BIST 9.390
DOLAR 34,43
EURO 36,29
ALTIN 2.837,00
HABER /  GÜNCEL

Irak'ta artan şiddet bölünme ihtimalini arttırıyor mu?

Irak'ın Sünniler ile Şiiler arasında mezhep temelli bir iç savaş ile parçalanması, bu arada Kürtlerin de kuzeyde kendi yolunda ilerlemesi ihtimalini değerlendiren Jim Muir Irak'ı bir arada tutan etkenlere değiniyor.

Abone ol

Bazı gözlemciler bugün yaşanan çalkantıyı, Irak'ın 1921'de devlet olmasından bu yana gözlenen en ağır kriz olarak değerlendiriyor.

Bazıları ise Saddam Hüseyin'in 2003'te devrilmesinden ya da Amerikan askerlerinin 2011'de çekilmesinden bu yana yaşanan en kritik an olarak görüyor.

Irak'ın yıkıcı bir din temelli iç savaşın eşiğinde olduğu ve bu nedenle parçalanacağı düşüncesini birçok kişi paylaşıyor. Bu durumda, anlaşarak bölünmenin kötünün iyisi bir seçenek olduğu düşünülüyor.

Irak'ın sık sık merkezi hükümetten uzaklaşan kendi iç dinamikleri dışında, Irak kendisini şiddetli bölgesel gerginlikler içerisinde de buluyor.

Komşu Suriye'deki çatışma Irak'ı doğrudan etkiliyor ve buradaki mücadeleye angaje olan dış güçler, Irak'ın farklı bileşenlerini farklı yönlere çekiyor.

Hangi yönden bakarsanız bakın durum iyi görünmüyor.

Fakat bu ille de en kötü tahminlerin gerçekleşeceği anlamına da gelmiyor.

Ancak gerçekleşme ihtimali olan en kötü senaryo kendisini şu şekilde gösteriyor:

Irak'ın en büyük üç kesimini oluşturan toplulukları (%60 ile çoğunluğu oluşturan Şiiler, Sünniler ve Kürtler) arasında ülkenin dinsel ve etnik temelde bölünmesi.

Uyarı sinyalleri

Başta ülkenin farklı bölgelerinde patlak veren şiddet olaylarında ortaya çıkan ölü ve yaralı sayısı olmak üzere bunun uyarı belirtileri zaten var.

Birçok tahmine göre Nisan ayı 2008'den bu yana en kanlı ay oldu. Birleşmiş Milletler rakamlarına göre Nisan'daki bombalı ve diğer saldırılarda 430'u sivil olmak üzere 700'den fazla kişi öldü.

Şii Başbakan Nuri El Maliki'ye bağlı güçler 23 Nisan'da çok sayıda Sünni protestocuyu öldürünce, Aralık'tan bu yana Maliki hükümetine karşı hoşnutsuzluğu artan Sünni bölgeleri başta olmak üzere şiddet olaylarında artış gözlendi. El Kaide bağlantılı ve Şiileri hedef alan provokatif bombalama olayları arttı.

Maliki yönetimindeki hükümetin ulusal ortaklık ve birlik halinde işlemesi gerekiyordu.

Kürt lider Mesut Barzani'nin aracı olduğu ve iktidar paylaşımını öngören anlaşma gereğince, Sünni oyların çoğunu kazanan laik Şii lider İyad Allavi'nin "Yüksek Ulusal Strateji Konseyi"nin başına geçmesi gerekiyordu. Ama bunların hiçbiri olmadı.

Kamuoyu yoklamalarında Barzani'nin El Irakiyya koalisyonu Maliki'den daha önce görünüyor.

Maliki iktidar ortağı olarak görülmekten ziyade, savunma ve içişleri bakanlıkları da dahil olmak üzere güvenlik güçlerinin denetimini tümüyle elinde tutan ve tek başına iktidar sahibi olmak isteyen bir otokrat olmakla suçlanıyor.

Maliki, yönetime Sünni katılımını giderek azalttı ve gözaltında tutulanların serbest bırakılması, terörle mücadele yasaları, iş imkanları sağlanmasına ilişkin Sünni taleplere cevap vermedi.

Arka planda Sünni militanların isyancı eylemleri de hep devam etti.

Maliki Sünnileri karşısına almaya devam ederse Sünnilerin yoğun olduğu bölgelerde, Şiilerin hakim olduğu hükümete karşı gerçek bir isyan başlaması tehlikesi sözkonusu.

Kürtlerin çekilmesi

Maliki ile görüş ayrılıkları olan Kürtler, Mart ayında bakan ve milletvekillerini Bağdat'tan çekti. Kürtlerin askeri güçleri, Havica olaylarının ardından, petrol bakımından zengin ve tartışmalı Kerkük bölgesinde denetim alanını genişletti.

Bu nedenle, Irak'ın Sünniler ile Şiiler arasında din temelli bir iç savaş ile parçalanması, bu arada Kürtlerin de kuzeyde kendi yolunda gitmesi ihtimali temelsiz değil.

İç dinamikleri ve kendi rolünü görmezlikten gelen Maliki'nin kendisi de bu tür bir iç savaş uyarısında bulundu; ancak "din temelli çekişme"nin kaynağı olarak Suriye'yi gösterdi.

Irak'ın batısındaki Sünni bölgeler ile Suriye'deki Sünni isayncılar arasında baştan beri bir iletişimin olduğu doğru. Aradaki aile ve aşiret bağlarını, E Kaide kökenli Sünni militanlar arasındaki bağlantıyı dikkate alınca şaşırtıcı değil bu.

Sünniler genel olarak Suriye'deki isyancıları desteklerken Şii çoğunluklu Maliki hükümeti, belki İran'ın korkusuyla, önceki ayrılıkları gözardı ederek Beşar Esad'ı destekledi.

Yani Irak açısından birçok şey Suriye'deki mücadelenin sonucuna bağlı. Azınlıktaki Alevi rejim çöker de Suriye parçalanır ya da çoğunluktaki Sünniler iktidara gelirse Iraklı Sünnileri merkezi hükümetin yörüngesinde tutmak zorlaşacaktır.

Bir şekilde Sünni Suriye ile işbirliğine gitmeleri gerekirse o zaman Irak'taki Şiilerin doğudaki Şii İran'ın etkisine girmekten başka seçeneği kalmayacak gibi görünüyor.

Fakat Maliki, Havica olayının bir sapma olduğunu gösterir, Sünnilere akıllıca tavizlerde bulunursa gidişatı tersine çevirebilir; çünkü Sünnilerin birlik halinde hareket etmesi daha zor.

İran etkisi

Irak'taki Şii siyasi gruplar ve kısmen Kürtlerle bağlantısı düşünüldüğünde, birçok gelişme de İran'ın gerçekte ne istediğiyle bağlantılı.

Tahran, Suriye'deki stratejik ortağını koruma güdüsüyle hareket ediyor.

Irak'taki parçalanma ve kargaşanın bu bakımdan bir yararı olmayacaktır. Irak'ta 2010 sonlarında iktidar paylaşımı konusunda anlaşmaya varıldığında Tahran bu gelişmeyi desteklemişti. Şimdi fikir değiştirip Irak'ın parçalanmasından yana olması için makul bir neden yok.

Irak'taki farklı topluluklar içerisinde ayrılıkçı unsurlar olabilir, ama bölünme hiçbirinin çıkarına değil.

Kuzeyde Kürtler bir taraftan özerklik sayesinde neredeyse bağımsız davranabilirken bir yandan da federal bütçeden (şu anda tartışmalı da olsa) okkalı bir pay alıp, siyasal iktidara ortak olarak iyi bir durumda bulunuyor.

Bağımsızlık rüyaları olsa da, komşuları Irak, İran, Suriye ve Türkiye'ye bağlı olduklarını ve varlıkları için onların onayının can alıcı önemde olduğunu biliyorlar. Bugün açısından federal Irak içerisinde devam etmek onlar için en iyi seçenek görünüyor.

Kürtler ile Maliki arasında bu hafta yapılan görüşmelerden olumlu sonuç çıkması ve sorunlu başbakana nefes alma imkanı sağlamasının bir nedeni bu olabilir. Kürt bakanların ve politikacıların Bağdat'a geri döndükleri biliniyor.

Iraklı bir gözlemci, Şiiler için "Bölünmeden en çok zarar görecek olanlar onlardır. İran'la birleşip de ne olacaklar?" yorumunu yapıyor.

"Sünnilerin çoğu ise Irak'ın parçalanmasından yana değil, ülkenin tümünü denetimleri altına almak istiyorlar, daha önce yüzyıllar boyu olduğu gibi."

Bütün bunlar felaket senaryolarının greçekleşmeyeceği anlamına da gelmiyor.
Fakat bugün Irak'ı hâlâ birlik halinde olmaya iten güçlü faktörler var.

Ve en azından, gelecek yıl yapılacak genel seçimler için Iraklılar bugün hâlâ oy sandıklarında kıyasıya bir mücadeleden söz ediyor, siperlerde değil.