BIST 9.390
DOLAR 34,43
EURO 36,29
ALTIN 2.837,00
HABER /  GÜNCEL

İşte Çölaşan'ın yazamadığı konular

Yenişafak'ın 'sivri dilli' yazarı Ahmet Kekeç sonunda dayanamadı ve kendini Çölaşan-Koru polemiğnin ortasına attı. İşte Kekeç'e göre Çölaşan'ın yazamadığı konular...

Abone ol

Yenişafak Gazetesi'nin 'sivri dilli' yazarı Ahmet Kekeç, yine dilini tutamadı ve Çölaşan-Koru polemiğinin tam ortasına daldı. Kekeç başlıklı yazısında, Emin Çölaşan'ın yazamadığı konuları gündeme getirdi:

Aslında bana ne, kapatacaktım konuyu, Emin Çölaşan'la Fehmi Koru arasındaki kavga, beni ne ilgilendiriyordu! Hem, Koru da gerekli cevabı vermişti. Yeni yılda eski defterleri karıştırmanın ne anlamı vardı!

Sen bıraksan da, mevzu seni bırakmıyor.

Demiştim ya, "Yazdıkları tamam, bir de yazmadıkları, yazamadıkları var" diye...

Herkes de bunu merak ediyormuş. Özellikle, suret-i haktan görünüp Çölaşan'ın üslubunu onaylamadıklarını, ama "temelde baktığımızda" yolsuzlukların üstüne giden tek gazetecinin yine Çölaşan olduğunu söyleyen bazı arkadaşlar.

Evet, yazmadıkları da var.

Mesela, "aile bankası" Egebank'tan "usulsüz kredi" çekip üstüne İnterbank'ı boşaltıp sırra kadem basan, sonra yurtdışında yakalanıp cezaevine atılan işadamı hakkında tek satır yazmadı.

Uzanlar meselesine girdi mi hatırlamıyorum ama, vaktiyle ünlü "aile üyesi"nden her ay tıkır tıkır 10 bin dolar maaşı cebine indiren "köşe yazarı"nın kim olduğunu açık etmedi... Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı Güneş Taner'i arayıp "Bizim teşvik işi ne oldu" diye soran, bakan mırın kırın edince de "Senin o Başbakan'ın var ya..." deyip sinkaflı küfürü basan TÜSİAD üyesi genel yayın yönetmeninin kim olduğunu da yazmadı.

Açık yasa hükmüne rağmen bazı KİT'leri kapatan, yetmezmiş gibi devlet katlarında "iş" ve "ihale" kovalayan medya patronlarını... Andıç yazarlarını... Banka boşaltmakla suçlanan mütekait generalleri... Gazeteci Hasan Karakaya ve Hasan Maden'in "Terörle Mücadele"de sorgulanmasıyla sonuçlanan "Hasanlar operasyonu"nda hangi ünlü gazetecinin rol oynadığını, ünlü gazetecinin bu rol çerçevesinde hangi çetecilerle işbirliği yaptığını... Kimlerin "gazeteci" etiketi altında hangi mahfillerin sözcülüğüne soyunduğunu...

Bunları da yazmadı.

Çölaşan'a göre, bir gazetecinin mesleği dışında işlerle uğraşması, örneğin patronu adına iş kovalaması onursuzluk, alçaklık, namussuzluktu... Hangi patron adına iş takip ettiği bugüne kadar saptanamamış Mehmet Barlas yıllarca bu suçlamayla yaşadı. Ama, aynı anda film yapımcılığı ve Trafik Müşavirliği görevlerini de deruhte eden değerli genel yayın yönetmeni Ertuğrul Özkök "iş üstünde" yakalandığı halde, dürüst gazeteci Emin Çölaşan susmayı tercih etti.

Başka?

Çölaşan'a göre, yazısı sansür edilen bir gazeteci hâlâ o kurumda çalışıyorsa "şerefsiz"di... Gelgelelim, dönemin Başbakanı Mesut Yılmaz'ı konu alan bir yazısı, bir iddiaya göre sansürlenerek, bir iddiaya göre şurasından burasından kırpılarak yayımlandığı halde Hürriyet'te yazmaya devam etti.

Bol bol Kubilay yazdı, sağa sola sataştı ve bol bol tazminat ödedi.

Şimdi, geliştirdiği esprili "Helal olsun valla..." cümlesiyle AB ve güya sistem karşıtı yazılar yazıyor, politikacıların eski beyanlarını bulup yayımlıyor, ama 12 Eylül darbesinin sıcak günlerinde Millî Güvenlik Konseyi'nden (sistemden) aldığı "özel izinle" tek tek cezaevlerini dolaşıp gördüklerini "dizi yazı" haline getiren cesur gazetecinin kim olduğunu hatırlamıyor.

Cesur gazeteciye göre cezaevlerinde olağanüstü bir şey yoktu. Tutuklular lüks koğuşlarda kalıyordu. Hele, "dayak ve işkence iddiaları" tamamen asılsızdı; bunlar belli çevrelerin ürettiği ve Türkiye'yi zor durumda bırakmayı amaçlayan dedikodulardı. Mesela 16 yaşında idam edilen Erdal Eren hayatının en mutlu günlerini yaşıyordu ve burada olmaktan memnundu...

Yazı: Ahmet Kekeç
Kaynak: