İslam ümmetinin medhar-ı iftiharı: İmam Buhari
Kendisi Ahmed b. Hanbeli’nin talebesiydi. İmam Ahmed ümmetin medar-ı iftiharı büyük alim İmam Şafii’nin talebesidir.
Kendisi Ahmed b. Hanbeli’nin talebesiydi. İmam Ahmed ümmetin medar-ı iftiharı büyük alim İmam Şafii’nin talebesidir. İmam Şafii ise Medine’nin büyük alimi İmam Malik b. Enes’in talebesidir. İmam Malik ise peygamberimizin soyuna olan muhabbetten zaman zaman gidiyor, İmam Cafer-i Sadık’tan hadis dersleri alıyordu. İmam Cafer ise Muhammed Bakır’ın oğludur. Muhammed bakır ise Ali Zeynel Abidin’in oğludur. Ali Zeynel Abidin ise, Hz. Hüseyin’in (ra) oğludur.
İşte şuan hayatı üzerine konuştuğumuz zatın sahip olduğu ilim peygamber ailesine kadar dayanıyor.
Ebu İsa Et-Tirmizi, İbn Ebi Davud, İmam Müslim, İmam Nesai ve daha birçok hadis alimi bu zatın huzurunda yetişmiştir.
Kimden bahsediyoruz?
Elbette İmam Buhari’den. Elbette dibi görünmeyen bir okyanustan bahsediyoruz...
Bir alim şöyle bir rüya görür: “Allah Resulü yürüyor arkasından İmam Buhari de yürüyordu. Allah Resulü mübarek ayaklarını nereye basarsa o da oraya basıyordu. Adeta Buhari, her şeyiyle Allah Resulü’nü (sav) taklid etmeye çalışıyordu.”
Binden fazla hadis aliminin ders halkasına katılmış onlardan dinlediği her hadisi bir defada ezberlemişti. Abdestsiz asla hadis okumazdı.
Namaza durduğunda dünya ile irtibatı tamamen kesilirdi. Mahşeri anlatan ayetleri bir gün namazda okurken kolunu defalarca arı sokar, farkında bile olmaz. Namaz bitince kolundaki şişlikten fark eder. Ayetlerin haşmeti karşısında titreyen bir alim arıların dokunuşunu nasıl hissetsin ki?....
Müslümanlar için Kur’an-ı Kerim’den sonra en muteber kitabın musannifi, İmam Buhari’nin kitabıdır. Buhari yüz binlerce hadis arasından en sahih bulduğu hadisleri almıştır. Almadığı hadisler sahih değildir anlamına gelmiyor. O hadisleri alırken belli başlı kriterleri göz önünde bulundurarak hadisleri kitabına alırdı. Buhari takvası, ilmi, dirayeti, duruşu, hadislere hakimiyeti ve dini anlamdaki kabiliyeti ile İslam ümmeti içinde özel yer edinmiştir. O 62 yaşında vefat ettiğinde asırlar sonrasına sarkacak muhteşem bir eser bırakmıştır. Her hadisi altın tartan bir terazi hassasiyetiyle eserine alacak ve hadisleri yazmadan evvel mutlaka gusül abdesti alacaktır. Takvası aşkın bir mümindir. Okuduğu bir kitabı kapattığınızda kitabın tümünü ezbere tekrar edecek kadar müthiş bir hafızaya sahipti. Hadisleri ileten zayıf ravileri tenkid ettiğinde yaygın olan yalancı, uydurmacı gibi tenkid sözleri kullanmamış, bu adamdan hadis alınmamış, sükut edilmiş gibi zarif bir dil kullanılmıştır. Eleştirinin edebini öğretmiştir. Şimdi onun hafıza gücü ve hadis ilmindeki kudretine bir örnek vereceğim. Bu olay hadisler hakkında ulu orta konuşanlara ders vericidir.
İmam Buhari Bağdat’a gelir. Buhari’nin hadis ilmindeki büyük dehası hem halk hem de alimler arasında biliniyordu. O dönemlerde namı o kadar yayılmıştı ki, insanlar onu görmek için sokaklara dökülüyorlardı. Özellikle onun hafızası dilden dile dolanıyor onun bir defa duyduğu herhangi bir metni asla unutmadığı biliniyordu. İmam Buhari’nin Bağdat’a gelişi üzerine Bağdat’taki hadis alimleri fırsatını bulmuşlardı. Onun hadis ilmindeki bu şöhretini test etmek istiyorlardı. 10 hadis alimi bir araya gelip şöyle bir plan yaptılar: Dediler ki; her birimiz değişik konularda 10 hadis ezberleyelim. 10 hadis belirleyelim. Bu hadislerin başındaki rical (hadisi biribirinden alan alimlerin isim listesini) ve altındaki metinleri karşılaştıralım. Bir hadis metnindeki listeyi diğer hadis metninin başına koyalım. Böylece Buhari’nin bunları anlayıp anlayamayacağını görmüş oluruz. Bu anlaşılması hakikaten zor ve derin bir ilim gerektiren bir işti. Böylece değişik konularda (mesela dua, abdest, yemek adabı, helal ve haramlar gibi) 100 hadis tespit edip Buhari’ye sorulacak, Buhari’nin bunları ayırt edemeyeceği görülecekti. Nihayetinde İmam Buhari ilim meclisine geldi. Binlerce insan onu görmek için toplanmıştı. 10 hadis alimi ise hazırladıkları oyun ile benzeri olmayan bu hadis dehasını imtihana tabi tutup bu büyük alimin durumunu öğreneceklerdi. İmam Buhari’nin oturmasından sonra birinci alim söze başladı ve birinci hadisi aktardı. Hadisin başındaki (isimlerin yer aldığı) listeyi değiştirmişti. Ve kendince yer yer oynamalar yapmıştı. Buhari, bu hadisi dinledi. Ve tek bir cümle ile cevap verdi; “La edri” Böyle bir hadis bilmiyorum...
Bağdat’lı alim ikinci hadisi aktardı. Buhari’nin cevabı yine aynıydı, “bilmiyorum”. Nihayet 10 hadisi sırayla sordu. Büyük imam kendisine aktarılan bu hadisleri not etmiyor, yazmıyor, sadece kulağıyla dinliyordu. Buhari’nin hepsine verdiği cevap aynıydı, “bilmiyorum”. İkinci… Üçüncü… Dördüncü… Ve en nihayetinde onuncu hadis alimi söz aldı. Böylece değişik konularda 100 hadisi Buhari’ye sordular. Bu takdim saatlerce sürdü. Buhari birbirine karıştırılmış, ustaca oynanmış, yerleri değiştirilmiş bu 100 rivayetin her birine tek bir sözle cevap verdiyordu “bilmiyorum”. Ortalık derin sessizliğe büründü. Alimler Buhari’nin yaptıkları ince planı anladığının endişesi içindelerdi. Halk ise ne olduğunun farkında değildi. Kısa bekleyişin ardından İmam Buhari 10 alime döndü ve “Soracağınız bitti mi?” diye sordu. “Evet” dediler. Bunun üzerine büyük imam birinci alime döndü ve şöyle dedi; “Siz birinci hadiste bana şöyle bir sened (hadisi Peygamberimiz’den alan, ileticiye ulaştıran uzun isim listesi) ve o senedin altında yer alan şöyle bir metni ilettiniz. Sizin bu rivayetinizdeki şu şu isimler yanlıştır. Orada olmamalılar. Çünkü onlar yan yana bile gelmemişken bu hadisi nasıl birbirlerinden almış olsunlar ki?” ve büyük imam bu sözlerinin ardından ''Hadisin doğru listesi ile metni şöyledir diyerek senet ve metnin doğrusunu okur. Daha sonra imam sözlerine şöyle devam eder : “İkinci hadiste bana şu hadisi okudunuz. Orada şu isimler olmamalıydı. Doğrusu ise şu şu isimlerin ilettikleri şu metindir.”
Buhari önce 10 hadisi 10 kişinin sorduğu ve yanlış ilettiği haliyle okuyor ve hadisin doğru şeklini iletiyordu. Bu hal 10 kişinin 100 hadisini iletinceye kadar sürdü. Bu takdim saatlerce böyle sürdü.
Buhari, o alimlerin her birine dönüyor, sen şu sırada şu hadisi söyledin, yanlışı şudur, doğrusu ise şudur diyordu. Yani 1’den 100’e kadar olan bütün yanlış rivayetleri bir defa dinlemiş ve aynı anda ezberlemişti. Bu şu demektir, Buhari kendisine okunan 100 sayfalık bir kitabı 1 defa dinlemiş ve sonra kendisine okuyan kişiye dönerek :kitabı baştan aç ben sana tümünü satır satır tümünü tekrarlayacağım sen de kitaptan takip et demek istemiştir. Bu yapılanın anlamı budur. Mübarek Furi ve Ebu’l Hasan en-Nedvi derler ki, İmam Buhari’nin bu müthiş alimin tahrif ve tahrip edilmiş rivayetlerle doğru olanını birbirinden ayırması şaşılacak birşey değildir. Çünkü o Buhari’dir. Çünkü o özel bir insandır. O Allah’ın gönderdiği özel insanlardan biridir. Ama bizi dehşete düşüren şey asıl şudur: Buhari 10 kişinin kendisine okudukları 100 hadisi 1 defa dinledi sonra o adamlara dönerek 100 hadisi hem de onların okudukları sırayla okudukları yanlış haliyle onlara tekrar etti. Hem de hiçbir not almadan yaptı bunları. İşte bu olağan üstü bir haldir. Bunu normal görmek mümkün değildir. Bu müthiş olayın adı İmam Buhari’dir. Başka söze gerek var mı? Şimdi hadisler hakkında şüphe estirmeye çalışarak oryantalistlerin Türkiye ayağını oluşturanların bunları düşünüp ibret alması gerekmez mi? Anlayacak olana yeter. Nasibi olana elbette yeter. İmam Buharinin Hadis ilminde ki kudretinin daha kıyısına bile yaklaşamayacak olanlar buhariyi ve kitabını eleştirmeye çalışan bazı nasibsizleri görünce düştükleri duruma gülermisiniz ağlar mısınız ? Onlar koca bir okyanusun suyunu ellerinde ki ufak tefek bir kova ile azaltabileceklerini düşünüyorlar. Düşünmeye devam etsinler...
HADİSLER BİZİM OLMAZSA OLMAZLARIMIZDIR
Hiç şüphe yok ki hadisler Yüce Allah’ın bu ümmete verdiği en büyük nimetlerden birisidir. Bir çok peygamber hakkında peygamberlik öncesi hayatı ve peygamberlik dönemine dair çok kısıtlı bilgi varken, Hz. Peygamber’in hayatına ait her dönem apaçık ortaya konmuştur. Efendimizin hayatına dair her ayrıntı sahabe tarafından kelime kelime ezberlenmiş ve sonraki nesillere aktarılmıştır. Onların bu başarısı olmasaydı bizler bu nimetten mahrum kalacaktık. İnkar edilmesi mümkün olmayan bu hadis-i şerifler doğruluğundan şüphe edilemeyecek sahabe efendilerimiz tarafından nakledilmiştir. Biz bunun adına yaşayan sünnet diyoruz. Sahabe efendilerimiz nasıl ki kur'an-ı kerimi muhafaza ederek günümüze ulaştırmışlarsa, Allah Resulunun mübarek sözlerinide bu şekilde muhafaza ederek ulaştırmışlardır. Kimsenin kalkıp bu ilimler hakkında şüphe duymaya hakkı yoktur. Hadis imamlarının bir hadisi kitaplarına almadan önce , o hadisin Allah Resulune ait olup olmadığını delilleri ile ispat ettiğini hadis usulu ilmini bilenler iyi bilirler. Cerh ve ta'dil ilmini okuyanlar iyi bilirler. Bu ilimleri okumuş olmasına rağmen halen hadisler hakkında fitne çıkarmaya çalışanlara : Dünyanı ve ahiretini perişan etmişsin demekten başka söyleyecek sözümüz elbette yoktur... Bu başlı başına bir makale konusu olduğu için bu bahsi şimdilik kapatıyorum. Belki ilerde konuşacağız bu konuları inşallah.
BÜYÜK HADİS ALİMLERİNİN GÖZÜNDE İMAM BUHARİ
İmam Müslim; “Sana kin besleyen ancak hasedinden besler. Dünyada senin bir benzerinin olmadığına şehadet ederim.”
Amr b. Ali el-Fellas’ın talebelerinden biri Buhari’ye bir gün bir hadis sorar. Buhari “bilmiyorum” cevabını verir. El-Fellas’ın talebeleri bunu duyunca; “Demek Buhari’nin bilmediği hadis de varmış” diyerek sevinerek durumu El-Fellas’a anlatırlar. El-Fellas’ın söylediği şu sözler İmam Buhari’nin hadis ilmindeki otoritesini ifade eden en özlü söz olsa gerek; “Buhari’nin bilmediği hadise hadis denmez.”
Onun hadis ilmindeki erişilemeyen kudreti karşısında bazı alimler şöyle diyeceklerdi; “Buhari, Allah’ın (cc) yer yüzünde yürüyen ayetlerindendir.”