BIST 9.390
DOLAR 34,43
EURO 36,27
ALTIN 2.835,97
HABER /  GÜNCEL

İş arkadaşları sır ölümleri anlattı

Üç Aselsan mühendisinin sır ölümüyle ilgili iş arkadaşları konuştu. Buna göre ölümler cinayet değil intihar.

Abone ol

Aselsan'da çalışan üç mühendis intihar süsü verilmiş cinayet kurbanı mı? Kritik görevlerde çalıştığı için kayıtlara intihar diye geçen üç mühendisin ölümü için savcılığın yürüttüğü soruşturmada ilginç gelişmeler yaşandı.

Hüseyin Başbilen'in aracında yabancı parmak izlerine rastlandığı belirtilen bilirkişi raporunda, Başbilen’in çantasının da sonradan arabaya konduğu belirtilmesi gözleri bir kez daha üç mühendisin ölümüne çevirdi. 

İşte bu gelişmeler sonrası Vatan yazarı Murat Çelik, mühendislerin iş arkadaşlarıyla konuştu. Cinayet mi intihar mı sorusunun cevabını arayan Çelik, yakın tanıkların ifadelerini taşıdı. Yazarın mühendis ölümleriyle ilgili çarpıcı yazısı her ayrıntısı önemli olduğu için virgülüne dokunmadan yayınlıyoruz:

"Hüseyin Başbilen, Aselsan‘da mühendis olarak çalışıyordu. 7 Ağustos 2006‘da, Ankara’da, otomobilinde ölü bulundu. Bilekleri ve boğazı kesilmişti. Olay, intihar olarak geçti kayıtlara.

Aynı 17 Ocak 2007‘de başında tek kurşunla bulunan Halim Ünsem Ünal ve hemen dokuz gün sonra, 26 Ocak 2007‘de yedinci kattan düşerek ölen Evrim Yançeken‘in dosyaları gibi. İki yıl önce kapanan dosyalar şimdi yeniden açıldı. Hüseyin Başbilen’in ölümünü inceleyen bilirkişinin, ‘cinayet’i işaret etmesi de ölümleri tekrar gündeme taşıdı.

Yeni evlenmişti

Adli soruşturma süredursun, ben o dönemin bir tanığını buldum.

Hüseyin Başbilen’in yakın bir arkadaşı, bakın o günlere dair neler anlattı: “Hüseyin, ölümünden birkaç ay önce evlenmişti. Eşi psikologdu. Kadın, İstanbul’da işini bırakıp Ankara’ya gelmişti ama Hüseyin’in ailesi evlenmelerine karşı çıkmıştı çünkü yanılmıyorsam, yedi ya da sekiz kardeşlerdi ve aileye Hüseyin bakıyordu. Bu nedenle aile evlenmelerini istememişti. Eşi de o kadar kalabalık bir aileyle birlikte yaşamayı kabul etmemişti. Yeni evliydi ama hayata küsmüş bir şekilde gelip gidiyordu işe ölümünden önceki son zamanlarda. Normalde çok neşeli biriydi. Evlendikten sonra ise sürekli başı önde, dalgın ve bitkin haldeydi. Geçmiş gün... Hatırladığım kadarıyla, psikolog olmasına rağmen anlatmamış eşine yaşadığı bunalımı ama eşinin, ‘Hüseyin’in intihar etmesinden endişe ediyorum’ dediği konuşuluyordu bölümde.”

Kozmik bir görevde değildi

O dönemki mesai arkadaşlarından biri devam ediyor anlatmaya...

“Hüseyin öyle kozmik bir görevde değildi. Tüfeklere gece görüş monte hamili (gece görü dürbününün takılacağı aparat) tasarlıyordu. Leopard tank projesinde de yine mekanik bir parçanın tasarımını yapıyordu. Ar-Ge departmanına bağlı Gece Görüş Ürünleri Tasarım Müdürlüğü’nde, Mekanik Tasarım bölümünde çalışıyordu. Ne bileyim, mesela kritik yazılımların yapıldığı bir bölümde olsaydı, belki o zaman komplo teorileri makul karşılanabilirdi. Ayrıca, ardında bıraktığı intihar mektubu ofisteki bilgisayarında bulundu. Aselsan’ın Akyurt’taki binasına girmek, o bilgisayara dışarıdan bir dosya eklemek neredeyse imkansızdır. Dolayısıyla, o dönemi yaşayan bizler, rahmetlinin intihar ettiğinden, neredeyse yüzde 100 eminiz.”

Tek arkadaşı, komşusuydu

‘Aselsan ölümleri’nin ikincisi 17 Ocak 2007‘de başından tek kurşunla vurulmuş bulunan Halim Ünsem Ünal. Ünal, Aselsan’da sadece altı ay çalıştıktan sonra 31 Aralık 2000 tarihinde kurumdan ayrılmış. Yani ölümünden yedi yıl önce. Dolayısıyla Aselsan çevrelerinde, diğer iki ölümden farklı ve uzak bir yere koyuluyor bu olay.

Evrim Yançeken‘e gelince...

Yançeken’i anlatacak bir arkadaşına ulaşamadım doğrusu. Çünkü onu yakın tanıyan tek bir arkadaşı dahi yokmuş. En azından Ankara’da...

Aselsan çevrelerinde Evrim Yançeken hakkında konuşulanlar şunlar:

Evrim ODTÜ’yü kazanınca, ailesi “Çocuğumuz yurtlarda perişan olmasın” deyip İzmir’den Ankara’ya taşınmış... Batıkent tarafında bir ev almışlar.

Okul bitip Aselsan’da mühendis olarak işe başladıktan sonra, çevresindeki herkesin gözlemi, Evrim Yançeken’in asosyal bir yapısı olduğu yönünde... Neredeyse hiç arkadaşı yokmuş.

Tek arkadaşının, yaşadığı apartmandaki komşularından bir lise öğrencisi olduğunu bilirmiş ofisindekiler. O öğrenci ile bilgisayar oyunu oynamaktan başka hiçbir sosyal aktivitesi yokmuş.

Bir süre sonra Ankara’da yaşamaktan çok sıkıldığını, İzmir’i çok özlediğini ve memleketine dönmek istediğini söylemeye başlamış.

Ancak ailesi, “İyi bir işin var. Bırakılıp gidilir mi? Ayrıca biz senin için kurulu düzenimizi bozduk, evimizi sattık gelip Ankara’da ev aldık” deyip karşı çıkmış İzmir’e dönme talebine.

Bu arada, yüksek lisans tezi ile ilgili ciddi sorunlar da, sıkıntılı ruh halinin tuzu biberi olmuş.

Zaten hep içine kapanık bir yapısı olan Evrim Yançeken’in, ölümünden önceki dönemde ağır bir bunalımda olduğu dışarıdan gözlenebiliyormuş.

Evrim hangi birimdeydi?

Çevresindekilerin intihar ettiğine inandığı Evrim Yançeken de, Hüseyin Başbilen gibi ‘kritik’ bir bölümünde görevli değilmiş Aselsan’ın.

O zamanki adıyla MST Grubu, yani Mikrodalga ve Sistem Teknolojileri departmanında görevliymi∫. Bu birimin yaptığı çalışmalar arasında da, radar sistemleri ile füze rampalarının yazılım ve donanımına ilişkin projeler varmış.

Savunma sanayii, özellikle de Aselsan çevrelerinde konuşulanlar böyle.

Ancak her şeye rağmen ben, bu üç ölümün de tekrar ve hiçbir detay göz ardı edilmeden soruşturulmasının çok isabetli olacağını düşünenlerdenim.

Malum bizim meslek ‘şüphecilik’ temeli üzerine kurulu..."