Kılıçdaroğlu, Başbakan Erdoğan'ın anlattığı bilezik hikayesi için 'uydurma' dedi. Peki sahiden de öyle mi?
Abone olA Haber televizyonu, Türkiye'nin konuştuğu kız çocuğuna ulaştı. Başbakan Erdoğan'ın bahsettiği Nihal Karataş, şimdi 27 yaşında ve Trabzon'un Çarşıpazar ilçesinde yaşıyor.
Başbakan Erdoğan'a teşekkür eden Karataş, şu an Çarşıpazar'da Kur'an Kursu'nda din eğitmenliği yapıyor. En büyük isteği yine Erdoğan ile yüz yüze gelebilmek.
Başbakan Erdoğan'ın anlattığı bilezik hikayesinin uydurma olduğunu iddia eden Kılıçdaroğlu, "Onun yerine oğlunun evindeki 30 milyon Avro’nun hikâyesini anlatsa çok daha etkileyici olurdu." demişti.
Suçlama ve eleştirilere cevap gecikmedi. Tartışmaların merkezindeki isim Trabzon'dan ses verdi. Karataş, Erdoğan'ın kendisinden bahsetmesiyle ilgili olarak, "O an buradaydım. Televizyon izleme imkanım yok. Arkadaşlar söyledi. Tabi ki gururlandım. Hoşuma gitti. Demek ki unutmamış. 20 yıl sonra tekrar dile getirmesi güzel bir şey. " dedi. Karataş, Erdoğan'ın Pınarhisar Cezaevi'ne uğurlamaya ailece gittiğini sözlerine ekledi.
Nihal Karataş, en son 2000 yılında Başbakan Erdoğan ile parti kurulmadan önce Rize'nin Ardeşen ilçesindeki ziyareti sırasında karşılaşmıştı. İşte o tarihteki gazete küpürü. |
İŞTE ERDOĞAN'IN ANLATTIĞI BİLEZİK HİKAYESİ
Başbakan Erdoğan, ATO Kongre Merkezi'nde cumhurbaşkanlığı adaylığının açıklandığı toplantıda günlerce konuşulan o hikayesi böyle anlatmıştı:
"Birileri, günler öncesinde zaferlerini ilan ederken, biz Allah'ın takdirine inanıyor, milletin takdirinin farklı olduğunu hissediyor, hiç hız kesmeden koşturuyorduk. İstanbul'un yoksul mahallelerinden birindeydik, kalabalığın içinden 7-8 yaşlarında bir kız çocuğu, yanıma geldi. Elinde bir şey vardı, elini uzattı, elini tuttum, 'bunları annem gönderdi' dedi. 'Annem, seçildikten sonra sakın bizi unutmasın' dedi. İki tane bileziği elime tutuşturdu. Daha ne olduğunu anlayamadan kendisi de o ince bileğindeki oyuncak bileziğini çıkardı, onu da elime tutuşturdu. Ben daha bir şey söyleyemedim, bayağı uzak kalabalığın içinde kaybolup gitti. O bilezikler İstanbul'da Büyükşehir Belediye Başkanlığı makamında hep karşımda oldu. Ben asıl o gözleri unutamadım. Aradan 20 yıl geçti, 7-8 yaşlarındaki o çocuğun gözlerindeki parıltıyı, heyacanı unutamadım. Pınarhisar Cezaevinde yatarken karşımda hep o çocuğun bakışları vardı ve o elime tutuşturduğu, annesinin gönderdiği iki bilezikle, bileğinden çıkardığı oyuncak bilezik… AK Parti'yi kurarken gözümün önünde o çocuğun gözleri vardı. Ankara'da Başbakanlık görevini yüklenirken karşımda hep o masum gözler vardı, attığım her imzada o gözler, karşımdaydı. Gece yorgun başımı yastığa koyarken, sabah uyanınca o masum çocuğun gözlerindeki heyecan, o umut, parıltı, o beklenti hep karşımdaydı. Ne o gözleri ne de o gözlerin küçük sahibinin verdiği mesajı bir an olsun aklımdan çıkarmadım. Annesi, 'seçildikten sonra bizi unutmasın' demişti ya… Allahıma hamd olsun, o büyük emaneti, büyük mesajı hiçbir zaman unutmadık, unutmadım."
KARATAŞ BÖYLE KONUŞTU
KILIÇDAROĞLU NE DEMİŞTİ?
Bugün Cumhuriyet gazetesinden Utku Çakırözer'e konuşan Kılıçdaroğlu, şunları söylemişti:
"Küçük bir kız çocuğunun getirdiği iki bileziğin öyküsü. O öykü gerçek değil. Çünkü Erdoğan’ın mal varlığı kendi seçimini finanse edemeyip, iki bileziğe muhtaç kalacak küçüklükte değil. Uydurma bir öykü. Bir öykünün arkasına saklanarak, ‘halka yakın’ imajı vermek istiyor. Herkes bu gerçeği çok iyi bilmeli. Onun yerine oğlunun evindeki 30 milyon Avro’nun hikâyesini anlatsa çok daha etkileyici olurdu. Profesyonel kurgucuların hazırladığı, Erdoğan’a verdikleri bir metin. O da bu metni okudu. Kime yarar bu hikâye? Ağlama konusunda profesyonel olan Bülent Arınç’a yarar. Zaten gerekli etkiyi de göstermiş. Ama biz Arınç’ın 30 milyon Avro için de ağzından en azından birkaç kelime çıkmasını beklerdik."