Hayata Dönüş Operasyonu mağdurlarını avukatlığını yayan avukat Güçlü Sevimli, operasyonu yapan gizli timi açıkladı...
Abone olAvukat Güçlü Sevimli, 11 yıl önce 30 kişinin öldürüldüğü Hayata Dönüş operasyonunun sorumlusunun az sayıda muvazzaftan oluşan 'Siyah Panterlerler' adlı özel bir birlik olduğunu iddia etti:
"İmza olarak isimlerini değil, sicil numaralarını yazmışlar. Mahkeme sordu: Kim bunlar? Jandarma Komutanlığı'ndan cevap geldi: Bu numaralara kayıtlı personel yok. Sahte tutanak tutmuşlar.
Operasyonu, Siyah Panterler diye özel bir birlik yaptı. Ölümlerin asıl sorumlusu odur. Sabaha karşı beşte önce Bayrampaşa'ya geldi. Operasyon 14 saat sürdü. Bitirdikten sonra karşıya Ümraniye'ye geçti.
TSK'nın Sahra Talimnamesi 31'de, cezaevleriyle ilgili hükümler var. Siyasi tutukluları düşman gibi görüyor. 'Bunlar, düşüncelerinden arındırılmalılar' diyor. İnfaz yasası ve F tipi bu talimnameye dayanıyor."
"Hayata Dönüş" adıyla düzenlenen ancak ölüm saçan operasyon, Türkiye'nin en karanlık derin devlet organizasyonlarından biriydi. Siyasi mahkûmları F tipi cezaevlerine nakletmek için tam 11 yıl önce 2000 yılının aralık ayında Türkiye'nin dört bir yanındaki 20 cezaevine sabaha karşı 5'te aynı anda yapılan operasyon Türkiye tarihinin karanlık yüzüne hiç silinmeyecek şekilde yazıldı bile.
Hapishanelerde devletin korumasında olması geren insanlar, Jandarma tarafından yakılarak ve kurşunlanarak öldürülürken, dönemin hükümeti, siyasi muhalefeti ve medyası da adeta alkış tuttu. Aradan 11 yıl geçmesine karşın, Bayrampaşa Cezaevi'nde operasyonu yapan askerler hakkında dava yeni açılabildi. Ve ne ilginçtir ki davada sadece emirle hareket eden erler yargılanacak.
Hayata Dönüş operasyonuyla ilgili açılan davaları başından beri takip eden ve kendisi de bir savcı oğlu olan Avukat Güçlü Sevimli neler yaşandığını ve siyasi tutukluların kaldıkları F tiplerinde bugün neler yaşandığını anlattı.
İşte o çarpıcı ropörtajın önemli satırbaşları...
OPERASYONDA 30 KİŞİ ÖLDÜ
Operasyon, 20 ayrı cezaevine aynı gün aynı saatte yapıldı. En çok ölüm İstanbul'da Bayrampaşa ve Ümraniye cezaevlerinde yaşandı. Sadece siyasi tutukluların kaldıkları koğuşlara yapılan bu operasyonlarda toplam 30 kişi öldü. Bunlardan 28'i tutuklu ve hükümlüydü. Diğer ikisi de operasyona katılan askerlerdi.
YANARAK VE KURŞUNLANARAK ÖLDÜLER
Çoğu DHKP-C tutuklularıydı. Ölen 28 tutukludan sadece biri, Çanakkale Cezaevi'nden Fidan Kayşen isimli bir kadın tutuklu, kendini yakarak öldü. Geri kalanlar ise operasyonu yapan Jandarma birliklerinin açtığı ateş sonucunda öldüler.
OPERASYON YAPANLAR YAKTI
Bu insanlar kendilerini yakmadılar, bu insanlar operasyonu yapanlar tarafından yakıldılar. Dediğim gibi, Hayata Dönüş operasyonunda ölenlerden sadece biri kendini yakarak hayatını kaybetti. Bakın... Cezaevlerinde ölüm orucunu sürdüren tutuklular, operasyondan bir gün önce 18 aralıkta şunu söylediler. "Eğer operasyon yapılırsa, biz bu operasyonu protesto için kendimizi yakacağız" dediler. Nitekim, Bayrampaşa, Ümraniye, Çanakkale, Bursa ve Uşak cezaevlerinde ölüm orucunda olan toplam yedi tutuklu operasyon başlayınca kendilerini yaktılar. Ancak ölenlerden Fidan Kayşen dışında hiçbiri kendini yakma sonucunda ölmedi. Hepsi de askerlerin açtığı ateşle öldü. Mesela Bayrampaşa'da altı kadın yanarak öldü. Bunlar da kendilerini yakarak değil, yakılarak öldüler.
KİMYASALLAR KULLANILDI
Jandarmanın operasyonu sırasında bombalar ve bazı kimyasal maddeler kullanıldı. Bu operasyonda yangın makineleri de kullanıldı. Çok sayıda gaz bombası atıldı. Bu bombalar koğuşlarda yangın çıkardı. İşte bu altı kadın tutuklu sıkıştıkları koğuştan çıkamadılar ve orada yanarak öldüler. Bayrampaşa'daki C-1 koğuşuydu bu. Bu kadınlar ölüm orucunda olan ve operasyon olursa kendilerini yakacaklarını açıklayan tutuklular değillerdi. O kadınlar 20 yaşlarındaydılar ve kömür oldular. Aileleri teşhis edemedi ve hepsine DNA testi yapıldı. Hatta iki cesedin kimliğini DNA testi bile belirleyemedi. Çünkü onlardan geriye kömürden bir top kalmıştı. Aileler rastgele aldılar cenazeleri.
GAZ BOMBASI YANGIN ÇIKARACAĞI BİLİNİR
Koğuş gibi dar bir alana gaz bombalarını yoğun bir şekilde attığınızda orada yangın çıkar. Zaten bu Adli Tıp raporunda da var. Operasyon sırasında, özellikle Bayrampaşa ve Ümraniye cezaevlerinde, delinen çatılardan ve tavanlardan aşağıya, koğuşlara çok sayıda gaz bombaları atıldı. Oysa bu bombaların kapalı mekânda kullanılması yasak. Bunlar ancak dış mekânda kullanılabiliyor. Çünkü bu göz yaşartıcı gaz bombaları kapalı mekâna atıldığında, oradaki insanları hem boğarak öldürüyor hem de o mekânlarda yangın çıkarıyor. Tavanları delip koğuşlara bu bombalardan binlerce atmışlar.
MAHKUMLAR ATEŞ ETMEDİ
Bayrampaşa ve Ümraniye cezaevindeki operasyondan sonra basına bazı silahlar gösterildi. Ancak yargılamalar sırasında bunların tutuklulara ait olduğunu ispatlayan hiçbir şey ortaya çıkmadı. Ölenler dâhil tüm tutuklulardan el swabı alındı, hiçbirinde silahın elde bıraktığı barut izi çıkmadı. Zaten Adli Tıp raporu da şunu yazdı:
"Jandarmanın bulunduğu taraftan tutuklulara çok sayıda atış tespit edilmişken, tutukluların bulunduğu taraftan askerlerin bulunduğu tarafa hiçbir atış tespit edilemedi" dedi.
Jandarmaya atılmış tek bir mermi yok.
KIYAFETLERİNDE İS BİLE YOK AMA BEDENLERİ YANDI
Ümraniye ve Bayrampaşa'da vücutları yanıp da hayatta kalan çok sayıda tutuklu var. Bunlarda ilginç olan şu, vücutları yanmış ama giysilerine hiç bir şey olmamış. Öyle ki, kıyafetlerinde is bile yok. Ama o kıyafetlerin içindeki bedenleri yanmış. Bu insanların operasyondan sonra çekilmiş fotoğrafları da var.
BEYAZ FOSFOR
Evet var. Biz bunun beyaz fosfor olduğunu düşünüyoruz. Beyaz fosforu İsrail Filistin'de çok kullandı. Giysiler yanmıyor, vücut yanıyor. Mesela Hacer Arıkan. Yüzü, boynu, elleri, vücudu yandı.