BIST 9.550
DOLAR 34,54
EURO 35,98
ALTIN 3.009,49
HABER /  DÜNYA

İşkence esnasında bu yemeği yiyorlarmış

Afrikalı kölelerin esaret altındaki iç acıtan tarihine, soydaşlarının damak tatlarındaki hikaye ile ışık tutuldu. Maruz kaldıkları yoğun işk...

Abone ol

Afrikalı kölelerin esaret altındaki iç acıtan tarihine, soydaşlarının damak tatlarındaki hikaye ile ışık tutuldu. Maruz kaldıkları yoğun işkencelere karşı özel bir yemekle şifa buldukları açıklanan kölelerin hikayeleri, kendilerinden sonraki nesillere sofralarından aktarılıyor.
Renkleri ve esaret altında yaşadıkları işkenceleri ile bilinen Afrikalı kölelerin yürek burkan hikayeleri, Afrika’dan Anadolu’ya yerleşen Afro-Türkler’in çeşitli girişimleri ile sürdürülüyor. Hiçbir hakka sahip olmadan, ucuz iş güçlerinde çalıştırılan Afrikalı kölelerin acı geçmişleri, sofralardan eksilmeyen ancak hikayesi ile boğazlara düğümlenen bir yemek ile sonraki kuşaklara anlatıldığı açıklandı. Yüzyıllardır köle ticaretinin simgesi olarak bilinen ve toplumlarda en zayıf sınıf olarak bilinen Afrikalı kölelerin, uğradıkları akıl almaz işkencelere, şifa içerdiği öne sürülen bir yemekle karşı koydukları ve tedavi unsurunu sadece söz konusu yemekle sağladıkları ifade edildi.

ABD’DE KÖLECİLİĞİN DEVAM ETTİĞİ ZAMANLAR BU YEMEK YENİYORMUŞ
Afrikalılar Dayanışma ve Yardımlaşma Derneği Başkanı Mustafa Olpak, acıya meydan okuyan esarete ise boyun büken atalarının dönemin en acımasız işkencelerine karşı dayanaklılık kaynağında ‘Arapaşı’ ya da ‘topalak’ adı verilen yemeğin olduğunu söyledi. Günümüzde hala daha geleneksel olarak adı geçen yemeği sofralarından eksiltmediklerini ifade eden Olpak, özellikle aile bireyleri ve yakın akrabalar ile geleneksel kıyafetlerin giyildiği sık buluşmalar gerçekleştirdiklerini dile getirdi. Olpak damaklarında acı hikayeyi şu sözler ile anlattı:
“Bugün sadece rengi kalıp, ana kültürü yemeği bile unutmuş-unutulmuş bir kuşak söz konusu. ‘Arapaşı’ ya da Anadolu’da ise ‘topalak’ olarak bilinen bu yemek, Afrika’nın Nijerya ve Yoruba kesimininin ana kültür yemeği. Ancak araştırmalarımız dünyanın çeşitli yerlerinde bulunan soydaşlarımız tarafından bu yemeğin bilinirlik yönünün arttığını gösterdi. Yani isimleri değişerek yayılan bir yemek. ABD’deki en gaddar köleciliğin devam ettiği süre içerisinde bu yemek olmazsa olmaz bir yemekmiş. Çünkü en gaddar devam edilen kölelikte insanlar dayak yiyor, kırbaçlanıyor, falakaya yatırılıyor, işkenceye uğruyor ve kaybetmiş olduğu vitamin ve su kaybını bu yemek sayesinde aynı gün içerisinde alıyor. Yani özetle bu yemek olmazsa olmazdı onlar için."

“İLK LOKMADA YAŞADIKLARINI HİSSETİM”
Uzun yıllardır adı geçen yemeği sıradan bir gıda olarak bildiklerini ancak 2010 yılında derneklerini ziyaret eden bir Afro- Amerikalı bayandan yemeğin çarpıcı hikayesini öğrendiklerini kaydeden Olpak, “Hikayesini o bayandan öğrendiğimiz yemeği, kültürümüzü yaşatmak adına daha sık yapmaya başladık. Bu adeta bir kültür hatırlatması oldu. Hikayesini öğrendikten sonra damakta da farklı bir tat bıraktı bizim için. O vakit sadece bir lokma alabildim. Ve o günleri düşündüm, 24 saat kırbaç altında olan bir kölenin neler yaşadıklarını hissetmeye çalıştım. Zor aslında yemeğin böyle öyküsünün olması acı. Çünkü yemek güzelliklerle anılan, güzellikleri hatırlatıcı olması gerektirir. Ne yazık ki bu insanların geleneklerinden bize acı bir hikaye miras kaldı” dedi.
Dönemin Afrikalı kölelerini acımasız işkencelerden sonra ayağa kaldıran yemek ise şu malzemelerden oluşuyor: Un, soğan, yağ, su, ekmek, et, bulgur, çeşitli baharatlar ve nohut.
(İHA)