1924 yılında resmi olarak kabul edilen İstiklâl Marşı bugünkü halinden çok farklı, işte ilk hali..
Abone olDinleyeceğiniz bu marş, 1924 yılında resmi olarak kabul edilip tüm devlet kurumları ve okullarda çalınmaya başlamıştı.
Bugünkü modern bestenin aksine ilk marş Klasik Türk Müziği formatındaydı.
1930'A KADAR BU HALİYLE SÖYLENDİ
Ali Rifat Çağatay'ın bestesi, 1930'a kadar kadar söylenip çalındı. Daha sonra yeni bir emirle Riyaseti Cumhur Orkestrası şefi Zeki Üngör'ün bestesi milli marş olarak kabul edildi.
İSTİKLAL MARŞIMIZIN BESTELENİŞ HİKAYESİ
Yeni Türkiye Cumhuriyeti'nin bir de milli marşı olmalıydı. Daha Cumhuriyet kurulmadan İstiklâl Savaşı sırasında, Garp Cephesi Komutanlığı'ndan bu arzu doğmuştu. Durum, sonradan Maârif Vekili olan Hamdullah Suphi'ye havale edildi. Böylece Türk milli marşı olarak "İstiklâl Marşı" adı ile yaptırılacak marşın hazırlıklarına girildi. Beste ve güfte için beşer yüz lira armağan kararlaştırılarak genelge ve mektuplarla bütün yurda duyuruldu.
Önce şiir seçilip sonra beste yarışması açılacaktı. Şiir yarışmasına yurdun dört bir yanından tam 724 şiir gönderildi. Kazanacak şiire para ödülü konduğu için başlangıçta Mehmet Akif katılmak istemedi. Ama millî eğitim bakanı Hamdullah Suphi'nin (TANRIÖVER) ısrarı üzerine, ödülsüz olmak şartıyla o da şiirini gönderdi.
Komisyon 724 şiirden yedisini seçerek bastırdı ve meclis üyelerine dağıttı.
Atatürk'ün başkanlığında TBMM'nin 12.03.1921 günkü celsesinde, Mehmet Akif Ersoy'un şiiri defalarca okutturularak alkışlar arasında milli marş olarak bestelenmek üzere seçildi.
Mehmet Akif Ersoy, İstiklâl Marşı'nda, Kurtuluş Savaşı'nın kazanılacağına olan inancını, Türk askerinin yürekliliğine ve özverisine güvenini, Türk ulusunun bağımsızlığa, hakka, yurduna ve dinine bağlılığını dile getirir.
BESTE YARIŞMASI YETERİNCE İLGİ GÖRMEDİ
Beste yarışması ise güfte kadar ilgi görmedi. Bu da memleketin o zamanki musiki durumunu yansıtmaktadır.
Beste yarışmasına ancak 24 besteci katılmıştı. Bunlardan bazıları şunlardır:
Ahmet Cemalettin Çinkılıç, Ahmet Yekta Madran, Ali Rifat Çağatay, Asım Bey, Bedri Zabaç, Hasan Basri Çantay, H. Saadettin Arel, İsmail Hakkı Bey, İsmail Zühdü, Kazım Uz, Lemi Atlı, Mehmet Baha Pars, Mustafa Sunar, Rauf Yekta, Saadettin Kaynak, Zati Arca, Zeki Üngör.
Güfte yarışması sonuçlandırıldıktan sonra Anadolu'daki savaş iyice kızıştığı sıralarda beste yarışması ilgisini tabii olarak kaybetmiştir. Buna rağmen muhiti olan bestekârlar faaliyetten geri durmamışlar ve kendi bestelerini yaymaya uğraşmışlardır.
BİRDEN FAZLA MARŞ ORTAYA ÇIKTI
O sıralarda Edirne'de müzik öğretmeni olarak bulunan Ahmet Yekta Madran, kendi marşını Edirne ve havalisinde yaymaya ve söyletmeye başlamıştır. İzmir'de müzik öğretmeni olarak bulunan İsmail Zühdü de kendi marşını İzmir ve havalisi ile Eskişehir'de yaymakta idi. Ankara'da da Zeki Üngör'ün marşı söylenmekte olup İstanbul'da ise iki marş söylenip yayınlanmaktaydı. Bunlar da İstanbul tarafında bir çok mekteplerde öğretmenlik yapan Zati Arca'nın, Kadıköy tarafında ise Ali Rifat Çağatay'ın bestesi söylenmekteydi.
ÇAĞATAY'IN BESTESİ KABUL EDİLDİ
Bu durum birkaç yıl böylece devam etmiş ve 1924'te Ankara'da maârif vekaletinde toplanan bir kurul, Ali Rifat Çağatay'ın marşını resmi marş olarak kabul ederek ilgili kurullar ile bütün okullara bildirmiştir. Bu marş, 1924'ten 1930 yıllarına kadar söylenip çalındıktan sonra 1930 sıralarında yeni bir emirle Riyaseti Cumhur Orkestrası şefi Zeki Üngör'ün bestesi milli marş bestesi olarak kabul edilmiştir.