İngiliz tiyatrosunun ve sinemasının en büyük oyuncularından Judi Dench, bu akşam 'Philomena' filminin galasında, kırmızı halıda, başrolleri paylaştığı Steve Coogan'ın yanı sıra, trajik öyküsünü canlandırdığı İrlandalı Philomena Lee ile birlikte yürüdü.
Abone olLondra'nın sinema ve gala merkezi denebilecek Leicester Alanı'nda bu akşam, 57. Londra Film Festivali'nin kırmızı halısında yürüyen oyuncu grubu biraz farklıydı.
Tabii, Dame Judi Dench'i bilmeyen yok.
1950'lerden beri İngiliz tiyatrosunda birçok farklı rolde sahneye çıkan Dench, 1970'lerdeki Lady Macbeth'i ile, tartışılmaz ve büyük oyunculuğunu unutulmaz kılan, sinemada da, Manzaralı Oda, Mrs. Brown, Aşık Shakespeare, Iris'ten, Quantum of Solace, Skyfall'a kadar, çok farklı bir yelpaze içindeki filmlerde, belki de "her rolü oynayabilen" bir sanatçı.
Judi Dench, bu akşam Leicester Alanı'nda, başrolleri paylaştığı Steve Coogan'ın yanısıra, filmde trajik öyküsünü canlandırdığı İrlandalı Philomena Lee ile birlikte yürüdü.
"Philomena" adlı film, 1952 yılında yaşanmış, gerçek bir öyküyü anlatıyor.
18 yaşındayken manastırdan çıkar çıkmaz bir panayırda genç bir erkekle tanışan, hemen hamile kalan ve tekrar manastıra dönerek son derece ağır bir Katolik baskı ve suçluluk duygusu altında oğlu Anthony'yi dünyaya getiriyor Philomena.
Roscrea'daki çamaşırhanede "3 yıllık ceza"sını soluk almaksızın çalıştırılarak çeken Philomena, büyük bir sevgiyle bağlandığı oğlunu, 3 yaşındayken bir Amerikalı aileye evlatlık verilmesiyle, tam anlamıyla kaybediyor.
Philomena, manastırdaki göz açtırmayan baş rahibenin emrettiği gibi, "utanç verici olduğu sürekli tekrarlanan" sırrını, tamamen kendisine saklıyor. Ama 50 yıl sonra, bir oğlu olduğunu, kızına anlatıyor ve Anthony'yi bulmaya karar veriyor.
'Ben insanî hikâyeler yazmam ki...'
İşte bu noktada devreye BBC'nin eski uluslararası muhabirlerinden Martin Sixsmith giriyor.
O sırada Blair hükümetindeki görevini "bırakmak zorunda bırakılan" ve bir "boşlukta" olan Sixsmith, "savaş, üst düzey diplomasi ve siyaset haberleri" yapmaya alışkın olduğu için, başlangıçta, bu "insanî hikâye"yi araştırma işine burun kıvırıyor.
Ancak Sixsmith, Philomena Lee ile karşılaşır karşılaşmaz gördüğü sıcaklığa ve dostluğa boyun eğip kolları sıvıyor ve dedektif gibi çalışarak yarım yüzyıl öncesinde, İrlanda'da evlilik dışı çocuk doğuran bir genç kadının ve elinden alınan oğlunun öyküsünü araştırıp yazıyor, kitaplaştırıyor.
İşte Philomena Lee rolünde Judi Dench ve gazeteci Martin Sixsmith rolünde Steve Coogan'ın başı çektikleri film, en acıklı anlarında bile izleyiciyi kahkahalarla güldüren, dramı ağıtlaştırmayan bir sinema yapıtı.
Amerika'da Anthony'yi ararken, bir yandan oğlunun Vietnam savaşına gitmiş bir gazi olabileceğini düşünen, bir yandan da "ya oğlum obez biri olup çıktıysa... baksana buradaki porsiyonlar ne kadar büyük!" diyebilen bir kadın Philomena...
Judi Dench'in, yaşlı çehresinde hala bir genç insanınki kadar ışıltıyla parlayan gözleri ve zaman zaman hınzır ifadesiyle, gerçek Philomena'nın hayata sonsuz bir hoşgörü ve bağışlama duygusuyla yaklaşımını yansıtması, son derece inandırıcı.
Yaşadığı kaybın acısı dayanılamayacak sınırlara ulaştığında bile, dudaklarından eksik olmayan tebessümü de...
'Zaten İrlandalıyız biz...'
78 yaşında olan ama yaşlanmak bilmeyen ve çalışmayı bırakmak istemeyen tiyatro ve sinema sanatçısı Judi Dench, bugün daha erken saatlerde düzenlenen basın toplantısında, kendi ailesinin köklerinin Dublin ve Ballinasloe'da olduğunu hatırlattı ve filmin Kuzey İrlanda'daki çekimleri sırasında, varlıklarından daha önce haberdar olmadığı kuzenleriyle buluştuğunu anlattı.
Filme başlamadan önce Philomena ile bir araya geldiğini ve öyküyü "gerektiği gibi" anlatma sorumluluğu ile rolünü oynadığını söyleyen Judi Dench, "Bu da bir iş ve işinizi yapmak zorundasınız; işe odaklanmak zorundasınız" dedi.
Çekimler tamamlandıktan sonra gerçek Philomena Lee ile yanyana oturup filmi izlemesini, son derece güç bir deneyim olarak niteleyen Judi Dench, şunları anlattı:
"En travmatik anı, çekimlerin sonundaki parti sırasında yaşadım. Hep beraber oturmuştuk, Philomena ile konuşuyordum. Birden, 'işte filmden bir bölüm' deyip izletmeye başladılar. Philomena'nın eli omzumda, seyretmeye koyulduk. Filmin hangi bölümüydü hatırlamıyorum ama Anthony'nin görüntüleri beyaz perdeye yansıdığında, bana 'Ah Tanrım, bak şu sevilesi çocuğa!' demesini unutmuyorum hiç. Omzumdaki elinin farkındaydım, çünkü bu öykü, birisinin yaşamış olduğu birşeydi. Olduğundan daha hafif gösteremezdiniz ama, fazla dramatikleştiremezdiniz de... Dürüst olmak zorundaydınız." dedi.
Stephen Frears'ın yönetmenliğini yaptığı, senaryosunu Jeff Pope ve Steve Coogan'ın yazdığı filmin gerçek kahramanı Philomena Lee, "bu filmin, benzer travmaları yaşamış veya yaşamakta olan diğer birçok İrlandalı kadına esin kaynağı olmasını umduğunu" söylüyor.
Ama acaba, bilmek istemeyeceği bir gerçeği öğrendiğinde bile yüreğini karartmayan, öfke ve nefrete geçit vermeyen Philomena gibi olabilir mi her kadın?