BIST 9.233
DOLAR 34,50
EURO 36,55
ALTIN 2.913,09
HABER /  GÜNCEL

İşte kıyameti koparacak mektup

AK Parti'yi bitirme planının orjinali olduğu iddia edilen belgeyi savcılara ilettiği iddia edilen subayın ihbar mektubu basına sızdı.

Abone ol

Genelkurmay Bilgi Destek Daire Başkanlığı'nda çalışan subay, ihbar mektubunda Türkiye'yi sarsacak iddialarda bulunuyor.

‘İrtica ile Mücadele Eylem Planı'nın orijinalini Ergenekon savcılarına ileten subayın, çok konuşalacak ihbar mektubuna Bugün gazetesi ulaştı.

Hukukçulara göre darbe teşebbüsü belgelendi 

Kaos belgesinin aslının bulunmasıyla yeni bir durumun ortaya çıktığını belirten hukukçuların görüşleri özetle şöyle:

DARBE İDDİALARI DİKKATE ALINMALI

Eski Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk:

Darbe hazırlığı iddiası ciddiye alınarak Genelkurmay Başkanlığı bir araştırma yaptı. Böyle bir belgenin hazırlanmadığını açıkladı. Yeni bir durum var. Bu bulgu değerlendirilmeli. Böyle bir darbe girişimi varsa Türk Ceza Kanunu'nda bunu cezalandıran hükümler var. Ona göre işlem yapılması gerekir. Albay Dursun Çiçek'in yeniden sorgulanması gerekir.

Çiçek'in sorumluluğu kesin

Emekli DGM Savcısı Mete Göktürk:

İstanbul Başsavcılığı'nda dava açmak için yeterli kanıtlar var demektir. Daha evvel kuşkulanılan şey gerçekleşmiştir. Bilimsel bir kanıttır. Yasal işlem yapılacaktır. Albay Çiçek tutuklanabilir. Fotokopi kuşkuludur. Fotokopiden her zaman tespit edilemeyebiliyor. Fotokopi ekleme olabilir diye itibar edilmiyordu. Emare olarak başka delillerle değerlendirilebiliyor ama tek başına kanıt olmayabiliyor. Şimdi bu DNA testi gibi bilimsel bir kanıt. Lamı cimi yok. Cezai sorumluluğu ortaya çıkıyor. Savcılığın İrticayla Mücadele Eylem Planı'nın kimler tarafından hazırlandığı yönünde araştırmaya girmesi gerekir. Bireysel olarak mı, emir-komutayla mı yaptığının araştırılması gerekir. Emir-komuta süsü vermek için yapılmış da olabilir. Çiçek'in bireysel sorumluluğu kesin. Bu, kiminle irtibatlı yapmıştır, emir veren var mıdır bulunmalı.

'İhanet belgesi' Hükümete yönelik

Eski Başsavcı ve Avukat Reşat Petek: Askerî savcı, daha başta görüşünü açıklayarak ceza soruşturması usulüne uygun davranmadı. Askerî savcılığın, 4 ayrı bilirkişi raporuna göre dava açması için yeterli delil vardı. Ancak iddianame hazırlayarak konuyu mahkeme önüne getirmedi. Askerî savcılığın önceden kovuşturmaya yer olmadığı kararı yeni delille birlikte ortadan kalktı. Askerî savcılık, kendi görev alanıyla ilgili soruşturma açmalı. Genelkurmay talimat verir ve yeni bir soruşturma açılır. 'İhanet belgesi' denilen bu plan darbe teşebbüsünü, hükümeti devirmenin planlandığını gösteren bir belge. Bir tarafta planı hazırlayan, bir yandan da bunu uygulamaya koyanlar var. Plan, Ergenekon soruşturması şüphelisi Serdar Öztürk'ün ofisinde ele geçirildi. Bu kapsamda, bu planı hazırlayanlar ile uygulayanlar arasındaki hukuki olarak suç ilişkisi olduğu görülüyor. Bu kişilerin, hükümeti yıkma teşebbüsü suçundan ağır müebbet hapis istemiyle yargılanması gerekiyor. Şu anda bu belgenin aslı olduğu için bu yeni bir delildir. Genel uygulamada, ağırlaştırılmış müebbet hapis gerektiren bir suçtan sorgulanan insan tutuklanıyor. Savcı, yakalama kararı isteyebilir.

Mektupta "İrtica ile Mücadele Eylem Planı'nın emir komuta zinciri içerisinde nasıl hazırlandığından, belgenin varlığının ortaya çıkmasının ardından tüm bilgi ve belgelerin imha edilmesi sürecine, ordu içerisindeki cuntanın halen devam eden faaliyetlerine kadar birçok konuda önemli bilgilere yer veriliyor. Gerekirse savcılara ifade verebileceğini belirtiyor.

İşte Ergenekon savcılarının elinde bulunan o ihbar mektubu...

CUNTACI SUBAYLAR HALEN iŞBAŞINDA

Sayın Savcım, Kuşaklar boyu TSK'ya hizmet etmiş bir aileye sahip olmaktan onur duyan bir subayım. Son dönemde TSK'nın tarihinde hiç olmadığı kadar itibar kaydına uğraması, beni ve benim gibi vatanını ve milletini seven bir çok silah arkadaşımı son derece rahatsız etmiştir. Dosta güven, düşmana korku vermiş ordumuzun kendi milleti nazarında güven kaybediyor olması çok acı bir durumdur. Kendi milletine karşı psikolojik harekat yapan, toplumu bölen ve toplumun değerlerini karşısına alan bir TSK'nın hayal edilmesi mümkün olmadığı nasıl bir gerçekse, TSK'nın tamamının böyle olmadığı da bir gerçektir.

Halka psikolojik harekât

Maalesef, önceleri doğru ve gerekli olduğuna inandığım ancak şu an içinde bulunmaktan büyük pişmanlık duyduğum, sadece 3'üncü dünya ülkelerine özgü bir şekilde kendi vatandaşına "psikolojik harekat" uygulayan ve bunun adına da "bilgilendirme faaliyeti" şeklinde masum ve haklı görünen bir maske uyduran bir cunta oluşumunda birçok arkadaşımla birlikte görev aldım. Bu oluşum ilk başta gayet haklı gerekçelerle kurulan ve gerçek görevi düşmana karşı psikolojik harekat uygulamak olan Psikolojik Harekat Daire Başkanlığı'nı kendine maşa olarak kullanıyordu. Bu güzide kurumun imkan ve kabiliyetlerinden yararlanılarak devletin vali, kaymakam, savcı, hakim gibi önemli kadrolarında görevli personeli de dahil olmak üzere insanlarımız haklarında oluşturulan 'Bilgi Fişi' adı verilen belgelerle tek tek fişlendi. Cunta yapılanmasının organize ettiği yasal dayanağı bulunmayan faaliyetlerin kamuoyuna yansıması sonucu kurumumuz yıprandı, adı "Bilgi Destek Daire Başkanlığı" olarak değiştirilmek zorunda kalındı ve görev alanı daraltıldı. Hali hazırda devam eden, cunta faaliyetleri neticesinde, son olarak toplam sayısı 4 olan ve muharebede Ege Ordu Komutanlığı dahil tüm Ordu Komutanlıklarını destekleyecek olan Bilgi Destek Taburlarının sayısı 1'e düşürülerek asli görevini yapamayacak hale getirildi. Geriye kalan son taburda görevi bazı personel halen asli görevlerine yönelik çalışmaları bir kenara bırakarak cunta örgütlenmesinden aldıkları örtülü ve yasadışı görevleri yürütmeye devam etmektedir.

Makamları işgal ettiler

Yukarıda ifade ettiğim TSK içerisindeki "ülke yönetime el koyma heveslileri, yani darbe taraftarları" başka bir ifadeyle "Cunta örgütlenmesi" yıllardır işgal ettiği makamlarla, kilit pozisyonlar ve sivil uzantılarıyla ülkenin gündemini elinde tutmuş ve faaliyetlerini kamuoyuna "tüm TSK'nın ortak görüşü" gibi göstermiş ve göstermeye devam etmektedir."

AKTÜTÜN VE DAĞLICA'NIN İÇİNDEYDİK

Cunta örgütlenmesi ve faaliyetlerinden haberdar ve rahatsız olan kendisi gibi personelin gerçekleri anlatmak için zemin bulamadığını ve sesini duyuramadığını ifade eden subay, mektubunda Aktütün ve Dağlıca karakol baskınları, Çukurca'da mayın patlaması ve Poyrazköy cephaneliği gibi skandal eylemlerin içerisinde de cuntanın bizzat yer aldığını iddia ediyor. İşte subayın dehşete düşüren sözleri:

Korkuttular ve sindirdiler

"Biz silah arkadaşıyız", "Ortak düşmanlar", “Biz bir aileyiz", "TSK'yı yıpratmak istiyorlar" gibi temaları kullanarak sözde "Korumacı bir yaklaşımla" hedef saptırmaya çalışıyorlar. Bu "sözde korumacı yaklaşım"la birlikte, gerçekleri bilen ve duyurmak isteyen personel de "Korkutma ve sindirme" faaliyetleri ile susturulmaktadır. Bu şekilde birçok olay karşısında "kol kırılır yen içinde kalır" mantığı yürütülmektedir. Cuntanın pisliklerini içeride gizlemek durumunda kalan TSK'nın itibarı ise sürekli zedelenmeye devam etmektedir. Toplumun genelinde bilinen ve dedikodu şeklinde kulaktan kulağa yayılan TSK ile ilgili birçok konuyu (PKK'ya yardım, uyuşturucu, fişleme, suikast, örtülü operasyonlar vb) olayların olduğu bölgelerde görev yapanlar, medya aracılığı ile öğrendi. Ancak medyanın bilmediklerini ben ve benim gibi Genelkurmay Bilgi Destek Daire Başkanlığı bünyesinde görev yapan arkadaşlar yani bu faaliyetleri bizzat planlayan ve icra eden kişiler çok yakından biliyoruz. Bilgi destek personeli olarak bizzat olayların içerisinde (Aktütün'de, Dağlıca'da, Poyrazköy'de, Çukurca'da ve daha birçok yerde) olduğumuz için gerçekler tüm çıplaklığıyla bilinmektedir.

Cuntanın bekası için...

Ayrıca askeri okullarda başlayıp karargah, birlik ve lojmanlarda her anı bir arada geçen tatillerini bile beraber yanan bizler birbirimizi çok iyi tanıyoruz. Özellikle ülke gündemini uzun süre meşgul eden ve devletin kurumlarını birbirine düşüren son "İrticayla Mücadele Eylem Planı"na bakıldığında; her olayda olduğu gibi bu olay da cuntanın kendi bekası için ülkemizin tüm değerlerini paramparça etmeye çalıştığı görülmektedir.

Belgenin aslı bulunamayınca kriz çıktı

“Belgenin aslını aldım. Aslı bulunamayınca, bir cunta mensubu tarafından imha edildiği görüşü benimsendi. Başbuğ açıklamasını, belgenin imha edildiğine kanaat getirdikten sonra yaptı...”

Halk oyu ile iktidara gelen hükümeti devirmek için hazırlanan "İrtica ile Mücadele Eylem Planı" nın Albay Dursun Çiçek'e emir-komuta zinciri içerisinde yazdırıldığını, emrin Genelkurmay İkinci Başkanı'ndan geldiğini, iki generalin de katkı sağladığını ifade eden subayın sözleri şöyle:

Bu belgeyi kim sızdırdı?

TSK'da psikolojik harekat birimlerinin kuruluş safhasından bu yana aktif bir şekilde göre, alan ve 2009 yılı genel atamalarına kadar Genelkurmay Bilgi Destek Okul Komutanlığı'nda görev yapan Hv. Öğ. Bnb. Hicri Dinçerol bahse konu belge hakkında , "Bu belgeyi biz hazırlamıştık, nasıl sızdı anlayamadım" demiştir. Bu ifade, Hv. Öğ. Bnb. Hicri Dinçerol'un da cuntanın bir elemanı olduğunun ve söz konusu cuntanın faaliyetlerinin İrticayla Mücadele Eylem Planı’yla sınırlı kalmadığının açık bir göstergesidir. Sayın savcım, "İrticayla Mücadele Eylem Planı" basında yer alır almaz, erken davranarak söz konusu evrakın aslını gizlice dosyalandığı klasörden aldım. Belgenin aslının yerinde olmadığı anlaşılınca önce bir kriz yaşandı. Ancak daha sonra belgenin ele geçmesinden korkan bir cunta mensubu tarafından imha edildiği görüşü benimsendi. Nitekim Org. İlker Başbuğ, belge hakkında basın açıklamasını aslının imha edildiğine kanaat getirdikten sonra yaptı. Mensubu bulunduğum TSK'ya uzun yıllar hizmet etmiş bir subay olarak bir hizmetim daha olsun istiyorum. Özverili çalışmalarınıza katkıda bulunmak adına EK-A'da yer alan bu belgeyi size göndermeyi vatanım ve milletim adına bir vazife biliyorum.

CHP’liler de destek verdi

Ayrıca; 2007 yılı Eylül ayında dönemin Genelkurmay II. Başkanı Org. Ergin Saygun'un emri gereği üniversitelerden bir kısım akademisyen ve CHP yönetiminden bazı politikacıların desteği ile dönemin Genelkurmay Harekat Başkanı Korg. H. Nusret Taşdeler'in himayesinde Genelkurmay Bilgi Destek Daire Başkanlığı'nda şube müdürü olarak görevli Kurmay Albaylar Dursun Çiçek, Sedat Özüer, İlker Ziya Göktaş ve Fuat Selvi tarafından kamuoyunu yönlendirme maksatlı çeşitli belgeler hazırlandığına tanık oldum. Yukarıda isimleri geçen şahıslar, görev alanlarının dışındaki birçok konuyla ilgili olarak hiçbir hukuki dayanağı olmaksızın çeşitli faaliyetlerde bulunmuşlardır. Bu konuda örnek olması bakımından bahse konu cunta tarafından hazırlanmış bir çalışma EK-B'de sunulmuştur. EK-B'nin altında imza bulunmamasının sebebi evrakın elektronik ortamda gönderilmiş olmasından kaynaklanmaktadır.

Talimat kimden?

[PAGE]



Ne zaman hız kazandı?

Söz konusu gayri hukuki çalışmalar, TSK içerisinde cunta yapılanmasının kilit isimlerinden olan Org. Hasan Iğsız'ın Genelkurmay II'nci Başkanlığı döneminde hız kazanarak devam etmiştir. Org. Hasan Iğsız'ın doğrudan netice alınabilecek bir eylem planı hazırlaması konusunda verdiği direktif gereği Korg. Mehmet Eröz ve Tümg. Mustafa Bakıcı'nın da katkılarıyla gerekli çalışmalar başlatılmış ve söz konusu eylem planı Alb. Dursun Çiçek tarafından hazırlanmıştır.

Her şey bir haberle başladı

Taraf Gazetesi’nde 12 Haziran 20009’da yer alan “AKP ve Gülen’i bitirme planı” başlıklı haber, ordunun siyasi hayata nüfuz etme girişimlerini tartışmasız bir biçimde ortaya koydu. Planın AK Parti ile ilgili bölümünde “AKP mensubu kilit haberleşmecilere kamuoyuna çelişkili açıklamalar yaptırılarak, parti ile hükümet içerisinde ciddi anlaşmazlık ve bölünmeler yaşanıyormuş şeklinde algılanması sağlanacaktır” yorumu yapılıyordu. Ermenistan ve Yunanistan ile ilişkilere de değinen planda, iki ülke ile ilgili kamuoyunda tepki uyandıracak haberlere medyada sürekli yer verilmesi hedefleniyordu. Amaç ise şöyle anlatılıyor: Milliyetçi partilerin bu şekilde tabanı genişletilmeli. AKP zora düşmeli.

HABER ÇIKTIKTAN SONRA KARARGAH’TA YAŞANANLAR...

Adı Ergenekon savcılarında bulunan subay, İrticayla Mücadele Eylem Planı'nın medyada yansımasıyla birlikte Genelkurmay Karargahı'nda yaşananları şöyle anlattı:

1- Genelkurmay Başkanlığı olaydan, söz konusu belgenin medyaya yansıdığı gün sabah saat 04.30 itibarıyla Genelkurmay İletişim Daire Başkanlığı vasıtasıyla haberdar olmuştur.

2- İKK ve Güvenlik Diresi Başkanı Tümg. M.Mutlu Arıkan ve beraberindeki bir Bnb. olayın olduğu sabah olayı incelemek üzere Bilgi Destek Daire Başkanlığı'na geldiklerinde, Bilgi Destek Daire Başkanlığı’nda görevli Alb. Çiçek'in haricindeki diğer iki şube müdürünün mesai başlangıcından önce Dz.P. Kur. Alb. Dursun Çiçek'in şubesinde bilgi ve belge temizliği yaptıklarına şahit olmuşlardır.

3- Aynı gün mesai başlangıcında Alb.Dursun Çiçek'e Tümg. M. Mutlu Arıkan tarafından "Bunu siz mi hazırladınız?" diye sorulmuştur. Alb. Çiçek panik içerisinde inkar ederek "Bunu biz yapmadık, bizim dairenin işi değil." deyince Tümg.Arıkan "Sen onu bırak, ben sana bu şekilde hazırlanan yüzlerce belge gösteririm, sen bana bu belgenin neden sızdığını söyle" diyerek tepki göstermiştir.

4- Bu olay anında hiçbir mahkeme kararı alınmamıştır. Hiçbir gözaltı gerçekleşmemiştir ve hiçbir ifadeye başvurulmamıştır. Belgeyi tespite yönelik ciddi hiçbir araştırma yapılmamıştır, gayri ciddi bir şekilde davranılmıştır.

5- Sivil savcılığın olaya el koyması hususu gündeme gelince Alb. Çiçek’in bilgisayarı, ilgili şubedeki bütün bilgisayarlar ve ilgili server (ana bilgisayar) dahil her şey alınmıştır. Alınan tüm bilgisayarlar özel programlarla 35 kez geri getirilemeyecek şekilde silinmiştir. Bu işlemler 19-20-21 Haziran 2009 tarihlerinde cuma, cumartesi ve pazar günü gizli bir şekilde gerçekleştirilmiştir. Silinen bilgisayarların Genelkurmay MEBS Başkanlığı'nda kayıt numaraları: 41440, 34218, 24187, 20245, 24159, 27861, 34331, 24251, 24040, 38534, 29595, 24551, 29653, 24532, 39198, 13924, 13920, 16118, 16110, 539337, 121561, 224259, 321609, 421624, 41510, 29816, 24045, 34359, 41520, 24362, 41401, 24749, 38537, 24242'dir. Bilgisayarlar ve hard diskleri Savcılığa tüm temizleme işlemlerinden geçirildikten sonra gönderilmiştir. Daha sonra bu bilgisayarlar başka birimlere kaydırılmıştır.

6- Alb. Çiçek'in ve ilgili şubenin bilgisayarlarını inceleme ve temizleme işleminde Genelkurmay MEBS Başkanlığı'nda görevli Üstğm. Fatih Karacaer ve Deniz Kuvvetleri MEBS Başkanlığı'nda görevli Üstğm. Berrin Şahin (Genkur. As.Sav.Yrd.As.Hak.Yüz.Volkan Şahin'in eşi) görev almıştır.

7- Albay Çiçek'in evinin aranması işlemi belgenin basında yer almasından beş gün sonra göstermelik bir şekilde gerçekleştirilmiştir. Genelkurmay Askeri Savcı Yardımcısı As.Hak.Yzb.İ. Volkan Şahin aramaya ciddiyet kazandırmak için evde tam 5-6 saat vakit harcamış, hiçbir arama yapmamış ve bir şey bulmadan dönmüştür. Yavuz hırsız misali Sayın Askeri Savcımız, Bilgi Destek Daire Başkanlığı’na geldiğinde "Biz personelimizi böyle koruruz" diyerek tavrını açık bir şekilde ortaya koymuştur.

8- Aynı şekilde, Genelkurmay Karargahı'ndaki tüm kağıt imha makineleri bir araya toplanarak, hukuki açıdan sıkıntı oluşturacak kırk torbaya yakın evrak (Kağıt parçaları!) bu makinelerde kırpılarak ve akabinde yakılarak deliller yok edilmiştir. Bahse konu işlemlerde görev alan erbaş ve erler de dahil olmak üzere tüm personel uygun(!) bir şekilde uyarılmıştır. Evrak imhasında göre, alan erbaş ve erlere ait isim listesi EK-Ç'de sunulmuştur.

9- Alb. Dursun Çiçek ve ekibinin hazırladığı "İrticayla Mücadele Eylem Planı" belgesinin TSK'ya ait olmadığını raporlamak ve belgenin yazım teknikleri açısından sahte olduğunu ispata yönelik; Bilgi Destek Harekatı ve Gayri Nizami Harp teknikleri hakkında deneyimli, akademik eğitim ve karar tecrübesine sahip bir personelin başkanlığında bilirkişi heyeti oluşturulmuş ve kamuoyunun, belgenin sahte olduğunu algılamasına yönelik göstermelik bir rapor hazırlanmıştır. Ancak gerçek, bilirkişi heyetinin de dediği gibi değildir. Gnkur.İsth.Bşk.lığında olduğu gibi Genkur.Bilgi Destek Daire Başkanlığı'ndaki mevcut uygulama; özel içeriği bulunan evrakların (Hükümet, irtica, şahıslar, STÖ vb hukuki açıdan sıkıntılı evraklar) üzerinden TSK'ya ait olduğunu gösterir hiçbir ibare bulunmaz;

a) Değişik yazı fontları ve puntoları kullanılır,

b) Kapak yazısı ile eki bir araya getirildiğinde kapakla ekinin birbirinin devamı olduğunu gösterir hiçbir ifade bulunmaz,

c) Özel içerikli eklerin üzerine gizlilik derecesi, imza bloğu, kontrol güvenlik numarası, evrak numarası gibi TSK'ya ait ibareler yer almaz, "Gnkur.Bşk.lığı’nın MİT ve EGM'den şahıslar(sivil) hakkında yapılan yazışmalarda bu görülebilir.

ç) Bilgi notları saklanırken kapağı ayrı bir yere bilgi notu ayrı bir yerde saklanır. Böylece bilgi notu TSK'ya ait olmayan bir yazıymış gibi görülebilmektedir.

d) Bilgi notunun hangi kapağa ait olduğunun belirlenmesi ise tarih, saat grubu, bilgi notu ve kapağına aynı numaranın verilmesi gibi yöntemlerle yapılmaktadır. e) Buradan da anlaşılıyor ki andıç, eylem planı, bilgi notu gibi çalışmalarda herkes kendine göre bir usul ve tarz belirleyebiliyor.

10- İrticayla Mücadele Eylem Planının sızmasından hemen sonra, benzer belgelerin sızmasını önlemek üzere, özellikle Alb.Dursun Çiçek'in (E) Org. Hurşit Tolon'a gönderdiği iletinin basında yer almasını müteakip, bilgi güveliği konusunda Gnkur. II.inci Bşk.Org.Hasan Iğsız imzasıyla Gnkur.Bşk.lığının 24 Haziran 2009 tarihli İSTH:2240-57172-09/İKK ve Güv.D.Bil.Güv.Ş. sayılı ve "Bilgi Güvenliği Terbirleri" konulu bir emir yayınlanmıştır. Bu emirde;

a) Evraklara güvenlik kontrol numaraları üç defa basılacak. Birincisi konu ve evrak numarasına gelecek, ikincisi metne, üçüncüsü ise imza bloğu ve imza üzerine gelecek şekilde olacak,

b) Bilgisayar ortamındaki yazışmalarda kesinlikle yazı bittikten sonra arz ederim, ad soyad, görev gibi ifadeler olmayacak,

c) Hiçbir evrakta ıslak imza taranarak bilgisayara yüklenmeyecek, elektronik imza olarak gönderilecek,

ç) İnternette elektronik postalarda isim kullanılmayacak,

d) Karargahlardaki internet bilgisayarları ve dizüstü bilgisayarlar sınırlandırılacak, gibi ifadeler yer almıştır. Bu emirden de anlaşılıyor ki, bu belgenin ortaya çıkması TSK'yı çok zor durumda bırakmış bu tür olayaların tekerrür etmemesi için gerekli önlemlerin alınması istenmiştir.

‘KAĞIT PARÇASI’ DEMiŞTi

Genelkurmay Başkanı Başbuğ, 26 Haziran’da düzenlediği basın toplantısında "İrticayla Mücadele Eylem Planı" için ‘kâğıt parçası’ ifadesini kullanmıştı. Başbuğ şöyle konuşmuştu: "Bz bu kağıt parçasının birileri tarafından TSK’yı yıpratma ve karalama amacıyla hazırlandığını değerlendirmekteyiz. Bu kağıt parçasının kimler tarafından ne amaçla hazırlandığının ortaya çıkartılması görevi ise devletin istihbarat birimleri ile yargı organlarına düştüğünü bildiriyor ve bunu istiyoruz. TSK demokrasi ve hukuk ilkelerine bağlı ve saygılıdır. Bu ilkelere aykırı düşünce içinde olan ve davranışlar içinde bulunan personeli TSK bünyesinde barındırmaz. TSK’nın komutanı olan Genelkurmay Başkanı olarak ben söylüyorum. Artık TSK’- nın komutanı olan Genelkurmay Başkanı’nın bu ifadesi en büyük teminattır.”

Belge nasıl ortadan kaldırıldı?

[PAGE]



STÖ FiŞLEMESi VE SORUŞTURMA

İhbar mektubunda, sivil toplum kuruluşlarının 2006’da andıçlanmasına yönelik iddialara da açıklık getiriliyor. Buna göre yine Albay Çiçek imzalı Sivil Toplum Kuruluşları'na yönelik fişleme yapıldı. Bu andıç da emir-komuta zinciri içerisinde hazırlatıldı ve bu tespit edildi. Çiçek'e herhangi bir ceza verilmedi. Söz konusu resmi soruşturmanın belgesi savcıya gönderilen ekler arasında yer aldı. Skandal mektupta STÖ'lerin andıçlanması ve ardından gelen soruşturmaya ilişkin bilgiler şöyle sıralandı: Genelkurmay andıçı kabul etti “Sayın Savcım, Albay Dursun Çiçek, tarafından hazırlanan ve çeşitli Sivil Toplum Örgütleri (STÖ)'nin fişlenmesini içeren bir andıç 7 Nisan 2008 tarihinde Taraf Gazetesi'nde yayınlanmıştır. Taraf Gazetesi'nin konuyu haber yapmasından sonra Genelkurmay Başkanlığı soruşturma başlatmıştır. Soruşturma sonucunda hazırlanan bilgi notu EK-C'de sunulmuştur. Bilgi notunda andıç çalışmasının Genelkurmay Başkanlığı'nın emri ile 29 Temmuz 2004 tarihinde başlatıldığı, Nisan 2006'da ilgili makamlara arz edildiği ifade edilmektedir. Yani Genelkurmay Başkanlığı adı geçen andıçın varlığını kesin bir şekilde kabul etmektedir. Bu rapor neticesinde Çiçek, hakkında bir işlem yapılmamıştır.”

Kimler andıçlanmıştı?

Taraf’ın Nisan 2008’de yayımladığı haberde, Genelkurmay Başkanlığı'nın 2006’da bazı sivil toplum örgütlerini içeren 2006 tarihli andıçına yer verilmişti. Buna göre Genelkurmay Başkanlığı Bilgi Destek Daire Başkanlığı, 2006 yılı Mart ayında yayımladığı andıç başlıklı belgede, sivil toplum örgütlerinin faaliyetleri tek tek sıralanıp Cumhurbaşkanı Gül'den, işadamı Rahmi Koç'a, Sabancı ailesinden, Eczacıbaşılar’a, Can Paker'den Oktay Ekşi'ye, TÜSİAD'dan TESEV'e kadar birçok isim ve derneği fişlemişti. Kişi ve kurumlar "Türkiye'yi bölmek isteyen ABD ve AB'nin projelerini Türkiye'de yürütmek için birçok fondan yardım almakla" suçlanmıştı.

Dursun Çiçek için özel açıklama

5 Ağustos'ta açıklanan son Yüksek Askeri Şûra (YAŞ) kararlarında "İrticayla Mücadele Eylem Planı"nın altında imzası olan Albay Dursun Çiçek, "kadrosuzluk" nedeniyle terfi ettirilmemişti. Kararların açıklanmasının ardından Genelkurmay, tarihinde bir ilke imza atarak Çiçek'in neden atanmadığını bir açıklamayla kamuoyuna duyurmuştu. Açıklamada, "Deniz Piyade Kurmay Albay Dursun Çiçek’in terfisine ilişkin basında muhtelif haberler çıkmış ve Yüksek Askeri Şûra çalışması sonuçları açıklandıktan sonra da çeşitli sorular tevcih edilmiştir. Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’nda sadece bir adet deniz piyade amiral kadrosu mevcut olup, bu kadroya 2008 yılında bir terfi yapılarak atama yapılmıştır. Bu nedenle, boş kadro olmadığından bu yıl deniz piyade için kontenjan ayrılmamış; dolayısıyla bu sınıf mensupları Yüksek Askerî Şûra’da

Tanıklık yapmaya hazırım

Sayın savcım, beni bu çalışmaya sevk eden gerekçe Alb. ÇİÇEK ve ekibinin hazırladığı "İrticayla Mücadele Eylem Planı"nın ele geçirilmesi ile başlayan süreçte Genelkurmay'ın, "belgenin TSK'yı yıratmak adına hazırlanmış olduğu" ön kabulü ile belgenin sahteliğini ispatlama çabası olmuştur.

Başbuğ kafaları karıştırdı

Burada onur kırıcı olan şey Sayın Genelkurmay Başkanımızın medyanın karşısına çıkıp kamuoyunda kafaları karıştıran hususlara cevap vermekten ziyade kendini savunma refleksiyle "belgenin aslını bulabilecek" olmasına rağmen alaycı bir üslupla "Bu kağıt parçasıdır" demesidir. Ayrıca yargıyı hiçe sayarak ve emir verici bir tavırla "Bu belgenin gerçekliğini değil, kimin yaptığının bulunmasını istiyorum" ifadesidir

Görevini yapanlar mağdur edildi

Sayın savcım, bir cunta ekibinin yapmış olduğu illegal bir çalışma nedeniyle yıllardır görevini layıkıyla yerine getiren personel mağdur edilerek suçlu muamelesine tabi tutulmuş çeşitli yerlere sürülmüştür. Ama asıl suçlu olan Dz. P. Kur. Alb. Dursun Çiçek, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Karargahı'nda daire başkanlığı makamına atandırılarak himaye görmüştür. Aynı şekilde Tuğg. Mustafa Bakıcı tümgeneralliğe terfi ettirilmiştir. Korg. Mehmet Eröz konumunu korurken, Org. Hasan Iğsız 1'nci Ordu Komutanlığı makamıyla ödüllendirilmiştir. Olayın failleri yerine yıllardır Bilgi Destek Daire Başkanlığı’nın gerçek emekçileri olan subay, astsubay ve svil memurlar suçlu muamelesi görerek karargah dışında çeşitli yerlere sürülmüştür. Burada asıl konu Albay Dursun Çiçek değildir. Dursun Çiçek zavallı bir adamdır. Asıl önemli olan bu Albay'ın bulunduğu konumdur.

Cunta kendi hukukunu işletti

Sayın savcım, cunta, şimdiye kadar 'kendi hukuku' dışında bir hukuk tanımadı. Şimdi sizin gibi adaleti tesis edecek ve gerçek hukukun üstünlüğünü ortaya koyacak 'cesur' savcılarımızın nefeslerini enselerinde hissedince yaptıkları kirli işlerin üzerini kapatmak için her türlü gayri ahlaki yola başvuruyorlar. Gerçeklerin üzerine örtmeye çalışıyorlar. Sayın savcım, bu ülkenin insanları gayretlerinizi takdirle karşılamaktadırlar. Her türlü fedakarlığı ortaya koyarak çalıştığınızı biliyorlar. Sayın savcım, tanık olarak çağırmanız durumunda gelmeye hazırım.

BELGELER NASIL ORTADAN KALDIRILDI

İrticayla Mücadele Eylem Planı’nın basında yer almasını müteakip, belgenin hazırlanmasında kullanılan tüm bilgisayarlar temizlenmiş ve ilgili evraklar imha edilerek kamuoyuna Genelkurmay tarafından böyle bir çalışmanın olmadığı yönünde bir açıklama yapılmıştır. İmha süreci bizzat Org. Ergin Saygun'un Özel Sekreteri Kur. Alb.Uğur Berksun tarafından takip edilmiş, kendisi Bilgi Sistemleri İşletme Şubesi’ne giderek söz konusu eylem planının hazırlanmasında kullanılan 30709, 33746, 40077, 27238, 27229 ve 16693 BİM numaralı bilgisayarların hard disklerinin geri getirilemeyecek şekilde silinmesine nezaret etmiştir.

Bu işlemde Alb. Şükrü Kısadere, Ütğm.Erhan Sakallı, Ütğm. Kazım Bozkurt, Bçvş Mustafa Urhan ve Svl.Me. Rıfat Sülük görev almıştır. Sayın savcım, böyle bir olay vuku bulduğunda normal şartlar altında uygulanması gereken prosedür şudur: Olayın öğrenildiği anda İKK ve Güvenlik Daire personeli idari tahkikat için çağırılır. Bilgi Destek Dairesi’ne gidilir. Daire personelinden hiç kimsenin içeriye girmesine müsaade edilemez. Daire personeli tek tek çağırılarak dairedeki tüm dolaplar aranır. İlgili ve ilgisiz tüm bilgisayarlara el konulur. Genelkurmay Askeri Savcıları eş zamanlı olarak şüphelilerin evlerine giderek arama ve el koyma işlemi yapar. Elde edilen deliller ışığında dava açılmasına veya açılmamasına karar verir.