BIST 9.550
DOLAR 34,54
EURO 36,01
ALTIN 3.005,46
HABER /  GÜNCEL

İran medyasında Sümeyye Erdoğan'a çirkin iftira

İran'ın resmi ve gayri resmi medyasında, Türkiye'ye yönelik karalama kampanyası zirvede. Sümeyye Erdoğan hakkında iftira haberi tepki çekti.

Abone ol

İran Devrim Muhafızları tarafından yönetilen ingilizce yayın yapan Press TV'de, Sümeyye Erdoğan'ın Suriye sınırında yaralı IŞİD militanlarını ziyaret ettiği iftirasına yer verildi.

İran medyasında son dönemde Türkiye ve özellikle Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan aleyhinde yoğun bir kampanya gözleniyor.

İran'da devlete ait ya da devletin desteklediği medya kuruluşlarında uzun zamandır yürütülen en kapsamlı algı operasyonu, "Türkiye'nin Ortadoğu'daki teröristlere özellikle DAEŞ'e yardım ettiği" iddiasının işlenmesi şeklinde görülüyor.

İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani'ye bağlı IRNA'nın abonelerine servis ettiği haberlerde, Türkiye aleyhtarı iddia ve suçlamalara geniş yer ayrılırken, bu iddiaların asılsızlığını ispatlayan ya da bunları reddeden resmi açıklamalara yer vermekten kaçınılıyor.

İran'da yayımlanan "aferineshdaily" adlı gazetede yer alan başmakaleyi 26 Temmuz 2015'te abonelerine servis eden IRNA, Türkiye'nin DAEŞ'e karşı mücadelesinin ciddi olmadığını ve sorgulanması gerektiğini savundu. Makalede, bazı Batılı yayın organlarında yer alan suçlamalar tekrarlanarak, Türk hükümetinin terör örgütüne gizlice askeri yardım sağladığı öne sürüldü.

IRNA'nın 27 Temmuz 2015 tarihli analiz haberinde de Türkiye'nin Suriye rejimine karşı terör örgütü DAEŞ'e alan açtığı suçlaması yöneltildi.

Aynı ajansın Türkiye'nin düzenlediği sınır ötesi terör operasyonlarını konu alan 28 Temmuz 2015 tarihli bir diğer analiz haberinde, Türkiye'nin DAEŞ militanlarını desteklediği ancak son zamanlarda bu destekten vazgeçtiği için örgütün kontrolden çıkarak Türk topraklarında saldırılar düzenlediği iddia edildi.

iran-medyasi.jpg

DİNİ LİDERİN HİMAYESİNDE KARALAMA KAMPANYASI 

Türkiye'ye yönelik karalama kampanyasının yönetimin izni ve kontrolünde geliştiğinin göstergelerinden biri de dini lider Ayetullah Ali Hamaney'e yakınlığıyla bilinen Keyhan gazetesinin yayınları. Ülkenin en köklü basın kuruluşlarından olan gazete, 25 Haziran 2015'te "Türkiye, Suudi Arabistan ve Katar: DAEŞ'in merkez komutanlığı" manşetini atarak, uzun süredir özellikle Batı medyasında incelikle işlenen "Türkiye'nin DAEŞ'e destek verdiği" suçlamasını seslendirdi. Keyhan'ın haberinde Suriye krizinin başından beri Türkiye, Suudi Arabistan, Katar ve Lübnan'daki 14 Mart Hareketi'nin Suriye'deki terör örgütlerine destek verdiği iddiası yer aldı.

Yine Keyhan gazetesinde yayımlanan 25 Temmuz 2015 tarihli bir makalede, Türkiye'nin Suriye rejimini devirmek için terör örgütü DAEŞ'le ittifak kurduğu ve hatta örgütle Türkiye'de herhangi bir terör eylemi düzenlememesi konusunda gizli bir anlaşma yaptığı iddiasında bulunuldu. Hamaney'e bağlı gazete, DAEŞ'in 20 Temmuz 2015'teki Suruç saldırısı sonrası bu ittifakın bozulduğunu öne sürerek, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın da DAEŞ'e karşı savaşan Kobani'deki Kürtlere yardımları engellediği yalanını savundu.

Rejimin sacayaklarından İran Devrim Muhafızları'nın kontrolündeki Fars Haber Ajansı (FHA) da 25 Temmuz tarihli bir haberle Türkiye'yi terör örgütü DAEŞ'le aynı karede gösterme çabasıyla 25 Temmuz'da Kobani'ye saldıran DAEŞ teröristlerinin bölgeye Türkiye topraklarından geçtiği suçlamalarına sarıldı.

Ajansın analisti Sadullah Zarei, Suruç'taki saldırıdan beş gün sonra kaleme aldığı makalesinde, Türkiye'nin Suriye rejimini devirmek için terör örgütü DAEŞ'le ittifak yaptığını ve Türk Hükümeti'nin DAEŞ ile Türkiye'de herhangi bir terör eylemi yapmaması konusunda gizlice anlaştığını ileri sürdü.

FHA, bu arada Türkiye'ye habercilik adı altında gerçekleştirdiği saldırısını daha ileri taşıyarak, 27 Temmuz 2015'teki kurgu haberinde DAEŞ'in Türkiye ile kapsamlı ekonomik ilişkilere sahip olduğunu, örgütün Türk hükümetince silahlandırıldığını öne sürdü.

Türkiye'ye yönelik karalamalarını sistematik biçimde devam ettiren FHA, 1 Ağustos 2015'te Hamaney'in Başdanışmanı Ali Ekber Velayeti'yle yapılan bir roportaj yayınladı. Velayeti, Türkiye'yi açık bir şekilde bölgedeki terör örgütlerine destek vermekle suçladı. Velayeti aynı iddiaları 30 Temmuz 2015 tarihinde el-Cezire'de yayınlanan röportajda da tekrarladı.

FHA, daha önceki tarihlerde de Türkiye'ye karşı kara propaganda içeren metinler yayınladı. Ajans, 17 Nisan 2014'te "Suudi Arabistan ve Dubai'den Ermeni Soykırım iddialarına destek ve Türkiye Enfal operasyonu için teröristleri eğitiyor", 18 Mayıs 2014'te "Türk, Suudi ve Katarlı subaylar Humustan çekildiler", 19 Mayıs 2014'te "Ankara, ABD'nin tavsiyesi üzerine DAEŞ'le ilişkisini kesiyor" başlıklı iftiralar içeren metinleri yayımlayarak algı operasyonuna malzeme sağladı.

Devrim Muhafızları Ordusu'na yakın bir diğer kuruluş Tasnim Haber Ajansı da 1 Ağustos'ta Suriye'nin eski Enformasyon Bakanı Mehdi Dahlullah ile yapılan bir röportajı yine Türkiye'ye yönelik suçlamalar için kullandı.

İRAN PKK'NIN ZAYIFLATILMASINA KARŞI

Türkiye'nin terör örgütleri DAEŞ ve PKK'ya yönelik başlattığı sınır ötesi operasyonlar İran yönetiminde büyük rahatsızlığa neden oldu. Hükümet yetkililerinin rahatsızlıklarını açıkça dile getirmesine paralel olarak yönetimin kontrolündeki İran medyası, bu gelişmeleri, "Türkiye'nin terör bahanesiyle Suriye topraklarına saldırdığı" şeklinde karaladı.

IRNA'nın 27 Temmuz 2015 tarihli analiz haberinde, Türkiye'nin terör örgütü PKK'ya yönelik hava saldırılarının DAEŞ'in güçlenmesine yol açtığı iddialarına yer verildi.

İran'ın önde gelen gazetelerinden "Dünya-yi İktisad", 28 Temmuz 2015 tarihli haberinde aynı temayı işleyerek, Türkiye'nin terör örgütü PKK'ya karşı düzenlediği operasyonlarla Kürtlere savaş açtığını, bunun Ortadoğu'daki istikrarsızlığı artıracağını ve DAEŞ'in hareket alanını genişleteceğini öne sürdü.

Nitekim İran Genelkurmay Başkanı Tümgeneral Hasan Firuzabadi, 3 Ağustos 2015'te Mehr Haber Ajansı'nda yayınlanan demecinde, "Bölgedeki Kürt grupların DAEŞ ile savaştığını, bu nedenle Türkiye'nin bu gruplara yönelik operasyonlar düzenlemesinin stratejik bir hata olduğunu" savunmuştu.

Türkiye'deki birçok DAEŞ militanının operasyonlarla ele geçirildiğini haberleştiren Hamaney'in kontrolündeki Keyhan gazetesi de Türkiye'nin DAEŞ militanlarıyla ilişkilerini temizlemeye çalıştığını öne sürdü.

'SÜMEYYE ERDOĞAN IŞİD MİLİTANLARINI ZİYARET ETTİ' İFTİRASI

Türkiye karşıtı kampanya yürüten yönetim destekli İran medyasının en işlevsel araçlarından biri de İngilizce yayın yapan Press TV.

İran Devrim Muhafızları tarafından yönetildiği bilinen kanal, 21 Temmuz 2015'teki yayınında, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın kızı Sümeyye Erdoğan'ı Suriye sınırındaki bir hastanede tedavi edildiği iddia edilen terör örgütü DAEŞ militanlarını ziyaret etmekle suçladı.

KANADA İLE PASLAŞARAK ERDOĞAN AİLESİNİ HEDEF ALDILAR

Kanada'daki Montreal merkezli "globalresearch.ca" internet sitesine dayandırılan suçlamalar, Cumhurbaşkanlığı tarafından sert ifadelerle yalanlanmış olmasına karşın Press TV, asılsız iddiaları internet sayfasında geniş biçimde yayınlamayı sürdürdü. Press TV'nin bir haftayı aşkın yayından kaldırmamakta direndiği kara propaganda amaçlı metin, her zaman olduğu gibi İran yönetiminin desteklediği diğer yayın organlarında da yer buldu.

İran medyasının, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı doğrudan hedef aldığı son gelişme, dezenformasyon amaçlı yayınlar yaptığı bilinen bir internet sitesinin ürettiği yalanı, gerçek bir haber gibi yaygın biçimde kullanması oldu. Türkiye'deki bazı internet sitelerine dahi nüfuz eden karalama kampanyasında Rus lider Vladimir Putin'in, Türkiye'nin Moskova Büyükelçisi Ümit Yardım'ı makamına çağırdığı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'a diktatör dediği iddiaları ortaya atıldı. Putin'in sözcüsü Peskov, iddiaları kesin bir dille yalanlamasına karşın İran haber ajansları asılsız haberi gündemde tutmak için büyük çaba harcadı.

YEMEN ÜZERİNDEN MEZHEPÇİ ALGI OPERASYONLARI

İran yönetiminin kontrolündeki yayın organlarının Türkiye'ye yönelik algı operasyonunda Yemen meselesi de geniş bir yer teşkil etti. Yemen meselesini, bölgedeki mezhepsel tansiyonu artırarak kutuplaşmayı hızlandırmak için kullanan İran unsurları, Türkiye'yi mezhepsel reflekslerle hareket eden bir ülke gibi gösterip bölgesel aktörlerle arasında ön yargı duvarları inşa etmeye çalıştı.

İran ile ilişkili olduğu yaygın olarak bilinen yayınlarda, kaynağı belirsiz görünen haber metinleri hızla yaygınlaştırılarak, Yemen'deki iç savaşın hız kazanmasından itibaren Türkiye'nin bu ülkeye müdahalelerde bulunduğu teması işlendi.

IRNA, 6 Şubat 2015'te karalamaları daha ileriye taşıyarak, Tahran yönetiminin kontrolündeki Husilerin idare ettiği Yemen Haber Ajansı'na (SABA) dayandırdığı iddialarla Türk Hava Yolları'nı hedef aldı. "Türk Hava Yolları (THY) Yemen'e, Suriye'de savaşan Yemenli teröristleri nakletti" başlıklı bir haberi abonelerine servis eden IRNA, "Türkiye'nin hedefinin, Suriye ve Irak tecrübesini Yemen'e aktarmak olduğu" suçlamasında bulundu. Haberde, "THY aracılığıyla Yemenli teröristlerin Suriye'ye nakledildikleri" iddiaları tekrarlandı.

İran Devrim Muhafızlarına bağlı Fars Haber Ajansı (FHA) da karalama kampanyasında en aktif işlev gören araçlardan biri durumunda. 1 Haziran 2015'teki haberinde, Yemen'de İran kontrolündeki Husi Ensarullah yetkililerine dayandıran bazı internet sitelerini kaynak gösteren FHA, Sana'da Türk, Katar ve Suudi Arabistan gizli servisleri için çalışan 8 casusun yakalandığı iddiasını servis etti. FHA'nın yayınının hemen ardından, aynı metnin Yemen ve İran menşeli internet sitelerinde eş zamanlı olarak kullanılması algı operasyonunun en belirgin göstergelerinden biri olarak dikkati çekti.

İran unsurları böylelikle, en yaygın halkla ilişkiler yöntemi olarak bilinen "İrtibatlı internet sitelerinin birbirlerini kendi aralarında referans göstererek bir haberi kar topu misali olabildiğince geniş alana yayma" stratejisini kullandı. Dezenformasyonları güçlendiren İran unsurları, basını, Türkiye karşıtlığıyla beslenen kitlelerin tahrik edilmesi için araçsallaştırdı.

RAHATSIZLIK İRAN MAKAMLARINA İLETİLDİ

İran'daki, yönetim destekli medyanın Türkiye'ye yönelik karalama kampanyası karşısında Ankara'nın rahatsızlığını çeşitli mekanizmalarla Tahran yönetimine bildirdiği ancak İranlı yetkililerin uyarıları dikkate almama noktasında ısrarcı bir tutum sergilediği öğrenildi.