BIST 9.480
DOLAR 34,43
EURO 36,37
ALTIN 2.837,00
HABER /  GÜNCEL

İran ile ABD'nin gizli görüşmeleri

ABD'nin El Kaide'yi desteklemekle suçladığı İran, ABD ile ilişkilerini geliştirmek istediğini belirtiyor

Abone ol

1979 yılındaki İran Devrimi’nden beri Washington ile Tahran arasında diplomatik sessizlik hüküm sürüyor. Amerika Birleşik Devletleri, İran’la diplomatik ilişkilerini kesmiş durumda. Fakat anlaşıldığı kadarıyla son günlerde yine iki hükümetin temsilcileri, büyük ölçüde kapalı kapılar ardında olsa da, görüşmeye başladı. Şimdilik kimse diplomatik ilişkilerin yeniden kurulmasından söz etmese de, uzun süren suskunluk bozuldu. İran Dışişleri Bakanı Kemal Harrazi’nin Lüksemburg’a yaptığı son ziyaret sırasında söyledikleri kulağa şaşırtıcı geliyordu: Harrazi, İran’ın dış dünyayla iyi ve normal ilişkiler aradığını ve Amerika Birleşik Devletleri’nin de bu arayışın dışında olmadığını açıklıyordu. Harrazi ayrıca, Amerika Birleşik Devletleri’yle yeniden ilişkiye geçme düşüncesinin, Tahran’da reformcularla muhafazakarlar arasında bir görüş ayrılığı olarak yorumlanmasının yanlış olacağını sözlerine ekliyordu. Çünkü Harrazi’ye göre, bu konudaki görüş ayrılıkları bu grupların ötesine de taşıyor ve tartışma henüz sürüyordu. Belli ki bu tartışma artık doğrudan ABD ile sürdürülüyor. Amerikan basınında çıkanlara inanmak gerekirse sadece Cenevre’de değil, ABD ve İran’da da görüşmeler yapılıyor. En azından Cenevre’deki görüşmeler artık gizli değil. İran’ın Birleşmiş Milletler’deki Büyükelçisi Cevad Zarif, bunda alışılmamış hiç birşey görmüyor; bu görüşmelerin, BM'in himayesinde, iki ülkenin ortak ilgi alanında bulunan, Afganistan gibi konularda sürdüğünü belirtiyor. Amerikalıların Bağdat’a girmesinden beri ortak ilgi alanında bulunan konuların sayısı olağanüstü arttı. İran, Saddam Hüseyin’in bertaraf edilmesinden memnuniyet duyacağını gizlemedi. Fakat aynı zamanda Irak'ın artık tamamen Amerikan kontrolü altında olması, Tahran’daki muhafazakarların başını ağrıtıyor olmalı. 22 yıl önce gerçekleşen İslam Devrimi’ni izleyen ilk yıllarda, devrim lideri Humeyni’nin “büyük şeytan” olarak nitelediği ABD uzak bir ülkeydi. Ama 11 Eylül’le ve özellikle de Bağdat’ın Amerikan birlikleri tarafından ele geçirilmesinin ardından, ABD bir komşuya dönüştü. Bu nedenle İran, şu anda ABD ile resmen varolmayan ilişkileri zedeleyen merkezi konularda tavır almaya zorlanıyor. Bunlar arasında, nükleer bir güç olma yönündeki arzuları, Orta Doğu barış sürecine bakış açısı, Irak’ın geleceği ve İslam Devrimi’nin ihracı gibi konular da yeralıyor. Bütün bunlar, Amerika Birleşik Devletleri’nin aşırı bir kuşkuyla izlediği ve George W. Bush’un İran’ı “Şer Ekseni”ne dahil dahil etmesine büyük ölçüde neden olan konular. Tahran bütün bunları reddediyor: Nükleer santralların elektrik üretmek için inşa edildiğini ve Viyana’daki Atom Enerjisi Ajansı’yla işbirliği içinde olduğunu söylüyor. İslam Devrimi’ni ihraç etme çabasından yıllar önce vazgeçtiğini ve bunun Irak için de geçerli olduğunu savunuyor. Eğer ülkesine geri dönen Şii lider Ayetullah el Hakim bir İslam devleti kurulmasını talep ediyorsa, bu konuda son kararı Irak halkının vereceğini vurguluyor. Tabii İsrail’le Filistinliler arasında barış sürecinde de aynı ilkelerin geçerli olduğunun altını çiziyor. Gerçi Tahran İsrail’in varlığını tanımıyor, ama Dışişleri Bakanı Harrazi, eğer Filistinliler yine de İsrail’le bir anlaşmaya varmaya karar verirse, kendilerinin buna karışmayacağını anlatıyor. Bütün yalanlamalara rağmen, İran Devlet Başkanı Hatemi’nin Lübnan ziyareti, Tahran’ın desteklediği Hizbullah gibi grupları, İsrail karşısında daha ılımlı davranmaya zorlanmak amacını da güdüyor. En azından, Washington, İsrail ve Filistinlileri barış planı konusunda ikna etmeye çalıştığı sürece. Bu ortamda, Washington’la Tahran’ın yakınlaşması önündeki engeller önemli ölçüde azaltılabilir. Yine de iki taraf da dikkatli: Harrazi’nin Lüksemburg’da yaptığı, “Amerika Birleşik Devletleri’yle ilişki kurmaya hazırız” şeklindeki açıklama, Tahran’da bir sözcü tarafından, “medyanın hatalı yansıtması” olarak tanımlandı. ABD Dışişleri Bakanı Colin Powell da, İran’la görüşmeler yapılmasının, diplomatik ilişkilerin yeniden kurulması anlamına gelmediğini söyledi.