Yalnız benim değil. İstanbul köyünde evlerine ulaşamayan binlerce kişinin dehşet dolu macerası bu...
Abone olOtogar'dan TEM Bağlantı Yolu ile evime gitmek üzere yola çıktım. Yaklaşık 1 kilometre gittikten sonra trafik birden kilitlendi. Milim milim ilerleyerek 2 yada 3 kilometre daha gidebildik. İşte dehşet dolu saatler bundan sonra başladı... Trafiğin akmamaya başladığında saatler 18'i gösteriyordu. Binlerce kişiyle birlikte otomobilerimizin içinde yapayalnız ve çaresizdik. Kimsenin gözü o karda kışta kıyametten çocukları ile birlikte yakın bir yere sığınmayı göze alamıyordu. Ve bekleyiş başladı. Dış dünya ile iletişimimizi otomobillerimizin radyoları sayesinde yapıyorduk. Sürekli isyan telefonları... İstifaya davetler... Suçlamalar... İnsanların gözünde saat 20.00 sıralarında ölüm korkusunu okumak çok ta zor değildi. Çoluğu çocuğu ile otomobillerinde kalıverenler, isyanlarını yalnız orada kendileri ile aynı durumda bulunanlara ulaştırabiliyorlardı. Tabii bu da tipi yüzünden sınırlı kalıyordu. Saat 23.00 sıralarında ise otomobilinde benim gibi yalnız kalanlar araçlarını terkederek yardım bulmak için yürümeye başladı. Kısa bir süre sonra gidenlerin çoğu hiç bir yardım bulamadan geri dönmek zorunda kaldı. Onları geri döndüren soğuk ve tipiye olan direnç eksikliği tabi. Normal bir insanın o cehennemden yürüyerek kurtulması neredeyse imkansız gibi geliyordu... Açlık ayrı bir dert ve isyanların en büyüğüydü. Tamam belki yol açamıyordu yetkililer. Peki yolda kalan insanlara yemek te mi gelemiyordu. Yetişkinler dayanmasına dayanırdı ama ya araçların içinde bulunan yaşlılar..? ya çocuklar..? bunlar da düşünülmüyordu. Gece boyunca yetkililer gözleri kör kulakları sağır gibi geldi bize... Unutulmuşluk duygusu en kötüsüydü. Aracımda sabaha kadar beni ısıtacak benzin olmadığını düşündüğüm için sürekli de çalıştıramıyordum. Saatler geceyarısı 03.00'ı gösterdiğinde dış dünya ile iletişimden umudu kesti tüm mahsur kalanlar. Ben de artık ne olursa olsun diyerek otomobilin koltuğunu yatırıp, benzin nerede biterse bitsin düşüncesi ile motoru çalıştırıp uyudum. Allahta tahmin ettiğimden daha fazla benzinim varmış ve donma tehlikesi geçirmeden uyumayı başardım. Umudumu da sabaha taşıyarak... Sabah gecenin gündüze dönüşmesi dışında herhangi bir değişiklik yok gibiydi. Kendilerini evlerine atabilenlerin boşluğuna otomobillerimizi birbirimize destek olarak atabildik. Sonra yavaş yavaş hayata dönüş yolculuğuna çıktık. HABER/ANALİZ : Ömer ERDEM