Yazar Ali Bayramoğlu, en ağır krizini yaşayan çözüm sürecinin arka planını çarpıcı biçimde anlattı.
Abone olYeni Şafak gazetesi yazarı Ali Bayramoğlu, çözüm sürecinin darbe almasının nedenlerini kaleme aldı.
Sorunun ne Kobani de de IŞİD olmadığını belirten yazar, asıl meselenin AK Parti ile PKK'nın çözüm arayışındaki ciddi fark ve beklentilerden kaynaklandığını savundu.
Tarafların çözümden ne anladıklarını anlatan Bayramoğlu, Kobani krizinin çelişkiyi erkene alıp nasıl patlamaya yol açtığını yazdı. Yazara kulak veriyoruz:
DEMOKRATİK BUHARLAŞMA
Hükümetin çözüm fikri 'demokratik buharlaşma' esası üzerine oturuyor. Bu cephede çözüm süreciyle hedeflenen ve beklenen, bireysel hak alanı ve siyaset alanının genişlemesi, yerel yönetimlerin güçlenmesi, ayrımcı yasaların temizlenmesi, yeni bir vatandaşlık gibi unsurlar üzerinden, PKK'nın silahları bırakması, yavaş yavaş buharlaşması, demokratik entegrasyon üzerinden sorunun kendiliğinden çözülmesidir.
KUVVETLİ BİR ÖZERKLİK TÜRÜ
Buna karşın örgüt ve İmralı için esas hedef, şüphe yok ki, Kürtlerin sınırları belirli bir bölgede ve önemli ölçüde kendilerini yönetmeleri, kendi kurumlarını oluşturmaları, dağ kadrosunun siyasete girişi, Öcalan'ın serbest bırakılması üzerinden 'kuvvetli bir özerklik türü...'dür.
Demokratik buharlaşma örgüt için bir tasfiye politikası, kuvvetli özerklik fikri ise devlet için hala kırmızı bir çizgidir...
Çözüm süreci şu ana kadar bu açıdan bir 'peşrev' olmanın ötesine geçmiş değildir. Çözüm iradesinin beyanı, çatışmasızlık hali, İmralı'yla temaslar, çıkan çerçeve yasa ve ilgili kararname, toplumun barış fikrine aşina haline getirilmesi, paradigma farklılıklarını ortadan kaldırmıyor.
SÜREÇ KARŞILIKLI TAVİZLERLE ALINACAK YOLDUR
Ancak alınan yol son derece önemli ve değerlidir. Zira bu farlılıkları azaltacak, çözüm sürecinin çelişkilerini en aza indirecek, belki de ortadan kaldıracak olan şüphe yok çözüm sürecinin kendisidir, diyalog ve müzakerelerle, karşılıklı tavizlerle alınacak yoldur.
SURİYE'DEKİ OTORİTE BOŞLUĞU BUHARLAŞMA POLİTİKASINA TERS
Bugün yaşanan büyük yol kazası, bu çelişkiyi zamana yaymayı imkansız kılan gelişmeler olmuştur.
Malum Suriye'de otorite boşluğu, Rojava'da PKK'nın arzu ettiği özerklik formülünü uygulamasına, Türkiye dışında siyasi olarak kökleşme hamlesi yapmasına zemin sağladı. Bu durum Türkiye için demokratik buharlaşma politikalarına tümüyle ters bir durumdu.
Rojava faktörü bu nedenle ortaya çıktığı andan itibaren Türk-Kürt barışında yeni bir unsur ve sorun oldu. Türkiye'nin özerkliği kırma politikaları izlediği iddiasına, buna karşı PKK-PYD'nin Esad'la işbirliği hamleleri olarak gitti geldi.
IŞİD KOBANİ'Yİ KUŞATINCA SORUN PATLADI
Sorunun patlama noktasına gelmesi IŞİD'in Kobane kuşatmasıyla oldu. IŞİD ortaya çıkıp Kobane düşme noktasına gelince zaman hızlandı.
ÖRGÜT PARADİGMASINI ÖNE ALDI
Örgüt kendi sorumluluğunu Türkiye'ye transfer etti, taleplerini yükseltti, Rojava'yı hızla ve acilen çözüm sürecine ve Türkiye'ye taşıma yolunu tuturdu. Velhasıl paradigmasını öne aldı.
TÜRKİYE TAVİZ VERMEDİ
Türkiye ise tüm bu gelişmeleri ve risklerini gördüğü halde seyirci kalmayı bir koz kıldı. Kobane ve Rojava fatkörünü farklı bir şekilde kuşatacağına, buharlaşma politikasından taviz vermedi, yardım için PKK'nin Rojava'da özerklikten geri adım atması hamlesini yaptı.
Ve son hamlenin ne olduğu ortada...