BIST 9.916
DOLAR 35,04
EURO 36,35
ALTIN 2.922,62
HABER /  GÜNCEL

İran'daki protesto ne anlama geliyor?

BBC Farsça'dan Hossein Bastani, 23 Temmuz'da ülkenin kuzeyindeki bir sokak protesto gösterisinin ülkenin siyasi ve ekonomik dengeleri açısından taşıdığı anlamı değerlendiriyor.

Abone ol

İran'da tavuk eti fiyatlarındaki büyük artış, ülkenin kuzey batısındaki Neyşabur kentinde 23 Temmuz'ta gösterilerle protesto edildi.

İran'da bundan önceki son protesto gösterisi uluslararası yaptırımlar yürürlüğe konulduğunda düzenlenmişti.

Gelişmenin diğer önemli bir yanı da 2009'daki tartışmalı seçimlerden sonra protesto gösterisi düzenlenmeyen bir kentte gerçekleşmiş olması.

Ambargonun İran üzerindeki baskısı artarken kimi uzmanlar ekonomik sıkıntı ve güçlüklerin ülkedeki protestoların niteliğini değiştirebileceğini söylüyor.

Gözlemcilere göre 2009'daki gösteriler orta sınıftakilerin düzenlediği bir dizi protesto eylemiydi ancak bu son gösteri, düşük gelir gurubundakilerin benzer bir eylem sürecini başlatabileceklerinin olası işareti olarak algılanıyor.

İran'da yönetim, gıda fiyatlarındaki artış ile Neyşabur'daki gösterini arasında ilişki olmadığında ısrarlı.

Yönetim, gösterilerin tek seferlik bir eylem olmasını ve öyle kalmasını umuyor.

Yaptırımların sonucu

Son aylarda yetkililer pekçok defa uyarı yaptı. Bu uyarılarda uluslararası yaptırımların ekonominin günlük hayat üzerinde çok olumsuz etkiler yapacağı ifade delidi.

Aynı dönemde pekçok siyasetçi ve güvenlik yetkilisi, sosyal huzursuzların olabileceği ve bunun ekonomik sıkıntılardan kaynaklanabileceği uyarısında bulundu.

Örneğin Neyşbur'daki gösteriler, tavuk kıtlığının yönetim tarafından "güvenlik önceliği" olarak algılanmasına yol açacak.

Bu da ekonominin diğer kesimlerinden bu alana kaynak aktarılması anlamına gelecek.

Ancak İran'a yaptırımların devam ediyor olması, benzer bir kıtlığın et, ekmek, ilaç ya da sütün de aralarında bulunduğu yüzlerce üründe başgösterebileceği ve yönetimin buna duyulan tepkileri münferit krizler olarak idare edemeyebileceği anlamına geliyor.

Hükümet, bu so gelişmeler karşısında çare olarak daha fazla ithalat yapmaya yöneliyor.

Ne var ki bankacılık sektörünün kıskaç altına alınmış olması bu konunun daha içinden çıkılmaz bir hale gelmesine yol açabilir.

Petrol ambargosunun ülke ekonomisine zarar verdiği bir ortamda yönetimin bu ithalatı karşılacak döviz kaynaklarını da bulması gerekiyor.

Petrol yaptırımları, döviz rezervinin daralmasına yol açtı.

Eylem kitlesi farklı

Güvenlik açısından bu tür gösteriler yönetimin daha büyük sorunlar yaşayabileceğine işaret ediyor.

Güvenlik riskindeki artış, bu son eylemi düzenleyenlerin temsil ettiği kesim ile bu tür eylemlere karşı konuşlandırılan Basij adlı güvenlik teşkilatının üyelerinin aynı gelir gurubundan geliyor olması.

2009 yılında siyasi gösterilere müdahale eden Basijlerin benzer bir müdahaleyi alt gelir grubundakilere yaparken farkı hislere kapılacak olabilirler.

Rejim, 2009’daki gösteriler sırasında daha uyumlu işliyordu; bugün ise, rejimin içinde farklı çıkışlar oluyor.

Öyle ki, dini lidere yakın medya kuruluşları, cumhurbaşkanlığındaki kimi yetkililerin ekonomik krizi daha da derinleştirerek Batı ile nükleer çekişmede "davayı" terk etmeyi hesapladığı suçlamasını getiriyor.

Bütün bunlar Neyşabur'da olanların illaki tekrar edeceği anlamına gelmiyor.

Tahran dünyanın en baskıcı ve bunu en etkili biçimde yapabilen bir rejime evsahipliği yapıyor.

Dolayısıyla, yönetim, binlerce kişinin sokaklara dökülmesini engelleyecek korku kampanyaları ile amacına ulaşabilir.

Ne olursa olsun, uluslararası yaptırımların yoğunlaşması ve ekonomi üzerindeki etikileri, İslam cumhuriyetini, sosyal, siyasi, ve güvenlik alanlarında tehdit ediyor; yönetimin bu krizi yönetme konusunda yeteneğinin olup olmadığı ise belli değil.