BIST 10.648
DOLAR 32,75
EURO 35,09
ALTIN 2.450,33
HABER /  GÜNCEL

İstanbul'da 50 binden fazla eski bina, kendiliğinden çökebilir

Uzmanlar, İstanbul'da binaların kendi kendine çökmesinin başlıca nedenlerini mühendislik hizmeti alınmadan inşa edilmesi, kalitesiz malzeme kullanımı ve izinsiz kat eklenmesi olarak belirtiyor.

Abone ol

Binaların kendiliğinden çökmesinin başlıca nedenleri arasında mühendislik hizmeti alınmadan, kalitesiz malzemelerle inşa edilmelerini ve sonradan izinsiz kat eklenmesi gösteriliyor.

Uzmanlar, İstanbul'da bu tehlikeyle karşı karşıya olan bina sayısının oldukça yüksek olduğuna dikkat çekiyorlar.

Küçükçekmece ve Bahçelievler, önemli bir uyarıydı

Küçükçekmece'de 2 Haziran'da üç katlı bir binanın çökmesinden henüz bir ay bile geçmeden, kentte bir başka çökme olayı daha yaşandı. Bahçelievler'de üç katı kaçak olan yedi katlı bir binanın sabah saatlerinde kısmen çökmesi, İstanbul'da kendiliğinden çökme riski taşıyan bina sayısının ne kadar fazla olduğunu yeniden gündeme getirdi.

"En büyük sorun kaçak bina olması"

İstanbul'da çökme riski bulunan bina sayısı, çökme vakalarının neden kaynaklandığı ve bu konuda nasıl önlem alınması gerektiği uzmanlara soruldu.

Yıldız Teknik Üniversitesi (YTÜ) İnşaat Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ali Koçak, Bahçelievler'de çöken binanın en büyük sorununun kaçak olmasından kaynaklandığını belirtti.

Binanın malzemelerini incelediğini aktaran Koçak,

Betonlarına, demirlerine baktım. 7 katlı bir binaya uygun bir malzeme değil. İmalatlar da öyle. Son derece kalitesiz imalat yapılmış. 7 katın böylesine mühendislik hizmeti alınmadan yapılması ayrı bir dert zaten. Binanın çökmesinin en büyük sebeplerinden bir tanesi kolonlar, kirişler taşıma gücünü kaybetmiş. Taşıyamadı artık binayı.
değerlendirmesini yaptı.

Küçükçekmece'de yıkılan binanın da kolonlarında aşırı korozyon meydana geldiğini kaydeden Koçak, her iki binanın ortak özelliklerinin kalitesiz, mühendislik hizmeti alınmadan ve kaçak yapılması olduğunu söyledi.

"Ekonomik ömrünü tamamlayan yapıların ortadan kaldırılması gerekiyor"

Prof. Dr. Koçak,

Artık bu tür yapılar kendi ekonomik ömürlerini tamamladılar. Kendi kendinin yüklerini taşıyamıyorlar. O nedenle çok hasar görmeye başladılar. Artık ekonomik ömrünü tamamladığı için bu yapıların ortadan kaldırılması gerekiyor.
dedi.

Avrupa'da bu tür binaların, yönetmelik değişimlerinde mutlaka yönetmeliğe göre yeniden revize edildiğini ve kontrollerinin yapıldığını kaydeden Koçak, Türkiye'de 1975 yılındaki deprem yönetmeliğinden sonra 4 kez yönetmeliğin değiştiğini ancak binaların tespitinin yapılmadığını dile getirdi.

"30 senenin üzerindeki binalar acilen yıkılmalı ya da güçlendirilmeli"

Koçak, 1999 depreminden hemen sonra da inceleme ve planlama yapılması gerektiğinin söylendiğini ama yapılmadığını kaydederek,

Şimdi diyoruz ki bu 1999 öncesi yapılmış yapılar, özellikle 30 senenin üzerindeki binalar acilen boşaltılmalı yıkılmalı veya güçlendirilerek yeniden işletmeye açılmalı. Ama mutlaka bunların incelenmesi, tespit edilmesi ve riskli binaların ortaya çıkartılması gerekiyor.
ifadelerini kullandı.

"Artık diyoruz ki binalarımız kendi kendine yıkılmasın"

Prof. Dr. Koçak, yerel yönetimlerin bu işleri daha dikkatli yapmaları gerektiğini vurgulayarak, şöyle devam etti:

Birincisi eldeki mevcut yapı stoklarını, hangi bina riskli çok iyi bilmeleri lazım. Sonra Bakanlıkla beraber oturacaklar, 'Bu riskli binaları nasıl rehabilite edeceğiz?' Gerekirse üniversiteler gerekirse meslek odaları, bütün bunlar içine katılacak ve denilecek ki bir yöntem geliştirelim bunlara. 'Bu binaları nasıl düzenli hale çevireceğiz, can kayıplarını nasıl önleyeceğiz?' Bizim ana hedefimiz can kayıplarını önlemek olmalı. Bunun için de yapacağımız şey bina tespitlerini yapmak, envanterlerini ortaya çıkartmak, yöntemi belirlemek. Zaten seçimden önce hep demiyorlar mıydı 'Öncelikli işimiz deprem, binaların kalitesini artırmak.' Şimdi bunu yapmak zorundayız. Biz 1999'dan sonra binalarımız depreme karşı yıkılmasın derken artık diyoruz ki binalarımız kendi kendine yıkılmasın. Depreme alıştık bari buna alışmayalım.

Kahramanmaraş merkezli 6 Şubat depremlerinin ardından üniversite olarak birçok binayı incelediklerini, üniversiteye de karot örneklerinin yağdığını aktaran Koçak,

Ben de çok binaya gittim baktım, dedim ki 'Var mı bir yönteminiz. Binanız riskli çıktı, sonrasında ne yapacaksınız.' Yok, kaldı öyle. Belki toplam incelenen binaların yüzde 1'i kadarında bile güçlendirme yapılmamıştır. Ama ilk başta bir hezeyanla çıktı vatandaşlarımız 'Aman binamızı inceleyelim, depremden korkuyoruz.' Evet korkuyoruz ama şimdi artık binalarımızın kendi kendine yıkılmasından korkmaya başladık.
diye konuştu.

"Bu tür binalarımız maalesef 50 bin civarı var"

Prof. Dr. Koçak, İstanbul'daki riskli bina sayısına ilişkin,

Bakanlık, İstanbul'daki riskli binaların 600 bin civarında olduğu söyledi. İstanbul Büyükşehir Belediyesi 300 bin olarak açıkladı. Bunun 50 bini kesin bu haldedir. Çok net söyleyebilirim. Çünkü 40 senenin üzerindeki binalar bunlar. Burası da öyle, 1980 yapımı. 1995'te 2-3 katını kaçak yapmış üzerine. Bu tür binalarımız maalesef 50 bin civarı var. Yani her ilçede en az 1000 binamız vardır böyle.
açıklamasında bulundu.

Vatandaşlara ev alırken, kiralarken iskanı var mı yok mu, mühendislik hizmeti olup olmadığına bakmaları yönünde uyarıda bulunan Kocak, şunları söyledi:

İlgili belediyeye gitsinler, 'Burayı kiralıyorum, depreme dayanıklı mı, DASK'ı var mı?' desinler. Bina satın alırken 2000 öncesiyse kesinlikle çok iyi araştırma, çok iyi tespitler yapmadan satın almasınlar. 2000 sonrası alınan binayı da mühendislik hizmeti yaptırarak, kontrol ettirsinler. İncelemeden sonra ancak binalarını satın alsınlar. Yoksa binanın ucuzluğu, konumu vesaire hiçbir şeyin önemi yok. Bağlı bulunduğu zemin, binanın kalitesi, mühendislik hizmeti, iyi bir yapı denetim gelip kontrollerini yapmış mı, hepsini sorgulayarak ancak binayı satın alsınlar.