BIST 9.550
DOLAR 34,54
EURO 36,01
ALTIN 3.005,46
HABER /  GÜNCEL

Irak'ta Şii-Sünni çatışmasına doğru

Irak'a giden Cengiz Çandar gözlemlerini anlatırken Irak'ın geleceği hakkında yaptığı yorumlar hayli karamsar..

Abone ol

Irak'ta Şiilerin gecikmeli imzaladığı ve itirazlarla dolu Irak geçici anayasası ülkede tansiyonu yükseltti. Ülkede Şiilerin, Sünnilerin ve Kürtlerin hesapları farklı olunca gerilim had safhaya çıktı. Dünden Bugüne yazarı Cengiz Çanrdar da Irak'a giderek gözlemlerini aktarıyor. Çandar durumun önceki aylaar göre daha kritik bir safhaya geldiğini belirtiyor.

Önemli olan, Irak'ta "Şii-Kürt dengesi"nin de, "Sünni-Şii dengesi"nin de kurulabilmesinin pek güç oldugu ve kriz aşılsa bile, ilerleyen dönemde de Irak'ın krizlere gebe olduğunun açıkça ortaya çıkmış olması.
Daha birkaç gün önce, "geçici anayasa" üzerinde mutabakat sağlanmış olmasına rağmen, tam imza töreni sırasında böyle bir gelişmenin patlak vermesinin gerekçesi, aralarında "dinciler'in ağır bastığı Şii şahsiyetlerin iki noktada ileri sürdükleri itirazlar. Bunlar şöyle:

1. Önümüzdeki yıl kabul edilmesi tasarlanan "nihai anayasanın" halk oyuna sunulması ve "toplam üç vilayetin üçte ikisinin hayır oyu vermesi halinde anayasanın revize edilmesi"nin ilke olarak kabul edilmiş olması.
Şiilerin itirazı, "Kürdistan federal bölgesi" olarak kabul edilen Süleymaniye, Erbil ve Dohuk illerinin böyle davranabileceği, bunun da Kürtlere Irak üzerinde "veto yetkisi" tanımak anlamına geleceği savına dayanıyor.
Oysa, Kürtler, bunu "herhangi üç vilayet" olarak anlaşılması gerektiğini, "üç Kürt ili"nden gayri El Anbar, Selahaddin (Tikrit'i içeren) Musul (resmi adıyla Ninova) illerinde oluşan üç Sünni vilayetinin bulunduğuna dikkat çekiyorlar.
Aslında söz konusu madde, Şii çoğunluga karşı Sünni ve Kürt dengesini kurabilmek için konulmuş. Şiilerin bu tavırla, "Irak'ta Şii hâkimiyeti" kurmak istediklerine dair kuşkular beslenmiş oluyor.

2. Şiiler, ayrıca, bir Şii, bir Sünni, bir Kürt'ten oluşması ilkesine dayanan 'Cumhurbaşkanlığı Konseyi'nin 5 kişi olmasını, bunun 3'ünün Şii ve ayrıca başbakanın da mutlaka Şii olması gerektiğini vurguluyorlar. Bu da, Şiilerin "Irak'a hâkim olma" amacını yansıtıyor.
Şiilerin, "geçici anayasa"nın imzasını geciktirme gerekçelerinden biri de, geçen hafta Kerbela ve Kazimiye'de (Bağdat), Şiilere yönelik kanlı terörist saldırılardan sonra "şartların değiştiğini" ileri sürmeleri. Mesut Barzani buna şiddetli tepki göstermiş ve "Kurban ayının ilk günü Erbil'de aynı tipte bize yönelik saldırılar üzerine biz de aynı şekilde bir itiraz getirsek, kabul eder miydiniz" diye sormuş.

Üzerinde adeta "konsansüs" bulunan bir değerlendirme de, Şiilerin son dakikadaki bu "su koyması"nın, İran'ın Amerika'ya karşı bir "hamlesi" olduğuna ilişkin. Bu değerlendirmeyi yapanlar, -ki, çoğunlukla Kürtler- İran'ın, Irak'ta Amerika'ya "başarı zevki" tattırmamak istedikleri üzerinde duruyorlar.
Bu arada, Şiilerin silahlanmaya başladığı ve "Bedr tugayları"nın yeniden oluşturulduğu, ayrıca Muktada Sadr'ın da -ki, iplerinin tümüyle İran'ın elinde olduğu kanısı yaygın- silahlı birimleri örgütlediği uzerinde duruluyor.
Bu gelişmeleri dikkatle izleyen Sünni Arap aşiretlerinde de, Şiilere karşı silahlı örgütlenmeye gidildiği ve bir "Sünni-Şii iç savaşının tohumlarının yeşermeye başladığı" anlatılıyor.

Eğer, bu "kriz" aşılabilse, aslında "geçici anayasa" Türkiye'nin "en işine gelebilecek" bir şablonu yürürlüğe koymuş olacak. Çünkü, "geçici anayasa"da Bağdat ve Kerkük'ün hiçbir "federal bölgede yer almayacakları", yani "Brüksel modeli"ni hatırlatan bir "özel statü"ye sahip olmaları kabul edilmiş durumda. Yani, "nihai anayasa"da bile, Kerkük'ün "Kürdistan'a dahil edilmeyeceği"ni Kürtler kabullenmis vaziyetteler.
Ancak, simdi gelinen nokta, "geçici anayasa"nın övülen tüm "uzlaşmacı-demokratik özellikleri" bir yana, Kabul edilip edilmeyeceğinin belli olmaması. Dahası, kabul edilse, yani "kriz" aşılsa bile, Irak'ın geleceğini bir "tarihi mayın tarlası"nı andırması.

Burası, Erbil-Kerbela-Bağdat saldırılarının ardından, iki ay öncesiyle kıyasladığımda, hayli "asabi" bir ülke halini almış. Musul-Erbil, Süleymaniye-Kerkük arasındaki kontrol noktaları bolluğuna ve gerilime daha önce hiç rastlamamıştım.
Irak gözlemlerime devam edeceğim...