanmamaları sonucu, birbirlerini anlayamadıklarını savunan Prof. Dr. Mehmet Özmen, şunları söyledi: ''Okumayan ve belli bir kültür ve dil birikimine sahip olmayan gençler, birbirleriyle konuşarak değil, şiddet yoluyla sorunlarını çözmeye çalışıyorlar. Dili düzgün kullanmak için iyi bir okuyucu olmak gerek. Dilin zenginliği günlük konuşmada değil, metinlerde ve edebi yazılarda ortaya çıkar. Gençlere okuma alışkanlığının kazandırılması konusunda eğitim kurumlarına çok iş düşüyor. Gençler, anlamını tam
bilmedikleri kelimeleri kullanıyorlar. Çünkü sözlüğe bakmıyorlar. Sözlüğe bakma alışkanlığı da kazandırılmalı.''

Dilin düzeltilmesi kadar, gençlere birbirini dinlemeyi öğretmek de gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Özmen, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Trafikte karşısındakine tahammül edemeyen babası kadar, dizilerde iletişim yöntemi olarak şiddeti gösteren medya da gençlerin şiddete yöneliminden sorumlu. Herkesin öfkesi burnunda ve karşı tarafı dinlemiyor ve kendi çözümünü dayatıyorsa sağlıklı iletişim olmaz. Bu nedenle toplumun her kesimine ve her kuruma büyük görevler düşüyor.''