Ebu Garib cezaevinde olan biteni, tüm dünya fotoğraflara bakarak anlamaya çalıştı. Olayın vehameti işkence mağdurlarının açıklamalarıyla daha da artıyor...
Abone olBağdat’ın kuzeyinde ıssız bir yerde insanlık tarihinin en aşağılık suçlarından birisinin işlendiği bir yer: Ebu Garib Cezaevi... Mahkumlar içeride, yakınları dışarıda her gün savaşın korkunç yüzüyle karşılaşıyorlar... AYLARDIR işkenceleriyle dünya gündeminden hiç düşmeyen, Bağdat’ta 40 kilometre uzaklıkta ıssız bir bölgede bulunan Ebu Garip Hapishanesi Irak’taki işgalin simgelerinden biri oldu. Etrafı tel örgülerle çevrili Ebu Garip’te hala binlerce insan yatıyor. Gözetleme kulelerindeki Amerikan askerleri 24 saat elleri tetikte nöbet tutuyor. Felluce yolu üzerindeki Ebu Garip’in önünde kızgın güneşin altında bekleyen insanlar hiç eksik olmuyor. Bir umutla kapıda bekliyorlar Her gün yüzlerce Iraklı içerdeki yakınlarının akıbetini öğrenmek için sabahtan akşama kadar bekliyor. Bekleyenler arasında kimler yok ki... Her yaştan insanlar var... Anneler, babalar, çocuklar, kardeşler ve eşler ..Kimi günlerce bekledikten sonra içerdeki yakınıyla görüşebiliyor, kimi ise bir haber alabilirim, umuduyla daha günlerce beklemeye devam ediyor. Buradaki insanların yüzünden içeride yatan yakınlarının çektiği eziyetin yansıması okunuyor. Saddam rejimini arıyoruz Hepsi öfkeli ve gelecekten endişeliler. İçeride yatan yakınlarının suçsuzluğuna inanıyorlar. Kimi, bir gece yarısı evi basılmış kafasına çuval geçirilerek götürülmüş. Kimi ise, evi yağmalanıp parası alındıktan sonra Ebu Garip’in karanlık duvarlarının arkasına atılmış... İşte içlerinden bir kaçının söyledikleri: ‘Oğlum üç ay önce Amerikan askerleri tarafından tutuklandı. Burada olduğunu haber aldık. Henüz onu göremedik. Şimdi olanları gördükçe neredeyse Saddam rejimini arar olduk.’ Beni tavana astılar İçeriden çıkanlar, işkence gördüklerini söylüyorlar. Özellikle Ramadi’de ve Suriye sınırındaki Kaem hapishanesinde çok fazla işkence yapıldığını, içeride köpekler tarafından saldırılan mahkumların kanlı cesetlerinin kaldığını anlatıyorlar. Kardeşinin Ebu Garib’de olduğunu söyleyen bir diğeri anlatıyor: ‘Kardeşim yedi aydır burada. Evini basıp tüm paralarını ve eşyalarını aldılar ve onu hapse attılar.’ Ebu Garib’den kurtulan bir şanslı Iraklı söze giriyor: ‘Beni tutuklayıp buraya getirdiler. Yedi gün boyunca ayakta beklettiler. Bazı mahkumları tavana astılar.’ Er Beaker: Onursuzlar İşkence olaylarını Amerikalı askerlere sorduğumda aldığım yanıtlar beni şaşırtıyor.. Üç aydır Irak’ta görev yapan 22 yaşındaki er Baker’ın söyledikleri ise, insana keşke bütün Amerikalı askerler böyle düşünse dedirtiyor: ‘Eğer o işkencelerin yapıldığı yerlerde görevli olsaydım ve mahkumlara yapılan işkencelere katılmış olsaydım, inanın annem beni öldürürdü. Böyle bir şeyi kesinlikle kınıyorum. Bir askerin bunu yapması son derece onursuzca bir şeydir. Bunu yapan şerefli bir insan olamaz. İşkence yapanlar cezalarını mutlaka çekmelidir.’ Saldırılar devam ediyor Saddam’ın yakalanması, Ebu Garib’de yaşananlar, bombalar, ölümler, kan ve gözyaşı... Irak’taki savaşın üzerinden 1 yılı aşkın zaman geçti. Ama Irak’ı dolaştığımda gördüm ki, ne işgal işgale benziyor, ne halkın beklediği özgürlük gelebilmiş, ne de yıllardır devam eden yokluğun sonu... Irak halkı ülkelerini işgal eden 130 bin yabancı askere rağmen hala bir savaş ortamında geçmişteki sıkıntılarına yenileri eklenerek kanunsuzluk ve adaletsizlik içinde yaşıyor. Halkın koalisyon güçlerine tepkisi gittikçe büyüyor. Aylardır işgal askerlerine karşı düzenlenen saldırılar artarak devam ediyor. İsyancılar kaostan besleniyor Irak’ta asıl savaşın Saddam devrildikten sonra başladığı görülüyor. İşte Amerika’nın en çok korktuğu şey, başına geliyor. Irak’ın önemli bir bölümünde halkın arasında dolaşan ve kutsal mekanları üst edinen direnişçilerle başa çıkmaya çalışıyor. Camileri ve türbeleri karargah gibi kullananların amacı şiddeti bu kutsal mekanlara çekip halkın tepkisini artırmak. Böylece çatışmalarda öldürülen her Iraklı ve bombalanan her cami, savaşın büyümesini ve şiddetin tırmanışını artırıyor... İsyancılar kaostan besleniyor... Din adamı Necip Abbas el Sami, Ebu Garib’de yaşadıkları anlatıyor: ‘15 Mayıs 2003 tarihinde Amerikan askerleri tarafından tutuklandım. Önce Rus casusu, sonra, sırasıyla Suriye ve İran casusu olmakla suçladım. İlk olarak Kerbela’da ki İbrahimiye cezaevine götürdüler. Oradanda Ebu Garib cezaevi’ne getirildim. Son derece kötü işkenceler gördüm. 48 saat yemek vermediler. Ellerimi arkadan bağladılar, tekmelediler ve başıma vurdular. Su istedim idrar verdiler. Bazıları da yere yatırıp başıma tekmeyle vurdular. İçlerinden biri üzerimdeki bütün giysileri çıkarıp benimle cinsel ilişkiye girmek istedi.’ ‘Yaşım 59 ve sağlık durumum kötü. Her gece soğukta banyo yapmaya zorlandık. Konuşmak ve hareket etmek yasaktı, Yemeklerimizi güneşin altında, 40 derece sıcakta yediriyorlardı. Hapishanede kalp krizi geçirdim. Beni hücreye kapattılar. Tuvalete gitmeme bile izin yoktu. Burada CIA’in aralıksız sorgusundan geçtim. Amerika’da bir televizyon programında benden bahsedilmiş. Paul Bremer benim neden tutuklandığımı araştırmış. Bu program Amerika halkında büyük etki yaratmış. Tepkiler artınca serbest bırakıldım.’ Kaynak : Star Ramazan Öztürk