Örgüt Irak'ta ilerledikçe daha fazla meydan okumayla karşılacak. Ancak siyasi belirsizlik IŞİD tehdidi ile beraber Irak'ı yeni bir Suriye'ye dönüştürebilir. Washington'daki Stratejik ve Uluslararası Çalışmalar Merkezi'nden Anthony Cordesman'ın analizi.
Abone olIrak Şam İslam Devleti (IŞİD) şimdi iki ayrı cephede savaşıyor. Örgüt Irak'ın kuzeyinde ve batısında kazanımlar elde ederken, aynı anda Suriye'de isyancıların elinde bulunan alanlardan çok daha büyük bir parçayı da almaya çalışıyor.
Örgütün amacı geniş bir alanda İslami halifelik yaratmak. Ancak Suriye'de El Nusra Cephesi ve diğer muhalif güçler IŞİD'e ciddi şekilde meydan okumuş durumda. Ayrıca Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad'ın Hizbullah ve İran tarafından desteklenen güçler karşısında ciddi kazanımlar elde etmiş de değiller.
Ayrıca modern ve şehirli Suriyelilerin IŞİD yönetimini kabul edebilecekleri hiç de olası değil. Aynı şekilde IŞİD Suriye'nin önemli merkezlerini de ele geçirme noktasına gelirse, İran ve Hizbullah Esad'ı daha fazla güçlendirmeyi sürdürebilir.
Dahası IŞİD hiçbir zaman ABD ve Avrupa ülkeleri ile Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ya da Kuveyt gibi kilit önemdeki Körfez ülkelerinden resmi destek alamayacak.
IŞİD ayrıca Bağdat'a ve Irak'ın Şii güney kesimlerine ya da Kürdistan Bölgesel Yönetimi kontrolündeki Kuzey Irak'a ilerlediğinde daha da büyük meydan okumalarla karşılaşacak.
Örgüt bu durumda kjitik önemdeki bir petrol ihracatçısını tehdit etmiş olacak, doğrudan İran'a ve kritik önemdeki güney Körfez ülkelerine meydan okumuş olacak. Muhtemelen de normal koşullar altında düşman olan ülkeleri birleştirmiş olacak.
Her ne kadar birleşik bir cephe yaratmak ya da IŞİD'in bu seviyedeki kazanımlarına karşı hızlı ve etkili bir direniş geliştirilmesi pek olası görünmese de, petrol IŞİD'in tüm Irak'ı ele geçirmesine izin verilemeyecek kadar önemli.
Ama daha zor olacak olan ise IŞİD'in Irak'ın kuzeyinde, batısında ve Suriye'nin doğusu ve kuzey doğusundaki bazı bölgelerde en azından geçici bir kurtarılmış bölge yaratmasına engel olmak.
Suriye'nin bir kısmında hali hazırda Esad'ın devam etmesini istediği bir iktidar boşluğu var, en azından Suriye'nin tüm ana şehirlerini ve ülkenin merkezini kontrol altına alana kadar.
"IŞİD nefreti istismar etti"
Irak'ta da Başbakan Nuri El Maliki otoriter yönetimi ile bölücü ve verimsiz politikalar izliyor.
IŞİD Felluce'de, Ramadi'de ya da Musul'da Irak ordusu güçlerini yenilgiye falan uğratmadı. Onun yerine 2010 yılından beri her bir baskı eylemi ile artan Sünni öfkesini ve nefretini istismar etti.
Maliki'nin barışçıl gösterileri bastırması, önemli Sünni siyasetçilere saldırılar, ülkenin petrol zenginliğini paylaşmak konusundaki başarısızlık ve yolsuzluk iddiaları, tüm bunlar Sünni öfkesinin ve silahlı direnişe desteğin ortaya çıkışını etkiledi. Bunlara ABD ile beraber çalışan Sünni milisler olan "Irak'ın Oğulları"nı istihdam etmek ve Sünni kabile liderlerine saygı göstermek konusundaki başarısızlık da dahil.
Komutanlar devre dışı bırakılıp, Maliki'ye sadık olanlar anahtar rollere getirilirken, polise ve orduya pozisyonları ve terfileri satma izni verildi.
Başbakan'ın ofisi tarafından fonların kullanılmasında yolsuzluklar büyüdü. Adalet sistemini düzenli olarak manipüle ederken hem savunma hem içişleri bakanı olmaya çalışan bir başbakan düşünün.
Irak'ta 2011 ve 2012 yıllarında şiddetin ve ölümlerin artmasına sebep olan, 2013'te de ülkeyi iç savaşa iten gelişmeler, IŞİD'in 2013 sonlarında Felluce ve Ramadi'ye saldırmadan çok önceydi.
ABD tarafından eğitilen güçler birliklerini, liderliklerini ve etkilerini kaybetti. İyi askerler ya ordudan ayrıldılar ya da kenara itildiler.
Birimler arasındaki uyum düzenli olarak azaldı. Hizmet desteği ciddi bir sorun haline geldi, ordudan firar etmeler ve mezhep gerilimleri arttı.
Polis gücü istikrarlı bir şekilde kötüye gitti, yolsuzluğa ve istismara karıştı ve ne zaman ciddi bir direniş eylemi ile karşılaşsalar karakollarına dönme eğilimi gösterir oldular.
"Irak'a ulusal bir lider gerek"
Maliki kendisinin en büyük düşmanı haline geldi, ABD'li danışmanlardan gelen uyarıları gözardı etti, İran'la uğraştı ve Arap devletlerinin güvenin istikrarlı bir şekilde kaybederken Iraklı Kürtleri yabancılaştırdı.
Şehirdeki savaşla baş edemeyen kuvvetleri, zafere giden yolu bombaladılar, baskı altında kaçtılar ve IŞİD ve Sünni kabilelerin düşük seviydeki saldırıları karşısında kendilerini sürekli tehdit altında buldular.
Bazı Irak güçleri Samara'da olduğu gibi savaşmaya devam etti. Fakat IŞİD'in istismarına ve aşırılığına rağmen ülkenin batısı ve kuzeyi büyük oranda Maliki'nin karşısında konumlandı.
Bu da, Musul civarında Irak güçlerinin neden çöktüğünü, kitleler halinde ordudan firarları ve ekipmanların terk edilmesini açıklıyor.
Aynı zamanda bu durum, Maliki lider olarak kaldıkça Irak'ın ilerleyip ilerleyemeyeceği sorusunu da gündeme getiriyor.
Maliki hala bazı önemli Sünni aşiret liderlerine rüşvet verebiliyor olabilir. IŞİD de işgal ettiği yerlerdeki Sünnilerin çoğunu bir süre sonra kendinden uzaklaştırabilir. Ancak Maliki Saddam Hüseyin'in Şii eşine benzemeye başladı ve Irak için IŞİD kadar tehdit oluşturuyor.
Irak umutsuzca ulusal bir lidere, ulusunu kendisi önüne koyan bir lidere ihtiyaç duyuyor.
Böylesi bir liderin eksikliğinde IŞİD bölgesel bir tehdit olabilir, Irak'ı Şii, Sünni ve Kürt bölgelerine bölen ya da Irak'ı iç savaşın en kötü günlerine geri götürebilir ve Irak içinde yeni bir Suriye yaratabilir.