BIST 10.025
DOLAR 35,21
EURO 36,72
ALTIN 2.960,69
HABER /  GÜNCEL

İran'a yönelik baskı artıyor

Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı'ndan 2 üst düzey yetkili görüşmelerde bulunmak üzere İran'a gitti.

Abone ol

Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı'ndan 2 üst düzey yetkili görüşmelerde bulunmak üzere İran'a gitti. BM'ye bağlı çalışan Ajans, İran'ın, Uluslararası Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Anlaşması'nın ek protokolünü imzalamasını ve tüm nükleer tesislerine girerek sınırsız inceleme yapma yetkisine sahip olmak istiyor. Reform yanlılarıyla muhafazakarlar arasında görüş ayrılıkları sürerken, Tahran yönetiminin tutumunun ne olacağı hala belirsiz. İran'a yönelik uluslararası baskı ise artıyor. "Yabancı baskılara boyun eğmek İran İslam Cumhuriyeti'nin sonunun başlangıcı olacaktır." Bu uyarı, katı muhafazakarlardan, Tahran'da yayımlanan Kayhan Gazetesinin Genel Yayın Müdürü Hüseyin Şariatmadari'den geldi. Şariat Madari ve aynı siyasi çizgideki arkadaşları, İran'ın, Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Anlaşması'ndan çekilmesini istiyor. Çünkü Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı İran'ın, bu anlaşmanın ek protokolünü de imzalayarak, tüm nükleer tesislerde sınırsız ve serbest kontrollere izin vermesini talep ediyor. Ek protokol, 2 kişilik Ajans heyetinin bugün başlayan görüşmelerinin de gündeminde. İran'ın nükleer programındaki gerçek niyetini açıklığa kavuşturmak isteyen Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı bunun için ekim ayı sonuna kadar süre tanıdı. ULUSLARARASI BASKI ARTIYOR Bu süre içinde sorunun giderilememesi durumunda İran, uluslararası yükümlülüklerini yerine getirmediği suçlamasıyla BM Güvenlik Konseyi'ne havale edilecek. Ancak şimdiye kadar bağlayıcı sözler vermekten kaçınan Tahran yönetiminin tutumunda bir değişiklik yaşanması beklenmiyor. İranlı yetkililer, haftalardır yaptıkları açıklamalarda ek protokole temelde karşı olmadıklarını, ancak dayatmalara da boyun eğmeyeceklerini belirttiler. Tahran bu konuda kumar oynuyor. Çünkü Irak Savaşı'ndan farklı olarak, karşısında geniş bir uluslararası cephe bulunuyor. ABD'deki geleneksel molla rejimi karşıtlarından, İsrail'e ve Avrupalılara dek. Irak Savaşı'nda ABD'ye destek vermeyen Avrupalılar, İran'ı, işbirliğine yanaşmaması durumunda siyasi ve ekonomik yaptırımlarla tehdit etti. Şimdiye kadar Tahran'ın en yakın müttefiki olan ve İran'ın nükleer tesislerini geliştirmesine teknik yardımda bulunan Rusya da şimdi Tahran'a katı davranmaması uyarısında bulundu ve hatta bu sefer İran'daki projelerini durdurabileceği mesajını verdi. Rusya'nın bu dönüşünün arkasında şüphesiz ABD'nin ikna sanatı yatıyor. Ancak Rusya'yı rahatsız eden bir başka nokta, İran'ın nükleer açıdan tek başına ayakta duracak duruma gelmeye başlaması ve Moskova'nın İran'ın faaliyetlerini kontrolde zorlanmaya başlaması. İran daha aylar öncesinde kendi uranyum yataklarını değerlendirmeye başladığını açıklamıştı. TAHRAN TUTUMUNU NETLEŞTİREMEDİ Ajans müfettişleri rutin kontrollerde iki kez zenginleştirilmiş uranyum izlerine rastladı. İran bunların ithal edilen aletlerden geriye kalan artıklar olduğunu, dolayısıyla sorumluluk üstlenemeyeceğini belirtti, ancak uluslararası alanda şüphe ve güvensizliğin artmasını önleyemedi. İran tarafında tartışmalar ise yoğun bir şekilde sürüyor. İran'ın dini lideri Ayetullah Ali Hamaney'in çevresindeki muhafazakarlar katı çizgiyi temsil ediyor. Cumhurbaşkanı Muhammed Hatemi'nin etrafında toplanan, ancak arkalarındaki büyük halk desteğine rağmen iç politikada güçsüz durumdaki reformcu kanat ise uzlaşmaya hazır görünse de pek yurtsever görünmeyen böyle bir davranışın halk arasında yanlış anlaşılacağı endişesiyle adım atmaya cesaret edemiyor. Özellikle de 20 Şubat'taki meclis seçimleri öncesinde. Tabii ki bu tartışmada bölgesel güçleri de gözardı etmemek gerekir. Pakistan ve Hindistan yıllardır nükleer silaha sahip, Suudi Arabistan'ın nükleer silah satın almak istediği söyleniyor. İsrail ise zaten uzun süredir nükleer güç. Dolayısıyla özellikle Avrupa ülkelerinden gelen uyarılar İran'da hiç iyi karşılanmıyor. Tahran yönetimi, İsrail'in Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Anlaşması'nı hala imzalamadığını hatırlatarak, buna rağmen İsrail'e karşı uluslararası topluluktan tek bir sesin yükselmediğini belirtiyor.