BIST 9.484
DOLAR 34,55
EURO 35,97
ALTIN 3.000,48
HABER /  GÜNCEL

İstanbul imsakiyesi 2022 sahur ne zaman imsak ve iftar saat kaçta?

İSTANBUL imsakiyesi 2022 sahur ve iftar saatleri Diyanet Ramazan ayı takviminde yayınlandı. Müslüman alemi bu gece ilk sahura kalkacak ve 2 Nisan cumartesi günü ilk iftar yapılacak. İstanbul'da sahur vakti ne zaman imsak kaçta araştırması da başladı. İşte 1-2 Nisan İstanbul imsakiyesi sahur ve imsak vakti saatleri tablosu...

Abone ol

İSTANBUL imsakiyesi 2022, sahur ve iftar saatleri Diyanet İşleri Bakanlığı tarafından yayınlandı. Müslüman alemi bu gece 1 Nisan cuma gecesi ilk sahura kalkacak ve ilk iftar 2 Nisan cumartesi günü yapılacak. Oruç tutmaya hazırlanan müslümanlar ise İstanbul'da sahur kaçta, imsak saati ve iftar saatlerini araştırıyor. İstanbul iftar ve sahur saatleri   Diyanet tarafından yayımlanan imsakiye ile belli oldu. İstanbul'dai lk oruç için iftar vakti kaç olacak. Ayrıca teravih namazları da camilerde cemaat ile birlikte kılınacak.

Ramazan'da çeşitli sağlık sorunlarından dolayı oruç tutamayan vatandaş için 2022 fitre miktari da belli oldu. 2022 yılında günlük fitre miktarı 40 lira oldu. 

İstanbul imsakiyesi 2022 iftar ve sahur saatleri

İstanbul

2022 fitre miktari kaç para oldu:  Din İşleri Yüksek Kurulumuzca 2022 yılı Ramazan ayının başlangıcından 2023 yılı Ramazan ayının başlangıcına kadar olan süre için fitre miktarı, İslam dininin temel kaynaklarında zikredilen deliller ve günümüz şartlarında bir kişinin günlük gıda ihtiyacının ortalaması esas alınarak 40 (kırk) TL olarak belirlenmiştir.

Bununla birlikte her bir mükellef (fitre veren kişi) bir günlük kendi gıda harcamasına denk düşecek meblağı ya da daha fazlasını fitre/fidye olarak da verebilir. Bu miktar, nakdi olarak verilebileceği gibi gıda vb. maddelerden ayni olarak da verilebilir. Ayrıca belirlenen fitre miktarı fidye miktarıdır.”

Ramazan ayında özürsüz oruç tutmamak günah mı: 

Kur'an-ı Kerim'de;

"Ey iman edenler!.. Sizden evvelki (ümmet)lere yazıldığı gibi, sizin üzerinize de oruç yazıldı (farz kılındı). Ta ki, korunasınız." (Bakara, 2/183) buyurulmuştur.

Ramazan ayında oruç tutmak farzdır. Çünkü Allah Teala (c.c) "Sizin üzerinize oruç farz kılındı" diye buyurur. Ayrıca farziyyeti hususunda kat'i icma teşekkül etmiştir.

Resulü Ekrem (s.a.s)'in:

"Oruç insanı Cehennem ateşinden koruyan bir kalkandır. Tıpkı sizi harpte ölüme karşı muhafaza eden bir kalkan gibi." (Nesâî, Savm, IV, 167)

buyurduğu bilinmektedir. Oruç, mükellefi her türlü şehvetten alıkoyan ve ihlâsı artıran bir ibadettir. Açlığa, susuzluğa ve nefsin diğer arzularına karşı direnmek oldukça önemlidir. Allah Teâlâ (c.c)'ya iman eden ve O'nun dini uğruna cihada karar veren müminler; oruç ibadeti ile kuvvetli bir iradeye sahip olurlar. Hicrî takvim ayın hareketlerine göre değiştiği için, her yıl diğerine nisbetle on veya on bir gün önce gelir. Dolayısıyle insan bazen kışın eksi yirmi derecede, bazen yazın artı kırk derecede oruç tutar. Bu bir anlamda mükellefin "Dondurucu bir soğukta ve kavurucu bir sıcakta dahi; Allah Teâlâ'nın emirlerini eda etmeye hazırım." taahhüdünde bulunmasıdır. Ayrıca bir ay süre ile Allah Teâlâ (c.c)'nın rızasını kazanmak için, nefsinin bütün şehvetlerini terk etmesi oldukça önemli bir hadisedir.

Oruç Tutmamayı Mübah Kılan Özürler:

Kur'an-ı Kerim'de,

"Ey iman edenler!. Sizden evvelki (ümmet)lere yazıldığı gibi, sizin üzerinize de oruç yazıldır (farz kılındı). Ta ki korunasınız. (O Ramazan ayı) sayılı günlerdir. Artık sizden kim hasta yahut yolcu olursa, tutamadığı günler sayısınca başka günlerde (tutar). İhtiyarlığından veya şifa ümidi olmayan hastalığından dolayı (oruç tutmaya) gücü yetmeyenler üzerine de bir yoksul doyumu fidye (lâzımdır). Bununla beraber kim gönül isteği ile bir hayır yaparsa, işte bu onun için daha hayırlıdır. Oruç tutmanız sizin hakkınızda (fidye vermenizden) hayırlıdır; bilirseniz." (Bakara, 2/183-184)

hükmü beyan buyurulmuştur. Dikkat edilirse, hangi hallerin oruç tutmamayı mübah kıldığı nasla belirtilmiştir.

1) Hasta Olmak: Mükellef, hastalık sebebiyle nefsinin telef olmasından veya bir azasını kaybetmekten korkarsa, oruç tutmaz. İmam Merginani "Hastalığın artması veya uzaması bazen ölüme götürebilir. Bu durumda ondan sakınmak (artmasından veya uzamasından kaçınmak) gerekir." diyerek konunun hassasiyetine işaret eder. Hastalık, tecrübe veya mümin bir mütehassıs doktorun teşhisiyle kesinlik kazanır.

2) Sefere çıkmak (Yolculuk): Ramazan ayında sefere çıkacak olan bir mükellef, geceden oruca niyet etmeyebilir. Bu mübahdır ve nasla sabittir.

3) Şeyh-i Fani (İhtiyar) Olmak: Oruç tutmaya gücü yetmeyen ihtiyar kimse iftar eder ve her gün için bir yoksula fidye verir. İmam Merginani "Bu hususta asıl olan Allah Teâlâ (c.c)'nın "Oruç tutmaya gücü yetmeyenler üzerine de bir yoksul doyumu fidye vermek lâzım gelir." hükmüdür. Şayet oruç tutmaya gücü yeterse, fidye batıl olur. Çünkü fidyenin oruç yerini tutabilmesinin şartı, acizliğin devam etmesidir." (el-Hidâye, I, 127).

Şeyh-i fani olma hali hangi yaşta başlar? Fukaha bu soruya cevap verirken, farklı yaşlar üzerinde durmuştur. Ancak şeyh-i fanilik (fazla ihtiyarlık) hali, insandan insana farklılık gösterir. Fetevay-ı Hindiyye'de (I, 207):

"Şeyh-i fani, ölüme kadar hergün kuvveti noksanlaşan kimsedir ki, bunlar tekrar kuvvet bulmadan vefat ederler. Bahru'r-Raik'te de bu şekilde tarif edilmiştir. Bu durumda olan kimseler, dilerlerse fidyelerini Ramazan-ı Şerif ayının başında, bir defada verirler. İsterlerse bunu ayın sonuna bırakırlar. Fidye verdikten sonra oruç tutmaya gücü yeter hale gelirse, vermiş olduğu fidyenin hükmü geçersiz olur. Bu kimsenin önceden tutamamış olduğu oruçlarını kaza etmesi gerekir." diye kaydedilir.

4) Hayız ve Nifas Hali: Hayız ve nifas halindeki kadınların oruç tutmaları haramdır. Hz. Âişe (r.anha) validemiz,

"Bizlerden birisi Resul-u Ekrem (s.a.s) zamanında, hayızdan temizlendikten sonra orucunu kaza eder, namazı ise kaza etmezdi." (Fethül-Kadir, I/114)

buyurduğu sabittir. Dolayısıyle hayız ve nifas halindeki kadınlar, o hal içerisinde iken oruç tutamazlar. Daha sonra geçirdikleri günleri (temizlendikten sonra) kaza ederler.

5) Hamilelik ve Çocuk Emzirmek: Dürrü'l-Muhtar'da: "Zann-ı galip ile, kendi hayatından veya çocuğunun hayatından korkan hamile yahut zahirü'r rivayeye göre, anne olsun, süt anne olsun emzikli kadın oruç tutmayabilir" (İbn Âbidin, IV, 338) hükmü kayıtlıdır. Esas olan; gerek hamile, gerek çocuk emziren kadınların, kendi nefislerinin veya çocuklarının helâk olma tehlikesinin bulunmasıdır. Nitekim Fetevay-ı Hindiyye'de: "Hâmile olan veya çocuk emziren kadınlar; gerek kendi nefislerinden, gerekse çocuklarının helâk olmasından korkarlarsa oruç tutmayabilirler veya iftar edebilirler. Bu durumdaki kadınlara keffaret gerekmez, daha sonra oruçlarını kaza ederler" denilmektedir (a.g.e., I/207).

6) Helak Olma Korkusu ve Yılan Sokması: Ramazan ayında, düşmanla savaşacağını bilen ve oruç tuttuğu takdirde zayıf düşerek gerektiği gibi cihat edemeyeceğinden endişe eden mücahit oruç tutmayabilir (a.g.e., I/208). Dürrül Muhtarda, "Zorlanan (ikrah), helâk olmaktan veya akli melekelerini kaybetmekten korkan kimse ile kendisini yılan sokan kimsenin iftar etmesinin mübah olması" hükmü kayıtlıdır. Bütün bunları, ayette geçen "hasta olma" anlamı içerisinde düşünebiliriz. Kendisini yılan sokan bir kimsenin acilen tedavi olması esastır. Bu durumda iftar eder ve gününe gün kaza yolunu tutar. Çünkü, gecikme halinde telef olma korkusu söz konusudur. Bunun meşru bir mazeret olduğu sabittir.

Bu özürler dışında kişinin Ramazan ayında oruç tutmaması büyük günahlardandır. Daha sonra kazasını tutsa bile zamanında tutmadığı için günah mesuliyeti üzerinden kalkmaz. Hem kazasını tutmalı hem de tövbe istiğfar etmelidir.

Bilinmesi gereken önemli bir konu da şudur:

Evet, Ramazanda bir mazeret olmaksızın tutulmayan oruçlar, gününe gün kaza edilir. Ancak Peygamber Efendimiz (asm), Ramazan ayında kaçırılan bir gün orucun sevabına yetişmek için kişinin, Ramazan dışındaki bütün günlerde oruç tutsa yine de bu sevaba nail olamayacağını söylemiştir:

“Her kim ruhsatsız ve hastalıksız olarak Ramazanda bir günün orucunu tutmazsa, bütün bir ömür oruç tutsa da onu ödemiş olmaz.” (Tırmizi, Savm, 27; Ebu Davud, Savm, 38; İbni Mace, Sıyam, 14)

Bunun için Ramazan ayında özürsüz olarak orucu terk etmek, büyük bir günah olduğu gibi, hem Ramazan ayına hürmetsizlik hem de bütün Müslümanlara karşı bir saygısızlıktır.