İstiklal Marşı'nın şairi Mehmet Akif'e tek parti zulmü 'irtica 906' diye kodlanmış
Mehmet Akif Ersoy'un tek parti döneminde 'irtica 906' diye kodlandığını, ölüm döşeğinde bile yakından takip edildiğini, Safahat'ın imha edildiğini, Akif'in cenazesine katılanların bile fişlendiğini, ölümünden 26 yıl sonra bile takibin sürdüğünü biliyor muydunuz?
İSTİKLAL Marşı'nın şairi Mehmet Akif Ersoy'un, tek parti döneminde devlet tarafından 'irtica 906' diye kodlandığı ve ölünceye kadar adım adım takip edildiğini biliyor muydunuz?.. Ya Koca Şair'in Safahat'ının Arapça harflerle yazıldığı için yine tek parti iktidarı döneminde imha edildiğini duymuş muydunuz?.. Akif'in cenazesine katılanların bile fişlendiğini, ölümünden 26 yıl sonra bile takibin sürdüğünü biliyor muydunuz?.. Habertürk yazarı Murat Bardakçı, Mehmet Akif'e yönelik tek parti zulmünü belgeleriyle bir kez daha hatırlattı... İşte İstiklâl Marşımızın şairi Mehmed Âkif Ersoy’a bir zamanlar devletin nasıl baktığını ve hattâ neler yaptığını anlatan belgeler eşliğinde Mehmet Akif'in pek bilinmeyen kısa öyküsü...
Murat Bardakçı, Akif'le ilgili istihbarat belgelerini paylaştığı yazısında özetle "Mehmed Âkif devlet tarafından "İrtica-906" diye kodlanmış, ölüm döşeğinde yatarken bile izlenmiş ve Safahat'ı da imha edilmişti" başlığıyla yayımlanan yazısında "Geçen hafta Tek Parti döneminde Arapça ezan okunması, kamet getirilmesi, izinsiz dinî eğitim verilmesi ve hattâ türbelere mum dikilmesi bahislerinde uygulanan yasaklar ile Müslüman olmayan vatandaşlara ve Türkiye'de oturan yabancılara yine dinî alanlarda getirilen sınırlamaları gösteren bazı belgeler yayınladım" hatırlatması yaptı. İşte Murat Bardakçı'nın yazısından bazı satır başları:
"Akif'in sessizce gelişi Ankara'yı hareketlendirdi; haberi gazetelerden öğrenen İçişleri Bakanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü, İstihbarat, Genelkurmay ve İstanbul Valiliği arasında şairin vefatına kadar aylarca devam edecek, hattâ vefatından sonra da sevenleri hakkında senelerce sürecek bir takip, izleme, fişleme ve yazışma faaliyeti başladı. Mehmed Akif, Mısır'da yaşadığı sırada da Türk istihbaratı, hariciyesi ve genelkurmayı tarafından takip altında tutulmuş; Ankara'ya hakkında raporlar gönderilmiş, Mısır'dan belli bir müddet için ayrılarak gittiği diğer memleketlerde de izlenmiş, temasları ve görüştüğü kimseler ile ilgili de çok sayıda rapor yazılmıştı. Bu raporlarda Âkif'ten "irticacı" diye bahsediliyor ama hariciyenin yazışmalarında rejime bazı hususlarda karşı olmasına rağmen memleketin aleyhinde ve zararlı faaliyetlerde bulunmadığı söyleniyordu. (Mehmed Âkif emniyetin sıkı takibi altında tutulduğu son günlerinde Teşvikiye Sağlık Yurdu’nda tedavi altında idi ve bu haldeydi!)
Devlet üstelik "mürteci" olarak gördüğü millî şairi kodlayacak, Cumhuriyet Arşivleri'nde 121-10-0-0/2-6-1 numaralı "Mehmet Akif'in Seyahatleri, Temasları ve Faaliyetleri" isimli dosyada muhafaza edilen ve gizliliği 19 Nisan 2001'de kaldırılan istihbarat yazışmalarında İstiklâl Marşı'nın şairinden "İrtica-906" kodu ile bahsedilecekti. Emniyet ile istihbaratın sıkı takibi devam ederken, 25 Ağustos 1936'da bir başka şaşkınlık yaşandı: Mehmed Âkifîn 1933'te Kahire'de bastırdığı ve Safahat'ının yedinci cildi olan "Gölgeler" isimli kitaptan 2 bin 175 adedi bir gemi ile Mısır'dan şairin adına İstanbul'a gönderildi.