Ardıç İnternet'le alakasının alışverişle sınırlı olduğunu, porno sitelerden de sıkıldığını söyledi
Abone olStar Gazetesi köşe yazarı Engin Ardıç tanıştıktan 1 saat sonra eşine evlenme teklif etmiş. İşte Engin Ardıç'ın bilinmeyen yönleri. Her şeyi eleştiriyorsunuz, kızıyorsunuz, küfürler yağdırıyorsunuz ama keyfiniz de yerinde... İnsan belli bir yaşta bu noktaya gelebiliyor. Derler ya, ‘İnsan elli yaşından sonra kendisi için yaşar’ diye. Biraz da yaşım geçtiği için. Bir hanım gözü ile gayet hoş ve karizmatik bir haliniz var! Siz beni gençliğimde, 1970’li yıllarda görecektiniz. Yumurta gibi çocuktum. Hakikaten belirli bir yaşa gelince, şöhret möhret boş işler geliyor insana. Sadece, kendimce yaşamaya gayret ediyorum. Nedir bunun çerçevesi? Kitabını okumak, müziğini dinlemek, filmini seyretmek, yemek yemek, şarap içmek. Diskoteğe gideyim de bir kız bulayım. Bunlar çok gerilerde kaldı. Kız bulmak adına değil ama, diskotekleri merak etmiyor musunuz? Benden geçti artık! Ruh yaşlanması belki, biraz dolu yaşamaktan. Türkiye’nin özel şartlarından. Her şey o kadar hızlı değişti ki. Elektronik devrim patladı, bu yaşta, ‘Evladım bizim zamanımızda şöyleydi’ diye konuşan moruklara döndüm. Biraz erken oldu bu. İnternetle ilişkiniz nasıl? Sadece alışveriş için kullanıyorum amazon com’u. Onun dışında? Bir takım sitelere girip bakıyoruz. İlk başlarda porno sitelere de giriyordum. Üç hafta kadar tüm porno sitelerini dolaştım. Sıkıldım. Nasıl sıkıcı? Akıllı insan porno filmin 15. dakikasında sıkılır. Ben hiç bir porno filmi sonuna kadar sıkılmadan seyretmedim. Konu belli, filmin sonu, ne olacağı da belli. Her şeyden sıkılır mısınız? Seksten mi, hayır sıkılmam! Seks demiyorum sadece! Biraz maymun iştahlıyım. Kova burcunun özelliği. Eşim de Arslan. Deha burcu. Bilemem artık o tarafını... Astroloji öyle diyor. Bilemem, okuyucular takdir etsin. Kova burcunun kötü tarafları da var. Bir konuya girdiğim zaman çok dibine kadar gidiyorum. En çok hangi konu ilginizi çeker? Dönem dönem değişiyor. Şu günlerde Amerikan iç savaşı. Belediyeleri kim kazanacak diye kıyamet kopuyor, ben Amerikan iç savaşı ile uğraşıyorum. Seçim için ne düşünüyorsunuz? Gördüğüm en heyecansız seçim. Sonucu önceden belli. AKP silecek süpürecek. İstanbul’u, Ankara’yı, hatta İzmir’i büyük bir ihtimalle AKP kazanacak. Şimdi diyeceksiniz ki ulan ayıp denen bir şey var bütün memleket seçim havasında... Demem! Bir ara piyano çalmaya sarmıştım. Sonra bıraktım, hata ettim. İnce zevkler, duyarlılık, genlerden gelen bir özellik mi? Sanmıyorum. Ben memur çocuğuyum. Evimizde kültürel ortam yoktu. Babam kitap okumaya meraklıydı, o kadar. Çocukluğum mutlu geçmedi... Neden? Bilmiyorum, 6 yaşında yatılı okula gittim. Galatasaray Lisesi. Hem tek çocuk, hem kova burcu. Okulda ilk gece yatağıma işedim. Sonra bir daha işedim. Bir ara dilim tutuldu konuşamadım. Beni attılar, terk ettiler diye düşündüm. Anne baba ikisi de çalışıyor, çocuğa bakmak zor. İkincisi Galatasaray bambaşka o zaman. Şimdiki ile alakası yok. Altı yaşında Fransızca öğrendim. İngilizce’yi sonradan. Almancam da çat pat. Anlattınız mı anne-babanıza mutsuz olduğunuzu? Dilim tutuldu, beni kurşun döktürmeye götürdüler. Ne yaptılar peki? 1958’de insanlarda psikolojik tedavi diye bir bilinç yoktu. Ki, ailem cahil insanlar da değildi. Kurşun döktürmeye götürdüler. Yazarlara sorarlar ya, yazar olmak için ne yapmak gerekir diye. Hemingway’e sormuşlar, ‘Ön şartı mutsuz bir çocukluk geçirmektir’ demiş. Acı büyütür hesabı... Mutlu çocukluk yaşayan yazar mazar olamaz. Ne olur, düzgün bir insan olur, ama yazar olamaz. Ölmeyi düşündünüz mü? O dönem düşünmedim. Ama 20’li yaşlarda aklımdan geçti. İntihar ettiniz mi hiç? Hayır, etmeyi düşündüm ama etmedim. O kadar da manyak değiliz canım. Kamuoyu bizi manyak olarak tanısa da. Gençlik bunalımı olarak düşündüm! Anne babanıza hiç kızdınız mı? O yaşlarda ikisinden de nefret etmiştim beni yatılı okula attılar diye. Babam 13 yıl önce öldü, annemle de aram çok iyi. Bana müthiş bir travma yarattı ama sağladığı çok şey de oldu. Kendi başımın çaresine bakmayı öğrendim. Paris’e ilk ne zaman gitiğiniz? 1969’da. Aşık oldunuz mu Paris’te? O yıl değil, daha sonra. Bir Fransız’a mı? Hayır İranlı’ya. Kanadalı bir kız vardı, önce onunla çıktım daha sonra İranlı bir kıza aşık oldum. Asıl Türkiye’de aşık oldum. Esas aşık olduğum kızlar, Türk kızları. Aşkta maymun iştahlı mısınız? İki defa şiddetli aşık oldum. Biri 1969, biri 1973’teydi. İkisi de Türk kızıydı. Hem de hastalık derecesinde. Yemeden içmeden kesiliyorsun, elin ayağın kesiliyor, tansiyonun düşüyor, kafan çalışmıyor. Sedef Ardıç: Onlar ben değilim tabii! Hayır sen değilsin! Siz mantık evliliği mi yaptınız? Çok eskiden bahsediyoruz! Eşinizle nerede tanıştınız? Arif’in barında, nerede olacak? S. Ardıç: Tanıştıktan bir saat sonra evlenme teklif etti. O kadar çabuk değil, ikibuçuk saat sonra teklif ettim. O gecede 550 bin lira masraf etmiştim, o zamanın parasıyla içime oturmuştu. Bugünkü para ile 3-3.5 milyar. Kaç yıldır evlisiniz? 1988’de tanıştık, 1990’da evlendik. Düğünden hoşlanmam, seromoni sevmem! Bana çok aptalca gelen bir olaydır. Evden çıkıp, Kadıköy Evlendirme Dairesi’ne gittik. Sabah kalkıldı, kahvaltı edildi, evde şampanya içtik, kaçırmayalım bizim nikah var dedik, beraber nikaha gittik. Evlendirme memurunu arıyorum, bulamıyorum, adam arkada oturuyormuş. Biz de konuşuyoruz; ‘İpragaz’ı değiştirdin mi?’ gibi dialoglar geçiyor aramızda. S. Ardıç: Ben gelinlik de giymedim zaten! Bir bluz, altında da saçma sapan bir etek giymiştim. Benim ayakkabılarım da boyasızdı o gün. Şeker bile dağıtmadık. 13 kişi vardı. Kısa sürede evlenme teklifinin altında ilk görüşte aşk mı var? Ya kardeşim ben hayatımda böyle arsız kız da görmedim. Evlenme teklif edince ‘evet’ diye boynuma sarıldı. İnsan, biraz ben düşüneyim filan der değil mi? Evlilik sürecinde ne yaşandı? Ne hayal ediyordunuz ne buldunuz? Muhakkak her evlilikte olduğu gibi kavgalar da olmuştur. Çok şükür aç kalmadık Cem Uzan sağolsun. Biz çok iyi anlaşıyoruz. Yani birbirimize yetiyoruz. Arkadaşlık yoksa evlilik yürümez. Bir süre sonra cinsellik rutine girer. S.Ardıç: Engin 3 saat gazeteye gittiği zaman birbirimizi özlemeye başlıyoruz. Süper! Bülent-Rahşan çiftine benzemeye başladık. Zaten kedi de var. Özenilen bir durum onlarınki ama! Çok sağlıklı da değil! Beraber yaşamaları güzel de Türkiye’yi idare etmeye kalktığı zaman sorun!