Güney Yıldız, Başbakan Erdoğan'ın İzmirlileri yatırımlar ve milliyetçi bir söylem üzerinden ikna etmeyi daha uygun gördüğünü söylüyor.
Abone olGüney Yıldız
Antalya
“CHP'nin kalesi” İzmir'deki seçim gezim Adnan Menderes Havaalanında başlıyor.
Adnan Menderes adının verilmiş olması bir çelişki değil. Demokrat Parti 1950 ve 1954 seçimlerinde büyük destek almış İzmir'den.
İzmir'in 'CHP'li özü' konusundaki yargıları sorgulamak için iyi bir başlangıç noktası.
Alsancak'ta bir kafede sohbet ettiğim Kemalist Doktor Anıl Tanburoğlu, İzmir ile Kemalizm arasındaki 'sorunlu' ilişkinin tarihine örnek olarak Serbest Fırka'yı da veriyor.
“İzmir halkı 1930'da Serbest Fırka lideri Fethi Okyar'ı, Mustafa Kemal için toplanandan daha büyük bir kalabalıkla karşılamış; CHP binalarına saldırılmıştı.”
1930 sonrasını da İzmir'deki büyük AKP mitingde Kültür ve Turizm Bakanı, Ertuğrul Günay sıraladı.
İzmirlilerin sırasıyla, Demokrat Parti'yi, Adalet Partisi'ni, 12 Mart sonrasında Bülent Ecevit'i, 12 Eylül sonrasında da Turgut Özal'ı desteklediğini anlatıyordu.
“Ankara, İstanbul'da birinci parti neyse İzmir'de de oydu”
İzmir 12 Haziran seçiminde, Diyarbakır, Kayseri-Antep ve İstanbul gibi sembolik önemi olan bir kent. Fakat bu her zaman böyle değildi.
Ege Üniversitesi'nden sosyolog Engin Önen “1993-94 seçimlerine kadar Ankara ve İstanbul'da birinci parti neyse İzmir'de de oydu. Türkiye'nin geri kalanı gibi oy veriyordu, ama bu o yıllarda değişmeye başladı” diyor.
“O yıllara kadar Türkiye laiklik- İslamcılık ve üniter yapıdan yana olanlar ve etnik meseleler üzerinden siyasal ve sosyolojik olarak bölünmemişti.”
Refah Partisi faktörü
1993-94 aynı zamanda Refah Partisi'nin yükselişi yıllarına tekabül ediyor.
Refah Partisi İzmir'in desteğini esirgemediği merkez sağ partiler geleneğinin dışında görülüyor ve İzmir'de güçlü bir karşılık bulamıyor.
Milli Görüş geleneğinden gelen kadrolarca kurulan AKP de bu tepkiden nasibini alıyor.
Erdoğan ve Erbakan
Şimdiye kadar İzmirliler AK Parti'ye ve Erdoğan'a baktıklarında, Erbakan'ı görüyorlardı.
CHP'li büfeci Salih, bu konuda net değil “Eskiden daha çok Erbakan'dı, şimdi biraz daha Özal” diyor.
AKP'li seçmenler ise daha kesin konuşuyor. Urla'dan Erdoğan'ı dinlemeye İzmir'e gelen beyaz sakallı Sabri Korkmaz, Erdoğan'ın Özal'a daha yakın gördüğünü söylüyor.
AK Parti ile ilgili tartışmalarda ne Başbakan Erdoğan, Erbakan'a bir referans veriyor, ne de CHP'liler.
Erdoğan'ın selefleri arasında da Menderes ve Özal gösteriliyor.
Bu konuyu İzmir'de seçim kampanyası yürüten Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay'la da konuştum. O da benzer düşünüyor.
“AK Parti liberal bir kitle partisi. Türkiye'nin kültür tarihine sahip çıkıyor ama aynı zamanda özgürlükçü” diyor.
Sosyolog Engin Önen'e göre ise “AKP toplumsal yaşam bakımından liberal bir parti değil.”
Peki olumsuz algı neden İstanbul'da ya da Ankara'da oluşmuyor da İzmir'de oluşuyor? diye soruyorum.
“Küreselleşme ile Türkiye'nin ekonomik merkezi İstanbul'da odaklandı. İzmir giderek ekonomik önemini kaybetti. Kriz döneminde bazı kesimler güvenceyi dinde ararken, bazıları ise cumhuriyetin ilk dönemi benzeri bir rejimde aradı.”
Önen'e göre bir kez toplu bir ruh hali oluştu mu, onu yıkmak zor. Diyarbakır'ı bugün yalnızca yatırımla ikna edemeyeceğiniz gibi, İzmir'i de kolay ikna edemezsiniz.”
AKP ise geçmişte sağın güçlü oy aldığı bir yer olan İzmir'de kendisine yönelik olumsuz yargıyı yıkarak seçmeni ikan etmek için iki bakanını bu kentten aday gösterdi.
“İzmirli alışıyor”
AK Parti mitingini izledim. CHP mitingiyle karşılaştıranlar, AKP'nin daha büyük kalabalık topladığında hemfikir.
Bu, partinin il ve ilçe teşkilatlarını mutlu etmiş. Fakat yetkililerden biri “Miting o kadar büyüktü ki, karşı tarafı (CHP) canlandırıp harekete geçirebilir” diyor.
Bazı parti yöneticileri İzmir'de başarılı olabileceğine kendisini inandırmış görünmüyor.
Mitinge katılım ağırlıklı olarak çevre ilçelerdendi. Fakat alanda Erdoğan'ı dinleyenler, birbirlerine, İzmir'deki karşı havayı kırdıklarından emin konuşuyordu.
2002 ve 2007 seçimi sırasında da AKP mitinglerine katılan Hasan Akbıyık, alana bakan binaları gösterip, “Şu binalarda hep Atatürk'ün kalpaklı fotoğrafları ve tepki bayrakları asılırdı. Şimdiyse bir tane tepki bayrağı yok. İzmirli AK Parti'ye alışıyor” diyor.
Modern yaşamın korunması ve ekonomi kaygılar
Mitingdeki ortalama kitleden farklı bir portre çizen, uzun beyaz saçlı İhracatçı Şaban Bey ise, tam da AKP'nin öne çıkardığı mesajlar nedeniyle burada.
Çin'le ticaret yapıyormuş. “İzmir limanı büyütülmeli. İzmir'in ekonomisi birahanelerle dönmez” diyor.
Ona yaşam biçiminin sınırlanacağıyla ilgili bir kaygısının olup olmadığını soruyorum.
“Öyle kaygısı olanlar Türk'ü tanımayanlardır. Türkler Arap ülkelerindeki İslam anlayışını benimsemez. Osmanlı'da Hıristiyanlarla birlikte yaşadık” diyor.
AK Parti iktidarının toplumda bir muhafazakârlaşma yarattığı ve bunun da modern yaşam biçimini sınırlayacağını düşünen kesimler partinin 8.5 yıllık iktidarında bir güvence bulmuyor.
“Ben toplumun giderek muhafazakârlaştığını günlük yaşamda gözlüyorum” diyor Ege Üniversitesi'nden Demet. “Ramazan ayında dışarda yemek eskisi kadar sorunsuz değil.”
Başbakan Erdoğan'ın mitingdeki, “Kimin içmesine karıştık” sözleri medyada büyük yankı buldu. İzmir'de beklenen mesaj verilmişti.
Fakat konuşmada bu ikna çabasına öncelik verildiğini söylemek zor.
Başbakan kalkınma projelerine ve Kılıçdaroğlu'nun Hakkari mitingindeki bayrak eksiğine daha büyük bir vurgu yaptı konuşmasında.
Herhalde İzmirlileri liberal bir toplumsal yaşam anlayışı üzerinden değil yatırımlar ve milliyetçi bir söylem üzerinden ikna etmeyi daha uygun görüyor.
İzmir'den seçim izlenimlerime laiklik, CHP, Cumhuriyetçi Güç Birliği ve Emek Barış Özgürlük Bloğu adaylarıyla devam edeceğim.