BIST 10.025
DOLAR 35,16
EURO 36,68
ALTIN 2.956,54
HABER /  GÜNCEL

Irak'ta en büyük sorun güvenlik

Time dergisi ve ABCNEWS'in Irak'taki 30 kentte yaptırdığı araştırmaya göre Iraklıların en kaygılı olduğu konu güvenlik.

Abone ol

ABD Başkanı George Bush'un, ana muharebenin sona erdiğini açıklamasının ardından Irak'a 5 ekip gönderen ABCNEWS ile Time dergisi, 30 kentte incelemelerde bulunarak sosyal yaşam ve zorlukları mercek altına aldı. ABCNEWS, internet sitesinde verdiği haberde, Irak halkının savaş sonrası çektiği zorlukları 8 kriterde gözlemledi. ''Güvenlik Kaygıları'', ''Sağlık Sorunları'', ''Eğitim'', ''Elektrik'', ''Su Sıkıntısı'', ''Yönetim'', ''İşsizlik'' ve ''Ticaret'' başlıklarıyla verilen haberde, 30 kentte ikamet eden Iraklılara, koalisyon kuvvetlerinin denetimindeki hayat şartlarına ilişkin görüşleri soruldu. Bush'un ''Ana muharebe sona erdi'' yolundaki açıklamasından bu yana yapılan en kapsamlı çalışmada, Iraklılar, ''Durum düzeldi mi'' ve''Şartlar savaş öncesindeki gibi mi'' sorularına cevap verdi. GÜVENLİK Iraklıların büyük bölümü, en çok güvenliğin henüz sağlanamamış olmasından kaygı duyuyor. Iraklıların, güvenliğin ülke genelinde ''çok kötü'' durumda olduğufikrinde birleştiği gözlenirken, güvenlik, Irak'ın kuzeyinde ''biraz kötü'', ülkenin orta kesimlerinde ''çok kötü'', güneyde ise ''kötü'' olarak nitelendiriliyor. Irak'ın orta ve güney kesimlerinde, silahlı saldırılarda ölüm sayısının, savaş öncesine oranla çok daha fazla arttığı gözleniyor. Eskiden Arap ülkeleri arasında en çok okur-yazar kadın nüfusuna sahip olmakla ve kadınlara yüksek mevkilerde iş şansı tanımakla övünenIrak'ta artık kadınlar, daha çok şiddete maruz kalıyor. Iraklı direnişçilerin ABD askerlerine yönelik saldırıları artarken, işgal döneminde ölen Amerikalı asker sayısının, savaş sırasında ölen asker sayısını aşması dikkat çekiyor. Daha da önemlisi, güvenlik konusunda çekilen sıkıntı, farklı alanlarda da etkisini gösteriyor. 19 Ağustos'ta BM karargahına, 27 Ekim'de de Kızılhaç ofisine düzenlenen saldırılar sonucu, uluslararasıinsani yardım kuruluşlarının Bağdat'taki çalışanlarını geçici olarak geri çekmesi, sıkıntıların bir an önce giderilmesine dair ümitleri azalttı. Güvenlik, yardım kuruluşlarının çalışmalarının yanı sıra sağlık veeğitimin düzeltilmesine ilişkin çabalara da darbe vuruyor. Amerikan askerlerini hedef alan direnişçiler, ABD tarafından oluşturulan Geçici Hükümet Konseyi üyelerini ve işbirlikçilerini de tehdit ediyor. Ülkenin kuzeyinde de birçok Iraklı, sorunlarının kaynağı olarak güvenliğin sağlanamamış olmasını gösteriyor. Savaştan önce kadın ve çocukların geceleri sokağa çıkamadığı Musul'da ise Saddam dönemine göre daha rahat bir hayat hüküm sürüyor ve kent sakinleri, sanki hiç savaş görmemiş gibi günlük yaşamını sürdürüyor. Güneyde ise savaştan sonra sakin ve umut dolu yaşam süren Iraklıların büyük bölümü, bir süre sonra tansiyonun arttığını ve durumun gittikçe kötüleştiğini düşünüyor. Kerbela'da da Saddam Hüseyin rejiminin devrilmesiyle hakim olan bayram havası, yerini hızla korkuya bırakıyor. Halkın ''güvenliğe'' bakış açısı, kişiden kişiye değişiyor. Kimileri, şiddet olaylarını güvenliğin sağlanamamış olmasına kanıt olarak gösterirken, bazıları direnişçilerin eylemlerinden, bazıları daAmerikan askerlerinin baskınlarından yakınıyor. Sonuç olarak halk, bir görüşte birleşiyor: Irak'ın, kendi asayiş ve düzenini sağlayacak polis gücünü oluşturması... Başkent Bağdat'ta hastane kaynaklarından alınan bilgilere göre, savaş öncesi şiddet eylemlerinde ayda 16 kişi ölürken bu rakam kayıtlara Ağustos 2003'te 872, Eylül 2003'te ise 667 olarak geçti. Irak'ta şu an için 55 bin yerel güvenlik görevlisi ve 700 asker görev yapıyor. Güvenliğin sağlanması için ise 75 bin güvenlik görevlisi, 40 bin asker gerekiyor. SAĞLIK Irak'taki sağlık sorunlarının kaynağını tamamen, savaş öncesinde uygulanan ambargo oluşturuyor. Iraklıların büyük bölümü sağlık sisteminin savaş sonrasında daha da kötüleştiğini düşünürken, sorun, Irak'ın kuzeyinde ''savaş öncesiyle aynı'', ülkenin orta kesimlerinde ve güneyde ''aynı ve daha kötü'' olarak nitelendiriliyor. Halk, can çekişen sağlık sisteminin bozuk olmasında sanık sandalyesine Saddam'ı değil, Amerikan yönetimini oturtuyor. Sistemin, savaştan en az etkilenen kuzey bölgesi dışındaki tüm bölgelerde, işgal öncesi seviyesinden aşağıda olduğu belirtiliyor. En büyük sorun olarak ise özellikle antibiyotik olmak üzere temel sağlık malzemelerinin bulunamaması olarak göze çarpıyor. Ülkenin güneyindeki hastanelerde, tıp malzemesi sıkıntısı çekiliyor. Kendini güvende hissetmeyen halkın hastaneye gitmeye çekindiği ve uluslararası yardım çalışanlarının aynı nedenle bölgeyi terk etmesininsistemi sekteye uğrattığı kaydediliyor. Dünya Sağlık Örgütü'nün son raporuna göre, gıda yetersizliği, ishal ve hastalıktan ölüm oranı, savaş öncesine göre farklı değil. Raporda, savaş sırasında hastanelerin yüzde 7'sinin zarar gördüğü ve yüzde 12'sinin yağmalandığı belirtilirken, şu an 240 hastane ile 1200 kliniğin faaliyette olduğu kaydedildi. Yine aynı rapora göre, ülkede bir doktor savaştan önce 20 dolar, şu anda ise 160-260 dolar arasında maaş alıyor. Sağlık hizmetlerine, 2002 yılında 16 milyon dolar, 2003 yılında ise 422 milyon dolar harcandığı kaydedildi. EĞİTİM Irak'ta eğitim, işgalle birlikte yeni bir döneme girdi. Okullar, yaz tatilinin ardından geçen ay tekrar eğitim vermeye başladı ve Iraklı öğrenciler, Saddam Hüseyin resimlerinden arındırılan sınıflarında yeni bir eğitim dönemine başlangıç yaptı. Öğretmenlerin maaşları artırıldı ve savaş sonrası eğitim sisteminde büyük bir gelişme gözlendi. Savaş sırasında birçok okulun zarar gördüğü belirtilirken, onarılan ve daha iyi şartlara sahip olan okullarda durum, Irak'ın kuzeyi ile orta ve güney kesimlerinde ''daha iyi'' olarak nitelendirildi. Okulların onarılması için şu ana kadar 63 milyon dolar harcandığı kaydediliyor. Öğrencilerin, daha önce sahip olmadıkları okul malzemelerine kavuştukları ve okuyan öğrenci sayısının savaş öncesi rakama ulaştığı belirtildi. Okul binalarının sadece dış yüzeylerinin geliştirildiğini düşünen Iraklılar ise, eğitimin içeriğine önem verilmemesinden şikayet ediyorlar. Bazı Iraklılar da kitap ve benzeri temel ihtiyaçların karşılanamamasından yakınıyor. Resmi kaynaklara göre, savaş öncesinde 5,33 dolar alan bir öğretmen, artık 66,66-333,33 dolar maaş alıyor. İlk ve orta dereceli okullarda, 5,5 milyon civarındaki öğrenciye yaklaşık 222 bin öğretmen eğitim veriyor. ELEKTRİK İşgal sonrasında ortaya çıkan enerji sorunu, ülkenin kuzeyinde ve güneyinde büyük ölçüde çözüme kavuşurken, ülkenin orta kesimlerinde vebaşkent Bağdat'ta halen sıkıntı çekiliyor. ABCNEWS'in elektrik hizmetleriyle ilgili gözlemlerinin resmi açıklamalarla uyuştuğu dikkat çekerken, durum, ülkenin kuzey ve güneyinde ''daha iyi'', orta kesimlerde ise ''daha kötü'' olarak nitelendirildi. Ülke geneline elektrik sağlanabildiği ve üretimin, savaş öncesi düzeyine ulaştığı belirtiliyor. Sıkıntının, sadece Bağdat ve çevresinde devam ettiği, savaş öncesine göre düşük olan seviyenin dahada kötüleşebileceği kaydediliyor. Şii nüfusunun yoğun olduğu ve elektriğin siyasi amaçlar için kullanıldığı Kerbela kentinde, halkın elektrikten daha çok yararlanabildiği gözleniyor. Savaştan önce günlük 3300-4400 megavat olan elektrik üretimi, Nisan ayında 300 megavatken, bugün 4518 megavata çıkarıldı. Ülke genelindeki elektrik tüketimini karşılamak için üretimin günlük 6000 megavata çıkarılması gerekiyor. Savaştan önce Bağdat'a günde 18-24 saat arası elektrik verilebilirken, kent sakinleri, işgalle birlikte elektrikten sadece 12saat yararlanabilir hale geldi. SU Irak'ta halk, temiz su bulmakta büyük zorluk çekiyor. Bu, hastalıkların ve çocuk ölümlerinin artmasına yol açıyor. Savaştan önceki sıkıntıyı, savaş sonrasında işgal kuvvetlerinin yönetimi altında çekmeye devam eden halk, sağlık hizmetlerindeki aksaklıkta olduğu gibi su sıkıntısında da sorumluluğu Saddam dönemindeambargo uygulayan ülkelerde görüyor. Halkın yarısı içecek su bulmakta zorlanırken, sıkıntı, Irak'ın kuzeyinde ''aynı'', güney ve orta bölgelerde ise ''aynı ve daha kötü''olarak nitelendiriliyor. Su şebekelerinin savaş sırasında zarar gördüğü ve altyapının, savaşın başlamasıyla birlikte yağmalandığı belirtiliyor. Sistemin, 2004 yılı yazı veya sonbaharına kadar savaş öncesi durumuna getirilemeyeceği belirtiliyor. Savaştan önce, Bağdat halkının yüzde 90'ının temiz su ihtiyacını karşılayabildiği, bu oranın savaş sonrasında ise yüzde 60'a düştüğü kaydediliyor. Su şebekesinin yüzde 40'ının savaş sırasında zarar gördüğü bildiriliyor. YÖNETİM Irak'ın işgaliyle birlikte Saddam Hüseyin rejiminin devrilmesinin ardından ülkedeki yerel konseylerin tutumu, farklı parçalardan oluşan bir resmin ortaya çıkmasına neden oldu. ABD tarafından oluşturulan Geçici Koalisyon Yönetimi, savaş sonrasında mevcudiyet bulan 200'den fazla yeni konseyi, Irak hükümetinin yapılandırılmasında temel olarak görüyor. Geçici Koalisyon Yönetimi'nin, Irak halkının tamamının temsil edilmesini nasıl sağlayacağı henüz açıklık kazanmazken, oluşturulan Geçici Yönetim Konseyi'ne ulus seviyesinde temsil görevi verildi. Yeni yapının belirlenmesi için genel seçim planları yapılıyor ve savaş öncesi yerel yönetimleri, ''Saddam'ın dalkavukları'' olarak suçlayan bazı yöresel konseyler, kanalizasyon ve elektrik hizmetlerinieski seviyesine getirmeye çalışıyorlar. Bazı bölgelerde halkın, yerel temsilcilere kin veya çelişkili duygularla yaklaştığı gözleniyor. Halkın, temsilcilere, kendi deyimiyle, ''hiçbir şey yapmayan, ancak bir şeyler yapıyor gibi gözüken'' ABD'nin atadığı kişiler gözüyle bakmaya başladığı kaydediliyor. Iraklıların büyük bölümünün demokrasiye inandığı, bazılarının ise demokrasinin ne olduğunu gerçekten bilmediği göze çarparken, demokrasiyanlıları arasında çoğunluğun, Irak'ın buna hazır olmadığı düşüncesinipaylaştığı belirtiliyor. Çoğunluk, istikrarın şu an için demokrasiden daha önemli olduğunu düşünüyor. Halk, Irak'ın ülkede yaşayan Iraklılar tarafından yönetilmesi gerektiği görüşünü paylaşıyor. İŞSİZLİK VE TİCARET Saddam Hüseyin rejiminin yıkılmasıyla artan işsizlik oranı ve dengesiz gelir dağılımı, Bağdat'ta düzenlenen gösterilerle protesto edildi. İstihdam ülke genelinde ''daha kötü'' olarak nitelendirilirken, bir kısım Iraklı işsizlikten şikayet ediyor. Bazı Iraklılar, savaştan önce aldıkları maaşların iki katını almaya başladı. Irak ordusunun dağıtılmasıyla yüz binlerce Iraklı asker işsiz kaldı ve güvenliğin yetersizliğinden şikayet eden halkın da katılımıyla ekonomi tatsız bir boyut kazandı. ABD'nin, özel sektörün tarım, inşaat ve endüstri dallarında yeni iş imkanları sağlayacağını düşünerek geleceğe iyimser bakması ise halkın hoşnutsuzluğunu sona erdirmiyor. Diğer tarafta ise işgalle birlikte yeni iş sahibi olan ve eskisinden daha çok maaş alan Iraklılar, Geçici Koalisyon Yönetimi'ne dua ediyor. Ülkenin kuzeyindeki petrol yataklarında çalışan ve ayda 60 dolar alan işçilerin bugünkü maaşları 210 dolara ulaşmış durumda. Savaş öncesi işsizlik oranı yüzde 60'ken, bu oran işgalle birlikteyüzde 70'lere ulaştı. Saddam döneminde emniyet birimlerinde görevli 1 milyon kişiden ise sadece 85 bini görevinde kaldı.