Gezi Parkı eylemleri sırasında Twitter'da yazdığı mesajlar nedeniyle İzmir'de gözaltına alınan gençlerden M.Ç gözaltında yaşadıklarını Altuğ Akın'a anlattı. Gözaltında kötü muamele görmediğini söyleyen M.Ç hiçbir pişmanlığı olmadığını belirtiyor.
Abone olGezi Parkı olayları ardından yürütülen kimilerine göre ‘cadı avı’, kimilerine göreyse cezai takip devam ediyor.
Sosyal medya ayağında, Twitter şirketinin kullanıcı bilgilerini güvenlik birimleriyle paylaşması ihtimaline dair tartışmaların sürdüğü bugünlerde, akıllara olayların ilk günlerinde İzmir’de yaşanan Twitter gözaltıları geldi.
Sorularımızı cevaplayan ve güvenliği için adını açık yazmadığımız M.Ç, İzmir'de Gezi Parkı destek eylemleri sırasında sosyal paylaşım sitesi Twitter üzerinden attığı mesajlarla halkı galeyana getirmekle suçlanan, yirmi beş yaşında bir üniversite öğrencisi.
İzmir'de gözaltına alınan 38 kişiden biri.
4 Haziran’da yaklaşık 35 saat gözaltında tutulduktan sonra serbest bırakıldı.
Şimdi bir yandan yaz okulu derslerine giriyor, bir yandan da eğer soruşturma sonunda hakkında iddianame hazırlanır da dava açılırsa mahkemeye çıkacağı günü bekliyor.
Leyla ile Mecnun videosu
Gezi olaylarının başlamasından bir kaç ay önce Leyla ile Mecnun ekibinin yer aldığı bir videodan izlemiş Gezi Parkı'yla ilgili inşaat planlarını.
Videoda esprili bir şekilde parkın yerine Topçu Kışlası ya da AVM yapılacağından bahsediliyormuş.
Hemen Facebook'ta paylaşmış, ama AVM meselesi pek ilgi görmemiş. 31 Mayıs günü televizyonda Gezi Parkı'na müdahaleyi duymuş, ardından da patlayan protesto gösterilerini.
M.Ç 2 Haziran'da attığı tweetler nedeniyle 4 Haziran'da gözaltına alınmış. Olup bitenleri şöyle anlatıyor:
''Olayların başladığı zamana dek 215 kadar tweet yazmıştım, o iki gün içinde ise toplam sayı 530'u buldu, hepsi de Gezi Parkı'yla ilgiliydi. İlk başta çadırların yakıldığı, medyanın bunları haber yapmadığı gibi şeyler yazdım. Fakat sonradan polisin birçok kişiye şiddet uyguladığını, insanların kafalarına biber gazı fişekleri atmaya başladığını ve bunların İzmir'de de yaşandığını fark edince, daha çok uyarı mesajları atmaya başladım. '
Uyarı mesajları
Basmane'de polis var, sert davranıyor, o tarafa gitmeyin' ya da 'Basmane'deyseniz ve kendinizi kötü hissediyorsanız, şu otel kapılarını açtı, oraya sığınabilirsiniz' gibi. Sonra İstanbul'daki arkadaşlarıma yönelik benzer mesajlar paylaştım, gönüllü avukatların, doktorların numaraları gibi. Sanırım herkesin paylaştığı tarzda tweetler denilebilir.''
Yaşadığı semt gösterilerin yoğun olarak düzenlendiği yerlerden.
Annesiyle birlikte yürüyüşlere katılmış M.Ç. ''Düdük çaldık, eve döndüğümüzde annem tencere tava çalmak istedi, onu da yaptık'' diyor.
Gündoğdu Meydanına da gitmiş, bazı bankaların içine girildiği, yakılıp yıkıldığını görmüş, bu hoşuna gitmemiş.
Tweet atmaya da devam etmiş:
''Gündoğdu'dayken çağırmak için bir arkadaşımı aramıştım, bana 'telefonlar dinleniyormuş, dikkatli ol' dedi şakayla karışık. Ben de 'yok benimkisi dinlenemez' diye espri yapmıştım.''
''Sonra o akşam yağmur yağıyordu, ben de 'Yağmura rağmen İzmir sesini duyuruyor Türkiye ses ver #direnizmir #tayyipistifa' gibi bir mesaj yolladım Twitter'dan.''
''Bir de o gece 'Basmane'de biber gazı kullanıyorlar, polis sert davranıyor, Fuarda tuzak kurmuşlar, girmeyin, birlik olalım #direnizmir #direnbasmane' yazmışım. Hatta bu tweet uzun olduğu için, 140 karaktere sığdırmak için bazı harfleri de düşürdüm. İşte bu iki tweet yüzünden gözaltına alındım. Ertesi sabah bir tane daha attım 'Gündoğdu'da birlik olalım, kitap okuma eylemi yapacağız, polise karşı orantısız zeka kullanacağız' dedim. Bu attığım son tweet oldu, sonra gözaltına alındım.''
'Annemin yüzü bembeyaz oldu'
Peki gözaltına alınırken neler yaşamış M.Ç?
Yedi polisle eve baskın düzenlendiğini anlatıyor genç 'sosyal medya aktivisti.'
İsnat olunan suç yüzüne okunmuş: Twitter üzerinden yazdıkları sebebiyle siber suç işlediği; hakkında gözaltına alma, cep telefonuna el konma ve odasının aranma kararı olduğu bildirilmiş kendisine.
''Şaşırdık tabii, annemin yüzü bembeyaz oldu'' diye devam ediyor.
Polisler annesine ifadesinin alınıp en fazla kulağının çekileceğini söylemişler, sakinleşmesi için.
''Biz de öyle sandık ve götürüldüğüm Yeşilyurt Şube Müdürlüğü'ndeki diğer kişiler de öyle düşünüyorlardı'' diyor M.Ç.
M.Ç, ''emniyette tuhaf bir durumla karşılaştık'' diyor. Birbirlerini provoke eden bir örgüt olmakla suçlanıyorlar, ancak kimse birbirini tanımıyor. Ortak noktaları ise, tweetlerinin gerçekte kim olduğu anlaşılamayan bir kişi tarafından RT'lenmiş olması.
'Piyango bana vurdu'
Avukatı gelince kendisine ilk olarak ''tarihe geçeceksiniz gibi görünüyor'' demiş. Hangi tweetlerden suçlandığını anlatmış, bunları aslında herkesin yazdığını ama ''piyangonun kendisine çıktığını'' söylemiş.
Zihninden iki şey geçmiş: ''Bu durumun siciline işlenme olasılığı ve ertesi gün okuldaki eyleme katılamayacak olması.''
Gözaltında kendilerine kötü davranılmamış, ''iyiydi bile denebilirdi'' diyor:
''Sağlık kontrolüne giderken yanıma oturan bir polis memuru sosyoloji bölümü mezunu olduğunu, KPSS'yle polis olduğunu, aslında kimsenin bu yaşananlardan memnun olmadığını, ama güçlü bir devlete ihtiyacımız olduğunu anlattı.
'Irak gibi, Suriye gibi mi olalım, bunu mu istiyorsunuz?' gibi sorular sorup durdu. B
en sadece sussun istiyordum. 'Siz böyle eylemler yapıyorsunuz, taş atıyorsunuz, halkı galeyana getiriyorsun' dedi, ben de 'hayır, ben böyle bir şey yapmıyorum' diye cevap verince, 'sen değil de, başkaları' demeye getirdi.
'Ben taş atanı tutuyorum, apartmanın beşinci katındaki teyze kafama saksı atıyor, çünkü siz onu galeyana getiriyorsunuz' dedi.
'Ben üniformamla sokağa çıkamıyorum, otobüse binemiyorum sizin yüzünüzden' dedi. 'Ben yapmıyorum' dedikçe, 'sen yapmadın da başkaları yaptı' diye bayağı bir dert yandı.''
Belli ki kendi aralarındaki sohbetler de eğlenceliymiş.
'Kaç tweetten alındın?'
İlk kaygıların dağılmasının ardından 'birbirlerine 'senin kaç takipçin var?' ya da 'kaç tweetten alındın?' gibi şakalaşmaya bile başlamışlar.
Polislerden de gülümseyenler olmuş buna. Savcılığa çıkarılırken gördükleri destek çok şaşırtmış M.Ç.'yi.
''Araçtan indirilip binaya götürülürken bir sürü insan 'kahramansınız, helal olsun, korkmayın çocuklar' diye bağırıp bizi desteklediler. Kimisinin ailesi, eşi dostu gelmiş, kimileri de mahalle halkı. Bir amca beni kolumdan çekti, hatta polis de şaşırdı 'Korkma, bir şey olmayacak, siz halkı bilinçlendiriyorsunuz' gibi konuştu, yüreklendirdi. Bizi twitter fenomeni falan sandı herhalde, ama alakası yok. Biz o sırada bir yandan acaba kahraman mıyız diye düşünüyoruz, bir yandan da ne olacak diye. Bu arada biz iyice yüz göz olduk hatta 'arkadaşlar çok samimi olmayalım gerçekten örgüt sanacaklar' diye şakalaşıyoruz. Ve gerçekten insanların bizim durumumuzdan haberdar olmasına şaşırdık. Yanımda oturan arkadaş 'ben bir cesaret patlaması yaşadım' galiba dedi.''
Sabaha karşı da serbest bırakılmış, 35 saat gözaltında kaldıktan sonra yaptığı ilk iş twitter'e girmek olmuş.
Bugün itibariyle kulağına gelen Gezi gösterilerine katılanların burslarının kesileceği haberi dışında endişe ettiği bir şey yok. Pişman olduğu bir şey de.