BIST 9.368
DOLAR 34,48
EURO 36,42
ALTIN 2.956,10
HABER /  DÜNYA

İşte Taksim’e yapılması planlanan cami

Yüksek Mimar Ahmet Vefik Alp, İstanbul’da Taksim Meydanı için hazırladığı projeye Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın önerileri doğrultusunda s...

Abone ol

Yüksek Mimar Ahmet Vefik Alp, İstanbul’da Taksim Meydanı için hazırladığı projeye Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın önerileri doğrultusunda son şekli verip vakıf aracılığıyla Başbakan Erdoğan’a sunulduğunu söyledi.
Memleketi Kuşadası’nda tatilde bulunan Yüksek Mimar Ahmet Vefik Alp, Taksim Meydanı’na yapılması planlanan cami projesinin son durumuyla ilgili açıklama yaptı. Daha önce hazırlanan ve Başbakan Erdoğan’a sunulan projenin çok fazla modern bulunduğunu ve bu nedenle bazı değişiklikler yaptıklarını kaydeden Ahmet Vefik Alp, Taksim Camii Kültür ve Sanat Vakfı tarafından Taksim’deki eski mescidin yerine kurulması planlanan cami için, 2 bin 500 metrekarelik alandan yerin yedi kat altına inilerek 17 bin metrekarelik inşaat alanı çıkarıldığını, projenin onaylanıp, hayata geçirilmesi halinde Taksim Camii’nde kadınlar için ayrılan 70 kişilik üst bölümle birlikte aynı anda toplam bin 450 kişinin ibadet edebileceğini söyledi. En tutucu bilinen ülkelerin bile modern mimariyi kullandığını kaydeden Yüksek Mimar Ahmet Vefik Alp, projede cumhuriyetin kodlarının kullanıldığını kaydederek şöyle konuştu:
“Taksim’e yapılacak caminin Cumhuriyetin camisi olması için projelendirdik. Bayrağımızı, Atatürk’ümüzü ve dinimizi birleştirdik. Özellikle bugünlerde buna çok ihtiyacımız var. Camiye üstten bakıldığında ayyıldız görülürken, yeraltındaki 7 katın üç katı bu nedenle dinler müzesi olacak. İlk projede, cami Allah’a yalvaran eller üzerinde bir çanakta taşınıyordu. Çanağın üzerini kapayan, kuş yuvası, ağaç kabuğu, beyin çizgilerine benzetilen kubbe dokusu, benim için sonsuzluktu; İslam’ın sonsuzluğunu gösteriyordu. Gizemli üç noktada da Allah lafzı okunuyordu. Sofya’da, tek Müslüman üyesi bulunmayan Dünya Mimarlar Birliği jürisinden birincilik, Los Angeles’ta Dünya Tasarım Ödülleri ikinciliği aldı. Londra Uluslararası Yaratıcılık Yarışması’nda listeye girdi. Projeyi Sayın Başbakanımıza sunduk. Sayın Başbakanımız, fazla modern olması nedeniyle görüşlerini iletti. Vakıf tarafından gelen bilgi ışığında bazı düzenlemeler yaptık. Gerek yerel bazda İstanbul’da gerek Türkiye genelinde tüm partilerin vizyonuna cevap verecek hem çağdaş Türkiye’yi anlatan ama geleneksel değerlerimizi de sonuna kadar kullanan çok hassas bir sentezden oluşan bir projedir. Bu bakımdan ben şuna inanıyorum önümüzdeki seçimlerde İstanbul’un yönetimi değişse bile bu proje gündem de olacaktır.“
Son düzenlemeyle birlikte projedeki dört halifeyi anlatan dört hilal ve İslamiyeti sembolize eden büyük bir hilalden oluşan minarenin değiştiğini vurgulayan Alp, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bunun yerine daha farklı bir minare projesi oldu ve kubbede değişikliğe gittik. Kubbede Kur’andan ayetler bulunuyor ve dünyayı temsil ediyor."
Projede dinler müzesinde değişiklik yapmadıklarını anlatan alp, sözlerini şöyle sürdürdü: "Kubbe çanağında kemerle birleşen ayaklar olacak. Cami ile ilgili Mimarlar Odası ve Şehir Plancıları Odası tarafından açılmış bir dava var ama o dava açıldığında bu projeyi görmemişlerdi. Belki de görseler dava açmazlardı. Proje, tamamıyla bugünkü anlayışımızı, kültürümüzü, teknolojimizi, malzememizi, işçiliğimizi yansıtacak ve çağdaş Türkiye’yi ve Cumhuriyet’i anlatacak. Bu proje dünyada üç ödül aldı. Taksim’e çağdaş bir cami yapılmalı diye düşünüyorum. Türkiye’nin birleştirmesi gereken, Türk halkının birleştirmesi gereken bir çok unsuru birleştirmeye çalıştık. Bir taraftan camimizi, diğer taraftan bayrağımızı, öbür taraftan büyük önder Atatürk’ümüzü bu projede birleştirmeye çalıştık. Hepimiz biliyoruz ki ülkemizi üzen bir ayrışım zaman zaman yaşanıyor, işte bir tarafta üniversite, bir tarafta kışla, bir tarafta cami üçgeni içinde ülkemiz zaman zaman üzüntülü günler geçiriyor, biz bunu yenmek ve bu unsurları bu projede birleştirmek üzere hareket ettik ve yeni projemizde de aynı ilk versiyonunda olduğu gibi geceleyin yukarıdan baktığımızda ayyıldız şekli gözüküyor, bayrağımız orada şekilleniyor."

GEZİ, YEŞİL VE PARK OLARAK KALMALI
Yüksek Mimar Ahmet Vefik Alp, konuşmasında Gezi Parkı ile ilgili gelişmelere değindi. Gezi Parkı’nın hem park hem de yeşil kalması gerektiğini kaydeden Ahmet Vefik Alp, sözlerine şöyle devam etti: Taksim Meydanı için benim bazı çekincelerim var. Genel olarak biz meydanları kategorilere ayırıyoruz 1. Kategori insanı kavrayan içine alan bir nevi bırakmayan meydanlar. Bunların daha çok örneklerini İtalya, İspanya ve Fransa’da görebiliyoruz. Dar sokaklardan ulaştığınız etrafı binalarla çevrili rüzgar almayan küçük ölçekli daha çok işte bir anıtı olan çeşmesi olan meydanlar İtalya’da, Floransa’da, Siena’da var her tarafta bunlara rastlıyoruz. Birde bunun tam tersi uçta uçsuz bucaksız fiziksel sınırları olmayan işte Pekin’deki, gibi Sovyet rejimini gibi o zamanların bir nevi anlayışına aksettiren ucu açık meydanlar var. Taksim ne yazık ki ne o, ne o. Yani ne binalarla tamamen sınırlanmış sizi içine alan, sizi bir nevi özümseyen bir meydan ne de demin bahsettiğim Pekin’deki gibi uçsuz bucaksız işte askerlerin, tankların yürüdüğü bir açık alan. Bir tarafta biliyorsunuz şu anda muamma şeklinde bekleyen Atatürk Kültür Merkezi var, diğer tarafta epeyce eskimiş olan benim öğrenciliğimden kalma yine hocam Fatin Uran Bey’in tasarladığı o gün için tabi bir büyük eserdi, The Marmara Otel’i var, karşıda Taksim, Gezi var işte bir tarafta da cami yapılacak. Maksimin arkasında şimdi bu bütün saydığım görsel öğelerin bir devamlılık, bir bütünlük oluşturmadığını maalesef görüyoruz."
Taksim’deki otel ayrı bir dil, Atatürk Kültür Merkezi’nin başka bir dil olduğunu anlatan Alp, şöyle konuştu: "Şimdi bizim yaptığımız cami oda yeni bir dil, bu konuda çalışmalar yapılması gerektiğini düşünüyorum ama Taksim Gezisine gelince şuradan hareket edeceğim, bu Gezi Atatürk’ün bir nevi Türkiye’ye davet ettiği ünlü şehir plancı Fransız meslektaşım Henri Prost’un planına göre şekillendi."
Henri Prost’un İstanbul’un planını yaptığını belirten Alp, şunları söyledi: "İstanbul’a iki büyük hediyesi oldu birisi Arkeolojik Park birisi 1 numaralı park. Arkeolojik park bugün Sultanahmet, Topkapı Sarayı işte Ayasofya’nın bulunduğu alan burayı inşaata kapattı, biz tabi arada sırada deliyoruz, seviyoruz bu işleri, kapattı buraya çivi çakılamaz dedi, burası Arkeolojik Park altında Bizans Sarayı var, üstü Ayasofya var ve Osmanlı eserleriyle dolu, 1 numaralı park esasen tartışmalı, bir de 2 numaralı park var ama o 1 ve 2 karıştı, ben bu Taksim, Gezisiyle başlayan Hilton’a doğru uzanan oradan karşıya geçerek Maçta, Teşvikiye’nin altından Dolmabahçe Sarayı’na kadar inen bu alanı kastediyorum. Burası esasen 2 numaralı park, 1 numaralı park Aksaray bölgesinde bir çalışmaydı o söndü gitti ama 2 numaralı park ki ben ona şimdi 1 numaralı diyorum öbürü gittiğine göre İstanbul’un Central Parkı’ydı, biz bunu da maalesef büyük ölçüde yaraladık, nasıl yaraladık, ben orada okuduğum için Taş Kışla’da teknik üniversitede gözümün önünde oldu. Önce Taksim Gezisi’nin bir köşesini aldık eski adıyla Sheraton Oteli’ni şimdi Intercontinental’de Otelini oraya diktik, Gezi bir yara aldı. Daha sonra hemen arkasındaki Taş Kışla’nın arkasındaki Tenis Extreme Dağcılık Kulübü yeşil bir alandı onu da Hyatt Regency Oteli yaptık. Tabi oteller lazım, daha sonra arkaya doğru gittiğimizde orada Hilton’a ilaveler yapıldı. Convention Centre yapıldı ayrıca Lütfi Kırdar’ın orada kongre vadisi diye ilaveler yapıldı, oraları biraz doldurduk. Karşıya geçtiğimizde biliyorsunuz Swiss Otel, Dolmabahçe Sarayı’nın arka bahçesiydi onun bizim İngilizce background dediğimiz arka planıydı yemyeşil orayı Swiss Otel’le deldik, bir tane oraya Game All diye gene aşağıda lunapark gibi bir şey yaptık onun karşısında bir araba servis istasyonu yaptık yani şimdi Dolmabahçe’yi yıkıyoruz, yeni bir Dolmabahçe, hepsi bunlar parkın içine sonradan geldi ve en sonunda belkide en kötü Gök Kafesi dikerek bu parkın içine maalesef bayağı parkı taciz ettik. Şimdi bu park İstanbul’un Central Parkı’nın başlangıç noktası Taksim Gezi Parkı, oradaki kışla bu nedenle yıkıldı. Bu yeşil doku Dolmabahçe’de başlayacak, Maçka’dan yukarı dönerek Taş Kışla’nın oradan Taksim’e ulaşacak ve Taksim’i öpecek, Taksim’le bütünleşecek diyordu. Taksim Topçu Kışlası da epey hasar görmüştü, bir takım isyanlar yaşanmıştı yarı yıkıktı, o kaldırıldı ve park yapıldı. Şimdi buradan geriye dönüş olmasını ben çok destekleyemedim, sıcak bakamadım, yeşilin Taksim Meydanı’nı ulaşmasını hatta belki biraz daha yürümesini, şimdi yayalaştırıldı, bu konuda da sayın belediye başkanımızın bir söylemi olmuş, önemli meydanlarda ağaç olmaz diye, o kısmen doğru olanlar var olmayanlar daha çok haklı sayın Kadir Topbaş, ama en azından mevcut Taksim Gezi’sini artık bu haliyle saklayıp Henri Prost’un bize bahşettiği o nasıl Central Park, New York’a nefes aldırıyorsa, İstanbul’un tam merkezinde Taksim’de de bir de bir çok yürüyüş imkanı sağlayan Gezi Parkı’nın yeniden kışlayla dolmasını ben bu aşamada uygun bulmuyorum. O bakımdan şu yeşilin orada kalması ve Taksim’de gezenlerin hava almak, oturmak, dinlenmek üzere oraya çekilmelerinin ve oradan da devam ederek köprüyle Divan Oteli’nin oradan demin söylediğim gibi devam eden yollardan Teşvikiye, Maçka sırtlarına kadar ulaşmalarını sağlayacak bu yürüyüş parkurunun da gerçekleştirilerek yayanın önemi, yayalaştırılan Taksim’in yeşille birleşmesinin vurgulanmasını tercih ediyorum.“
(İHA)