BIST 9.550
DOLAR 34,54
EURO 36,01
ALTIN 3.005,46
HABER /  GÜNCEL

James Jeffrey: Türkiye'ninki meşru müdafaa

İdlib saldırısı sonrası Türkiye'ye gelen ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey, Türkiye'nin İdlib politikasını desteklediklerini söyledi. Jeffrey, Türkiye'nin Suriye'deki askeri varlığını da meşru müdafaa olarak nitelendirdi.

Abone ol

İdlib'de rejimin TSK'ya yönelik saldırıları sonrası Ankara'ya gelen ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey, İdlib'de Türkiye'nin meşru çıkarlarını desteklediklerini söyledi. Bölgede savaş yaşanabileceğine ihtimal vermediklerini belirten Jeffrey, Suriye ile ilgili resmi politikaların da rejim değişikliğinden yana değil tavır değişikliği istediklerini kaydetti.

James Jeffrey Ankara'daki İdlib zirvesinin ardından NTV'de soruları cevapladı. NATO'nun İncirlik'teki Patriot bataryalarıyla Türkiye'nin güvenliğine yönelik destek verdiğini söyleyen Jeffrey, Türkiye'nin İdlib'deki varlığının meşru olduğunu kaydetti.

İşte James Jeffrey'nin açıklamaları;

"NATO ittifakını görüştük. Biliyorsunuz Brüksel'de Savunma Bakanları toplantısı gerçekleştiriliyor. Bu yardımcı olabilir diye düşünüyoruz. Çünkü NATO, Türkiye'nin geçmişte Patriotlarla savunmasına destek oldu. Bugün de İncirlik'te bir Patriot bataryasıyla savunmanıza destek oluyoruz ama ilk yaptığımız şey bu konuda durumu gözden geçirmek oldu. İdlib'deki durumun hukuki vaziyeti konusunda sizinle hemfikiriz.

Türkiye'nin varlığı meşrudur ve haklıdır. Bu konuda varlığını ve çıkarlarını korumaktadır. Burada sığınmacı akınıyla ve terörle mücadelede, savaş suçlusu Esad rejiminin yol açtığı korkunç durumla mücadelede meşru çıkarlarını destekliyoruz ve bunu anlıyoruz.

"Türkiye meşru müdafaa hakkına sahiptir"

Türk askerleri de meşru müdafaa hakkına sahiptir. Suriye güçleri tarafından İdlib'de saldırıya uğradılar ve buna karşılık verdiler. Bunu anlıyoruz ve NATO müttefiki olarak nasıl yardımcı olabileceğimizi araştırıyoruz. İstihbarat paylaşımı olsun bunun yanı sıra ekipman transferi de son derece önemli. Diplomatik yaklaşımımızın da koordineli olması önemli. Bizim de güçlerimiz var. Birçok ülkeyle birlikte bu soruna diplomatik yolla sorunun çözülmesini istiyoruz.

Odak noktamız İdlib ve burada Esad rejiminin ve Ruslarının saldırılarının artırmasının tehlikelerini görüştük. 

"Esad kimyasal silah kullanırsa müdahale ederiz"

Ulusal Güvenlik Danışmanı O'Biren soru üzerine askeri müdahale olmayacak dedi biliyorsunuz. Biz de aynı şekilde Esad rejimini hareketsiz halde tutuyoruz. Bunu yapma amacımız DEAŞ ile mücadele. Aynı şekilde istikrarın da sağlanmasını sağlıyoruz. Rejimin İdlib bölgesinde kimyasal silah kullanmaması da önemli. Son üç yıl içerisinde kimyasal silah kullandı ve bunlar da askeri operasyon yapmamızla sonuçlandı. İkincisinde ise İngiltere ve Fransa ile kendilerine askeri saldırıda bulunduk. Bir kez daha eğer kullanılması halinde askeri operasyon düzenleyeceğimiz mesajını ilettik.

Çok yakın bir jeostratejik çıkarlarımız var. Hem Libya'da hem Suriye'de ortak çıkarlarımız mevcut. Aramızda geçen görüşmelerin detaylarını vermek istemiyorum çünkü daha bazı kararların alınması gerekiyor. Durumların çok yakından analiz edilmesi gerekiyor. İkincisi yakın istihbarat ve koordinasyonun devam etmesi gerekiyor. Ancak bize endişe veren durum Rusya'nın buradaki varlığı. Özellikle Suriye'de ve İdlib'de. Rus muhataplarımıza açıkça ifade ettik. Buradaki adımlarının kabul edilemeyeceğini ve buradaki BM kararlarının ihlal edildiğini ve Soçi anlaşmasına da aykırı olduğunu ifade ettik. 

"Türkiye sınırında her an insani bir felaket oluşabilir"

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın parlamentodaki sözleri bize iletildi. Bizim için bu gerçekten de Soçi anlaşmasının ruhuna uygundur. Türkiye'nin endişesini de anlayabiliyoruz. Oradaki dengenin kurulması gerçekten çok önemli. Burada 3 milyondan fazla insandan bahsediyoruz. Bu insanlar çok dar bir alana sıkıştırılmış durumda. İdlib bölgesinde ve Türkiye sınırında bir insani felaket her an oluşabilir. Türkiye her ülkeden daha fazlasını yapmıştır. Türkiye insani felaketle tek başına mücadele edemez. Üç milyon sığınmacıyla tek başına mücadele edemez. Bunun olmaması için her türlü desteği vermemiz gerekiyor.

Avrupa Birliği ve Birleşmiş Mİlletler birlikteliğinde Suriye konusunda üç konferans yapıldı. Sonuncusu Brüksel'de geçen yıl Mart ayındaydı ve ben de oraya katılmıştım. Tabii ki Avrupa Birliği ve Birleşmiş Milletler'e bu yılda bir konferans yapılması çağrısında bulunuyoruz. Uluslararası toplumunda katkılarını sunması gerekiyor. Türkiye, Lübnan ve Ürdün'ü saymazsak dünyanın geri kalanından 30 milyar dolarlık bir katkı söz konusu. ABD'de tek başına 10 milyar dolarlık bir katkıda bulundu. 

"Suriye-Rusya-İran üçlüsü hedeflerine ulaşamaz"

Öncelikle Türkiye'nin İran ile bizden daha iyi iletişim kanalları var. İran ve Rusya'nın Suriye'de farklı amaçları olduğunu görüyoruz. Sorun, İran ve Rusya'nın Esad rejimiyle güçlerini birleştirmeleri ve bu konuda Suriye'de askeri bir zafere ulaşmayı hedeflemeleridir. Bu konuda Rusya, İran ve Esad rejiminin bu konuya kilitlenmişlerdir. Bizim düşüncemiz ulaşamayacakları, sivilleri boşuna katlettiklerini anlamalarını sağlamamız gerekiyor. 

Bölgede savaş yaşanabilir mi?

Bölgede savaş olacağını hiç zannetmiyorum. Bölgedeki büyük oyuncular, ciddi ülkeler ki bunlar ABD, Rusya, Türkiye ve İsrail'dir. Son derece dikkatli davranıyorlar askeri alanda. Tabii bekleyip görmemiz gerekiyor. Esad'ın istikrarlı olmadığını görüyoruz. Ülkenin yüzde 30'u kontrol edemiyor. Nüfusun yarısı ülkeden kaçmış durumda. Çoğu da kaçmış durumda ve ekonomisi de enkaza dönmüş durumda. Ekonomisi paramparça olmuş durumda Suriye'nin ve Rusya ile İran'ın Suriye ekonomisini tekrar ayağa kaldıracak parası da yok. Biz de siyasi çözüm olmadan Batı dünyası da onlara destek olmayacaktır. Farkındaysanız Arap Birliği'ne tekrar davet edilmediler. Dünyanın hiçbir yerinde hoş karşılanmıyorlar. Hiç kimse yaşananları unutmuş değil. Halep, İdlib halkının başına gelenleri dünyada kimse unutmuş değil.

"Rejimin değişmesi değil tavrın değişmesi gerekiyor"

BM'nin kararlarına bakıyoruz ve anlaşmalara bakıyoruz. Rusya ve Türkiye'nin bir çok uluslararası görüşmedeki açıklamalarına bakıyoruz. Herkes açık biçimde ifade etti ki Suriye hükümetinin kendi halkına savaş açmadığı ve savaş suçu işlemediği bir Suriye devleti istiyoruz. Sığınmacıların evlerine dönebildiği Suriye istiyoruz. Kimyasal silah kullanmayan kendi halkına karşı ya da diğer insanlara karşı kitle imha silahları kullanmayan bir Suriye istiyoruz. Bölgede terör amaçlamayan bir terör istiyoruz. Esad bunu yapabilirse bakacağız. Bunu test edeceğiz. Ben yapabileceğini düşünmüyorum ancak resmi duruşumuz rejim değişimi değil tavır değişimidir. "