Bağdat yakınlarındaki bir köyde bulunan toplu mezarda en az 15 bin kişiye ait cesetlere ulaşıldı.
Abone olIrak'ta ortaya çıkan toplu mezarlara bir yenisi daha eklendi. Bağdat'ın güneyindeki bir köyde bulunan toplu mezarda, 15 bin ceset bulunduğu tahmin ediliyor. Irak'taki toplu mezarlara 200 bin kişinin gömülmüş olabileceğinden söz ediliyor. Hilla'daki toplu mezar köy sakinleri tarafından bulundu. Irak Milli Kongresi'nden yapılan açıklamada, 4 ayrı yerde açılan toplu mezarlardan 15 bin ceset çıktığı ve bu rakamın uzmanlarca doğrulanması durumunda, bunun Saddam Hüseyin rejiminin yıkılmasından sonra bulunan en büyük toplu mezar olacağı belirtildi. Köylülerin kısmen elleriyle mezarı kazıp çıkardıkları cesetlerin kimliğini, üzerlerindeki belge, gözlük ve giysi parçalarının yardımıyla belirlemeye çalıştıklarını görüntüleyen film, önce BBC televizyonunda gösterildi. Bu cesetlerin 1991'deki Körfez Savaşı'nın ardından, rejim aleyhtarı ayaklanmaya katıldıkları gerekçesiyle Saddam Hüseyin tarafından öldürtülen Şiilere ait olduğu tahmin ediliyor. İnsan Hakları İzleme Örgütü, Irak'taki toplu mezarlar hakkında önceden yapılan ihbarların Amerikan işgal birliklerince dikkate alınmadığını öne sürdü. Mezarlarda tedbir alınmaması yüzünden yıllar önce yakınları kaybolanların, ceset ararken kimlik tespitinde işe yarayacak izleri tahrip etmeleri resmi makamların şikayetlerine neden oluyor. Yerel yönetim durumu kontrol altına almaya çalışırken, ceset çıkarma çalışmalarına Iraklı hekimler de yardımcı oluyor. Öte yandan, Amerikan işgal kuvvetinin Baas Partisi'nin alt kademe üyeleri ile işbirliği yapması, Irak Milli Kongresi'nin tepkisine yol açtı. Muhalefet temsilcileri, eski Baas üyelerine önemli görevler verilmesinin ve sakıncalı isimlerin bakanlıklara atanmasının büyük hata olduğunu öne sürdüler. ABD tarafından Irak'ın yeni siyasi düzenini kurmakla görevlendirilen Milli Kongre yönetimi, Baas Partisi'nin izlerinin tamamen silinmesini istemekteydi. Eski partililer, üzerindeki baskı sivil yönetim tarafından geçici Sağlık Bakanlığı'na atanan Ali El Canabi'nin siyasi geçmişiyle ilgili nedenlerden dolayı görevi bırakmasına yol açmıştı.