BIST 9.390
DOLAR 34,43
EURO 36,29
ALTIN 2.837,00
HABER /  BİLİM - TEKNOLOJİ

İnternetteki tehlike: Hikikomori!

Japonca'daki anlamı 'elini ayağını çekmek'... Bu 'hastalığa' yakalananlar, sanal aleme kendini kaptırıp gerçek dünyadan kopuyor.

Abone ol

Japoncada "elini, ayağını çekmek" anlamına gelen 'hikikomori', günümüzde gençler arasında yaygınlaşarak, özellikle teknolojiyi yoğun olarak kullanan gelişmiş ülkelerde tehlikeli boyutlara ulaşıyor. Bu tehlike, teknolojik gelişmeleri yakından takip eden ülkemiz için de geçerli. Uzman Psikolog Nihal Araptarlı, tüm yönleriyle hikikomoriyi anlattı.

Hikikomori Nedir?

Teknolojinin yarattığı bir hastalık olarak görülen hikikomori, kişinin bilgisayar ekranı ile sanal alemde iletişim bağımlılığı geliştirip, kendini sosyal çevreye kapatmasıdır. Bu bağımlı iletişim öyle bir hale geliyor ki, kişi yaşamdaki tüm sorumluluklarını ertelemeye ve aksatmaya hatta temel fizyolojik ihtiyaçlarını bile bilgisayar karşısında karşılama başlıyor. İlk başlarda birçok ihtiyacı karşılar gibi görünen ve keyif veren insan doğasına aykırı olan bu yaşam biçimi zamanla karamsarlık, mutsuzluk, yaşamdan tat almama gibi depresif bir ruh halinin gelişmesine neden oluyor.

Bağımlı Genç ve Çocukların Gerekçeleri
Sosyal paylaşım siteleri ve oyun bağımlısı gençler, bunları sevdiklerini, sorunlarını unutturduğunu, mutsuzluklarını giderdiğini ve keyif aldıkları için kullandıklarını söyleseler de gerçek neden; sosyal uyumsuzluk, başarısızlık ve onaylanmama kaygısı aslında.

Sosyal fobi ve antisosyallik gibi bir sosyal bozukluk olan hikikomorinin gençler arasında benimsenmesi ve yaygınlaşması diğer iki bozukluğa göre çok daha hızlı gelişirken, bu bağımlılıktan kurtulmak daha güçtür. Çünkü sosyal uyumsuzluk yaşayan bireyler için insani temel iletişim ihtiyacını karşılamak, sosyal yaşamda karşılanamayan başarı duygusunu yaşamak, yetersizliklerini ve olumsuz özelliklerini gizlemek gerçek dünyaya göre sanal alemde daha kolay ve güvenli görülmektedir. Kolay ve güvenli görülen sanal alemde temel ihtiyaçları tatmin etmek zamanla bir bağımlıllığa dönüşmektedir.

Hikikomori En Çok Erkeklerde Görülüyor
Hikikomori, büyük oranda erkeklerde ve 15 yaş civarında görülüyor. 13-14 yaşlarında ön ergenlik dönemindeki erkek çocuklar, aileleri tarafından odalarında ders çalışıyor ya da dışarda gözden uzak olacağına evde olup oyun oynasın, daha güvenli diye düşünülürken zamanla bağımlılığa dönüşüyor. Bu gençler, sanal dünyanın rahatlığına alışıyorlar. Bilgisayarın başında kendi krallığını kuruyor, her şeyi kendi istediği biçimde kurgulayıp, yönetebiliyor ve kimse onlara karşı çıkmıyor. Kendini hayal ettiği biçimde, ideal kimliği ile tanıtıp buna uygun eleştirisiz, onaylanan tepkilerle egosunu parlatabiliyor.

Hikikomori Nasıl Tespit ve Tedavi Edilir?
Bu sorunu anlayabilmek ve çözümler üretebilmek için öncelikle sorunun oluşmasının altında yatan nedenlere bakmamız gerekir.

Sağlıklı bir egoya sahip olmayan bireyler, insanın en temel ihtiyaçlarından biri olan kendinden daha büyük bir bütüne ait olma ihtiyacını karşılmakta zorlanırlar. Bu bireyler, yaralı egolarını daha da yaralayacak durumlardan kaçınma eğilimiyle diğerlerinden uzak kalmaya çalışırlar. Utanç verici bir duruma düşme, eleştirilme, reddedilme, beğenilmeme, onaylanmama, alay edilme, rezil olma, olumsuz değerlendirilme gibi korkular geliştirirler. Zamanla içe çekilme ve sosyal izolasyon yaşamlarının geneline yayılır.

Oysa ilişki kurmak, ilişki içinde bulunmak hayatın özüdür. Birey ancak ilişki içinde oldukça, başkaları tarafından kabul gördükçe var olduğunu hisseder. Var olabilmek için de sürekli diğerlerinin kendi varlığını önemsemeleri, ilgi ve onaylamaları için çaba harcar.

Diğerleri tarafından onaylanmayacağı, hata yapacağı, eleştirileceği, küçük düşeceği, beğenilmeyeceği, reddedileceği gibi kaygı ve korkulara sahip birey, gerçek sosyal çevrede var olamayacağı için bunu sanal alemde gerçekleştirerek var olacaktır.
Aileler, öncelikle çocuklarını önemli ve değerli bir varlık olduklarını hissettirecek biçimde büyütmeli, onları sanal alem bağımlılığından uzak tutabilmek için onların kendilerini gerçekten var hissedebildikleri gerçek iletişim ortamları oluşturmalıdırlar.