İntikam ve nefret duygularıyla kendi içimizde bölünmek
İntikam duygusu bulaştı mı hücrelerinize… Ve kararlıysanız ve gözünüz kararmışsa, hayatınızın değişeceğinin ve tabii intikam alınacak kişiyle beraber… an meselesidir.
İntikam duygusu bulaştı mı hücrelerinize… Ve kararlıysanız ve gözünüz kararmışsa, hayatınızın değişeceğinin ve tabii intikam alınacak kişiyle beraber… an meselesidir.
‘’Zurnanın zırt dediği yere’’ gelmişsinizdir.
En çok kendinize zarar vereceğinize emin olarak adım atabilirsiniz.
Büyük zararlarda verebilirsiniz, her türlü duygunun katilide olabilirsiniz.
Ama rahat olun cezai işlem yok! Yok mu?
Kişisel intikam ve/ya bir düzene/bir ülkeye intikam duyguları, farklı duygular değil. Özünde keskin bir intikam duygusu, belki katil olabilme potansiyelinin bir alt basamağı ama ‘’O kalsınhayatta ben ona dersini vereyim’’ tanrısal ego gibi’’.
Bu bir ego, zarar veren… Bir kadının fena halde kalbi kırılmış, kalbini kıran adamı öldürmeye karar veriyor ve o adamı öldürmek için çölü geçmeyi göze alabiliyor, bu bir Ece Temelkuran son kitabi senaryosu ama kitap çok farklı, aynı kadının dört kişiliğini okuyorsunuz.
Kitap ayrı konu, intikam duygusunun temelinde kişilik bölünmelerine rastlayabilirsiniz. Bu bir ruhsal hastalık olabilir mi? evet de olabilir /hayır da ama aşk duygusunun %80 nin intikam ve nefretten oluştuğuna emin olduğum çok hikayeler gördüm diyebilirim.
Karpuzdaki su oranı gibi, Aşk’ın içinde nefret oranı. İntikam uğruna evsiz, yurtsuz, gurursuz, değersizde kalabilirsiniz, ve hayatta ki tüm değerlerin suratına küfredebilirsinizde.
Ve yine Vatan aşkı için ölmeyi göze almak gibi, ülkemizi bölmeye çalışanlara duyduğumuz nefret gibi, ülkemizi parçalamak isteyenleri parçalamak duygusu gibi.
Ne kadar seversek daha az zarar görürüz, vatanı, bir adamı/kadını, ne kadar az seversek o kadar az zarar görürüz.
Çok uçlarda yaşanan duygular, o ucun uçurumunun dibinde yaşatmıyor mu bizi?
Her an aşağı düşecek olma hissi mi nefret duygusunu körükleyen?
Nefret hissi sıradan bir his değildir. ‘Aşk’ duygusunun marazlı halidir.
İntikam ve nefret duyguları içinizde federel bir devlet oluşturur.
Bölünmenin önüne geçemezsiniz. İçinizde kimin sözünün geçeceği bazen sizin elinizde olmayabilir hatta çoğu zaman...
İntikam ve nefretle bir başka ırka karşı doldurularak büyütülen insanoğlunun önüne geçmek, nefretini sevgiye dönüştürebilmek imkansızdır.
O tüm düzeni kendi baktığı pencereden görene kadar maraz yaratacaktır. Ben/Sen/ O/Biz/Siz/Onlar, bununla ne kadar savaşabiliriz, bilemiyorum ama intikam ve nefretin o keskin tadını belki de sadece kokusunu hissettiğim zamanlar adına konuşacak olursam, intikam soğuk yenilen bir yemek değil derim.
NSU(Nasyonel sosyalist yeraltı) davası/Döner Morde
Münih mahkemesinde başlayacak NSU davasının ilk duruşması 17 Nisan’da görülecek. Davayı izleyecek basın mensuplarını belirleyen Münih Mahkemesi, Türk gazetecilerine akreditasyon vermedi.
Türk gazetecilerine akreditasyon verilmemesi bir tarafa, duruşmanın yapılacağı Nymphenburg caddesi 13 Nisan tarihinden itibaren duruşmanın görüleceği güne kadar bir kuşatma altında olacak. Mahkeme binasına giriş çıkışlarda sıkı kontroller olacak. Ayrıca, duruşmanın yapılacağı cadde üzerinde ki bazı yollar trafiğe kapatılacak. Çatılara keskin nişancılar yerleştirilecek, Alman özel hareket komandoları çevre binalarda önlem alacak. Duruşma salonuna herhangi bir elektrik cihazı sokulmasına izin verilemeyecek.
O gün Nymphenburg caddesinde sıkıyönetim yaşanacak. Döner cinayetleri olarak adlandırdığımız, bu olaylara duruşma için Türk gazetecilere akreditasyon verilmemesi büyük muamma. Almanya’da yanan ve her defasında kundaklama yok diye haber çıkarılan Türk evleri günlüğümüz kabarmış durumda. Bakalım; duruşmadan neler çıkacak? Ya da şöyle sorayım; gerçekler, kamuoyuna açıklanacak mı?
Türkiye’de okullarda kıyafet özgürlüğü silsilesi
İlköğretim ve lisede kıyafet serbest bırakılıyor ve öğrenciler arası arıza başlıyor. Bakınız ne olmuş; Bağcılar İbni Sina Anadolu Lisesi’nde, bazı öğrenciler okula türbanla gelince, bir başka öğrenci grubu da yakasında siyah rozet ve Atatürk rozetiyle derslere giriyor.
Ne dersiniz biraz çuvallamış gibi değilmiyiz?
Gördüğüm; ne Lineer, ne döngüsel, olumlu veya olumsuz hiçbir değişimi yaşayamıyor olmamız!
30 sene öncesine ait bir tartışma dilinin hala günümüzü belirliyor olmasının sonuçları mı bunlar?
Bir okuyucu derki; ‘’Herkes alsın başını gitsin, İzmir, Dersim, Güneydoğu, sekülerler, dindarlar, ayrılıkçı Türkler, ayrılıkçı Kürtler… Herkes kendi mutlu dünyasında yaşasın. İsteyen Avrupa Birliği’ne bağlansın, Medeniyetin son tanrısına.’’
Genç beyinlere neler yüklediğimizi farkında mısınız?
Çocuklarımız ‘’dakka bir gol bir’’ mecburi siyaset yapmak zorunda kalacaklar. İsviçre’de 66 aylık çocuklara tamamen rehavetten Cinsel eğitim başlanılsın mı referandumu yapılırken… Türkiye’de çocuklarımız, kılık/kıyafet konusunda bölünmeler ve buna karşı protesto eğilimleri ile zihinlerini yormaktalar. Eğitim sisteminde her şey tamam! Mış gibi, her türlü sorun aşılmış gibi, şekilcilği yine aradan dereden sıkıştırıp, çocuklara ciddi zarar veren bir zemin hazırlanmakta, korkarım, hem de çok…
13 yaşında kız çocuğuna tecavüz
Dün haberi ilk gördüğümde 13 yaşında ki N.C. olayıyla ilgili bir gelişme vs. sandım. Yanılmışım bu 13 yaşında ki Ö.Y. miş. 29 kişi, Ö.Y.ile cinsel ilişkiye girmek ve şantaj suçlamalarıyla gözaltına alınmış. İddiaya göre, aralarında tanınmış ailelerinde çocuklarının bulunduğu 29 kişi gözaltına alınmış.
Bir önceki N.C. davasına pek benzettiğim bu olaylardan birde haberimiz olmadığı, bilmediklerimizi düşündüm bir an. Çocuk yaşta bir ordu tarafından tecavüz edilip bunu saklamak zorunda kalan kız çocuklarını ve dahi erkek çocuklarını düşündüm. Ne büyük acı! Ve ne büyük işkence!
Şimdi bu kız çocuğunun rızası varsa problem yok mu diyecekler, toplu tecavüzlerde ceza indirimi mi uygulayacaklar? Lütfen artık biraz insaf!
Muhalefet
En en çok beni irite eden her konuda muhalif olmaya hazır insan tiplemesi. Yazdığınız ve/ya söylediğiniz kocaman bir cümlenin içinden hoşa gidilmeyenin cımbızla çıkartılıp ‘’Ama Ayla hanım’’ diye başlayan cümleleri ben artık ignore etmeye karar verdim. Bir kez hayatında ama bir kez olsun, bardağın dolu tarafını görmeyi denesek ve en önemlisi bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmasak.
Türk lobisi
Bendeniz Avrupa’da ki Ermeni disaporasını için için kıskanırken, Dışişleri Bakanlığı kolları sıvadı ve son sekiz aydır ciddi örgütlenmekte.
Bu örgütlenmenin içini nasıl doldurduğu çok ayrı bir konu ama ben hallice rahatsız olduğum bir ayrıntı dışında kendilerini kutluyorum.(şimdilik)
Bakalım bu hızlı çalışmaların sonuçları ve Avrupa’da ki Türk’ü ve Türkiye kimliğini ne kadar etkileyebilecek, enteresan ama ben umutluyum.