BIST 9.900
DOLAR 34,10
EURO 38,09
ALTIN 2.875,03
HABER /  GÜNCEL

İtalyanlardan Berlusconi'ye referandum darbesi

İtalya Başbakanı Silvio Berlusconi, nükleer santrallerin canlandırılması da dahil, önerdiği politikaların referandumda reddedildiğini kabullendi. İtalyanların yüzde 90'ından fazlası Berlusconi'nin politikalarına 'Hayır' dedi.

Abone ol

İtalyan seçmenler, Başbakan Silvio Berlusconi'nin nükleer enerjiyi yeniden canlandırma, siyasetçilere yargıdan muafiyet planlarını, kesin bir dille reddetti.

İki hafta önce Milano, Napoli ve diğer kentlerde yapılan yerel yönetim seçimlerinde ağır bir yenilgi alan Berlusconi, bugünlerde yoldan çıkmış bir trenin kendisine çarptığını düşünüyor olabilir.

İtalyan seçmenler yerel seçimlerden gereken dersi çıkarmış görünüyor. Daha da önemlisi, yaşlanan siyasi liderlerine değilse bile, İtalya'nın siyasi düzenine yeniden inanmaya başlamış olmalılar.

Bunu söylemek belki âdet oldu ama, İtalya'daki gelişmelerde yeni medyanın da bir rolü oldu.

Aslında alınması gereken ders Milano'daki yerel seçimler sırasında belli olmuştu. Kent boyunca Berlusconi'nin adayı Letizia Moratti'nin posterleri kent duvarlarını kaplamış, Moratti tam anlamıyla üstün bir politikacı gibi sunulmuştu.

Berlusconi de, İtalyan televizyonları üzerinde sahip olduğu egemenlikten yararlanarak, televizyonların en çok izlendiği saatlerde, görece munis sorulara yanıtlar vermişti mülakatlarında...

Ama bir işe yaramadı.

Hala acemilik döneminde olan "yeni sol" Facebook'u, Twitter'ı, elektronik postayı ve blogları kullandı. Sandıklarda elde ettikleri zafer, yalnızca bir protesto oyu değildi.

Bu, eski medyanın tek bir adamın ve ailesinin egemenliğinde olduğu bir ülkede, yeni medyanın zaferiydi.

Kilisenin etkisi

Referandumlardan önce de aynı şey oldu.

Sanal dünyada, yeni bir İtalyan kuşağı, düzgün bir işe giremedikleri ve kendi evlerine çıkamadıkları için hâlâ anne babalarıyla birlikte yaşamak zorunda olan 30'lu yaşlardaki İtalyanlar, birbirlerine cep mesajları gönderiyor, Tweeter'da haberleşiyor, e-postayla birbirlerini sandık başına gitmeye ikna ediyorlardı.

Muhalifleri de, örneğin bir seçmenin seçime katılmama hakkı olduğunu haklı göstermek için, sosyal paylaşım sitelerini yaygın şekilde kullandı.

İtalya'daki yerleşik düzende yeni medya değişim yarattığı gibi, en eski ve yerleşik düzenin, Katolik Kilisesi'nin de etkisini ortaya koyduğu gözlendi.

Milano'da yayımlanan Corriere della Sera gazetesi, kent Başpiskoposu Dionigi Tettamanzi'nin Pazar günkü referandumda oy kullandıktan sonra seçim merkezinden çıkışını görüntüledi.

Başpiskoposu Tettamanzi yalnız değildi. Tettamanzi ve piskoposları, yalnızca oy kullanmakla kalmayıp, zaman zaman yükselttikleri bir ses tonuyla referanduma sunulan konular hakkında görüş belirttiler.

Papa 16. Benediktus bile, oy pusulalarındaki bir konuya belli belirsiz değindi.

Japonya'da geçen Mart ayında meydana gelen tsunamiye şöyle bir değinen ve nükleer güce bel bağlamanın tehlikelerinden söz eden Papa kesin bir dille, çevreye saygılı ve "Tanrı'nın yarattığı ve insana miras bıraktığını" koruyan yeni bir yaşam tarzı benimsenmesi gerektiğini bildirdi.

Kaybedilen kumar

Son iki hafta, İtalyanların ülkenin yönetilişinde kensilerinin de bir söz sahibi olabileceklerini gördükleri an olarak hatırlanacak belki de.

İtalya'nın mevcut yaşlı politikacı kadrosu, 2. Dünya Savaşı'ndan bu yana, hala o eski sağ ve sol bölünme içinde hapsolmuş halde. Aileye, kente ve bölgeye sıkı sıkıya bağlı bir eski kuşak bu.

Yerlerini alacak politikacıların ise böyle olması gerekmiyor. Yeni kuşak politikacılar, yaşamlarında birçok seyahat yapmış, başka toplumları tanıyan, başka türlü siyaset yapılabileceğini görmüş kişiler.

İtalyanlar, referandum kavramını yeniden keşfetmişe benziyor. Yıllarca dikkate bile alınmayan, hatta dalga geçilen referandumlar, yeni medyanın da eşliğinde, İtalyan demokrasisine yeni bir kan vermiş görünüyor.

Silvio Berlusconi ile bölgesel politika güden Kuzey Ligi'ndeki başlıca müttefiki Umberto Bossi, referendumdan hiç hoşlanmadıklarını açıkça ortaya koymuşlar ve hatta seçmenleri sandığa gitmemeye teşvik etmişlerdi. Zira seçmenin yüzde 50'sinden azı oy kullanırsa kullanılan oyların bir hükmü olmayacaktı.

Ama yaşlı kadronun kumarı bozguna uğramış görünüyor. Yaşamlarından hoşnut olmayan İtalyan gençliği sesini çıkardı.

Ve belki de bu işin sadece başlangıcıdır.