BIST 9.627
DOLAR 35,20
EURO 36,65
ALTIN 2.955,99
HABER /  GÜNCEL

İran nükleer görüşmelerinde uzatma dakikaları

İran ve altı Batılı ülke arasında yıllardır yapılan nükleer görüşmeler New York'ta başlayacak olan yeni toplantılarla sürecek. Ancak Kasım'a kadar kalıcı çözüme ulaşma hedefinin giderek zorlaştığı ifade ediliyor.

Abone ol

İran ve altı Batılı ülke arasında devam eden nükleer kapasite görüşmeleri New York'ta başlayacak olan yeni toplantılarla sürecek. BBC Farsça Servisi'nden Amir Paivar, Kasım'a kadar kalıcı çözüme ulaşma hedefinin giderek zorlaştığını ifade ediyor:

Aynı futboldaki gibi bir tablo var. İki taraf da birer gol atmayı başardı ancak maç şimdi uzatmalara gidiyor.

Dakikalar ilerliyor, heyecan dorukta ve oyuncular sahada birbirlerine boş alan vermemek için mücadele ediyor. Galibi penaltı vuruşları belirleyebilir.

Bundan tam bir yıl önce İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'na katıldıktan sonra ülkesine dönmek üzere John F. Kennedy havalimanına doğru yola çıkmıştı. Tam o sırada ABD Başkanı Barack Obama'dan bir telefon geldi.

Bu kısa telefon görüşmesi dönüm noktası oldu ve yaklaşık 30 yıl aradan sonra İranlı ve ABD'li diplomatlar doğrudan görüşmelere başladılar.

Değişen taktikler

Gelecek hafta Ruhani tekrar New York'ta olacak. Gerçekleştirilen üst üste toplantılara karşın uzun vadeli bir nükleer anlaşma metni üzerinde herhangi bir uzlaşı sağlanamadı.

Ruhani New York'a indiği sırada Dışişleri Bakanı Güvenlik Konseyi'nin 5 daimi üyesi ABD, İngiltere, Fransa, Rusya ve Çin'in yanı sıra Almanya ile görüşmeleri başlatmış olacak.

Amaç yine İran'ın nükleer programı konusunda kalıcı bir anlaşma sağlamak.

Uluslararası Kriz Grubu'ndan İran analisti Ali Vaez, "Şu ana kadarki en belirleyici toplantı bu olacak" diyor. Vaez'e göre en önemli konu tarafların şu ana kadarki pozisyonlarını inatla savunmaya devam edip etmeyeceği. "Masaya yeni fikirler getirip getirmeyeceklerini göreceğiz" diyor.

Vaez gelecek hafta düzenlecek toplantılar için ümit besliyor ve "Bu kez İranlı ve Amerikalı yetkililer katı bir duruşla müzakere masasına oturmuyor" diye ekliyor.

Uzatma dakikaları

Müzakereleri sürdüren ülkelerin dışişleri bakanları en son Kasım 2013'teki Cenevre toplantısında eksiksiz olarak masadaydı. O toplantıda taraflar İran'ın nükleer programındaki ilerlemenin durdurulmasına karşılık uygulanan yaptırımlarda bir miktar gevşemeye gidilmesi üzerinde anlaşmıştı.

O toplantı sayesinde Ocak - Temmuz arasında Viyana'da gerçekleştirilen toplam altı zirvenin de kapısı aralanmıştı. Viyana görüşmelerinin amacı, Cenevre'de yakalanan uzlaşı ortamının devam ettirilmesi ve nükleer program konusunda kalıcı anlaşmaya varılmasıydı.

Ancak Viyana'dan istenen sonuçlar çıkmadı. Görüşmeler 24 Kasım'a kadar uzatılsa da tarafların pozisyonları arasında büyük farklılıklar devam ediyor.

Batılı güçler İran'dan uranyum zenginleştirme programını şu ankinin üçte birine indirmesini istiyor.

İran ise şu anki oranı 10 kat artırıp 2021'de Buşer nükleer santrali için gerekli olan nükleer yakıtı kendi başına üretmenin peşinde. Şu an santralin çalışması için gerekli olan yakıt Rusya'dan alınıyor.

Yaptırımlar konusunda da görüş ayrılıkları var. İran bir uzlaşı sağlanır sağlanmaz tüm yaptırımların kalkmasını istiyor. Batı ise bunun bir takvime bağlanmasını ve yaptırımların kademeli olarak kaldırılmasını savunuyor.

Karşılıklı suçlamalar

Taraflar arasındaki büyük görüş ayrılıkları uzmanların ümit beslemesine engel oluyor.

Uluslararası Stratejik Çalışmalar Enstütüsü nükleer silahsızlanma programı direktörü Mark Fitzpatrick, "24 Kasım'a kadar bir anlaşma sağlama ihtimali çok düşük" diyor.

Fitzpatrick, Tahran'ın son zamanlarda Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu'na (UAEK) nükleer programın askeri boyutları hakkında bilgi vermeyi reddettiğini hatırlatıyor ve "Öyle görtünüyor ki Dışişleri Bakanı [Muhammed Cevad] Zarif ve Ruhani şahinler karşısında daha fazla duramadı" diyor.

Ancak Tahran'ın katılaşan tutumunun son dönemde ABD'nin 25 İranlıyı daha yaptırım listesine ekleme kararı karşısında bir misilleme olabileceğini düşünenler de var.

Cenevre'de üzerinde anlaşılan ara uzlaşı yeni yaptırımların devreye girmemesi prensibini getirmişti. Ancak ABD varolan yaptırımları genişletme hakkını saklı tutuyordu.

Bu karşılıklı hamleler nihai uzlaşı ümitlerinin iyice azalmasına yol açmış durumda.

Rusya etkisi

İran'da kimi şahinler Batıyla uzlaşı sağlamanın artık öncelik olmaktan çıktığını düşünüyor.

Ruhani Cumhurbaşkanlığı görevine geldikten sonra ülke ekonomisi dengelendi ve bir istikrar yakaladı. Rial, ABD Doları karşısında güçleniyor, enflasyon düşüşte ve büyümenin de tekrar ivmelenmesi bekleniyor.

Ancak bu ekonomik başarı kısmen Ruhani'ye, kısmen de dondurulan yaptırımlara bağlı. Eğer nükleer program konusunda kalıcı çözüm bulunamazsa yaptırımlar tekrar İran ekonomisini tehdit etmeye başlayabilir.

Diğer yandan ise Batı ve Rusya arasında iplerin iyice gerilmesi kaçınılmaz olarak Tahran ve Moskova'yı birbirine yakınlaştırıyor.

Daha bu hafta içerisinde Rusya'dan bir heyet Tahran'ı ziyaret etti ve iki ülke arasında 90 milyar dolarlık işbirliği anlaşmalarının zeminini hazırladı.

Bu işbirliği projelerinin hayata geçip geçmeyeceğı ayrı bir tartışma konusu. Ancak Rusya'ya yaptırımların artması iki ülkeyi birbirine daha da yakınlaştırabilir.

Muhalif sesler

Görüşmelere etki eden bir diğer konu ise Irak ve Suriye'deki Irak - Şam İslam Devleti (IŞİD) örgütünün yarattığı tehdit.

Tahran'daki muhafazakarlar "Washington Orta Doğu'da bu kadar zora girmişken İran neden hep taviz veren taraf oluyor?" sorusunu soruyor.

Bu görüş özellikle Ruhani'ye karşı baştan beri muhalif olan Devrim Muhafızları tarafından dillendiriliyor.

Tüm bu gelişmelerin ışığında gelecek iki ay içerisinde kalıcı bir çözümün belirmesi beklenmiyor.

Uluslararası Stratejik Çalışmalar Enstütüsü'nden Fitzpatrick, "Neyse ki uzlaşma sağlanamaması durumunda eldeki tek alternatif tüm diplomatik kanalların kapatılması değil" diyor.

Beklentiler yeni şartlar içeren bir ara çözüm açıklanması yönünde.

Mevcut statükonun devam ettirilmesinin hem İran hem de ABD'nin çıkarına olduğu görüşü hakim. Ancak Washington ve Tahran'daki muhalefetin aynı şekilde düşünüp düşünmeyeceği bilinmiyor.