Fatih Altaylı'dan sonra medya internet sitelerine bir eleştiri de Zaman Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı'dan geldi. Dumanlı'ya göre bu siteler, harakiri yapıyor.
Abone olİşin doğrusunu yazmak gerekirse, Fatih Altaylı'ya da, Ekrem Dumanlı'ya da kimsenin kızmaya hakkı yok. Çünkü işin temelinde her iki yazar da doğruları yazmış. Altaylı, bazı siteleri suçluyor ve bu sitelerin ismini dahi açıklamıyor. Çünkü bu sitelerde künye yok, isim yok, bilgi yok. Sadece mailler aracılığı ile dolaşan haberler var. Dolayısıyla, saklanak, ismini cismini açıklamayarak şantaj yapanlar da var. Ekrem Dumanlı'nın yazısı ise aslında A'dan Z'ye hepimizi ilgilendiriyor. Dumanlı, daha iyi bir internet gazeteciliği için aslında yol gösteriyor yazısında. Dumanlı, internet sitelerinin yaşamasını istiyor ve "Harakiri yapmayın" diyor. Peki yaşamak için ne yapmak gerekiyor. Bu sorunun cevabı basit. İşte Dumanlı'nına ğzından cevap: İnternet gazeteciliğinin harakiri merakı Her teknolojik gelişme, medya için dönüm noktası. Alınamayan her viraj, on yıllık kayıp anlamına geliyor. Her teknolojik dalga sizi sahilden on yıl geriye atınca, bitmez-tükenmez bir yalnızlığın koynunda heder olup gidiyorsunuz. Özel televizyonlar, Türkiye'nin ufkunu açabilecek önemli bir gelişmeydi. İlk özel kanala verilen isim (Magic Box/Büyülü Kutu) bile televizyonlardan beklenen sırrı ele veriyordu. Ne var ki Türkiye, özel televizyonlar için hazır değildi. Hukukî çerçevesi belirlenmemişti bir kere. Üstelik televizyonculuğu yapabilecek kadrolar da yoktu ortada. Tek çare vardı özel TV'lerin önünde: Gazetelerden temin edilecek kadrolarla televizyonculuk yapılması. Mecburî istikametin çıkmaz sokakları vardı. Televizyonculuk başka bir şeydi çünkü. Yazılı basının temel disiplinleri ve yaklaşım tarzı özel televizyonları omuzlamaya yetmiyordu. Dolayısıyla TV'ler gazetelerin alt kimliklerinin yansımalarına şahit oldu. Ekranları kısa sürede işgal eden "Destursuz bağa girenler" senaryosu sadece TV'leri değil; gazeteleri de bunalıma itti. "Reyting canavarı" sadece halkın ruh sağlığını tehdit etmiyordu; aynı zamanda gazetecilerin yolunu psikolojik merkezlere itiyordu. Akşam baskısı için matbaanın yolunu tutmuş gazeteciler, gece boyunca ekrana yansıyan haberler sebebiyle her gün biraz daha boşluğa düşüyordu. İnternet gazeteciliği ayaklar altında Televizyon gazeteciliği, yazılı basını tehdit ediyordu. Fark edemediğimiz nokta şuydu: Televizyon ile yazılı basın arasında yaşanan kriz bizden önce, dünyanın birçok yerinde yaşanmış ve bu ölümcül eşikten atlamayı başarmıştı medya. Ne var ki, dünya tecrübesine bakacak durumda değildi Türk medyası. Günü kurtarmanın derdindeydi. Oysa kurtarma adına attığı her adım onu daha büyük bir sıkıntıya itiyordu. Sonuçta ne televizyon, kendi kimliğini bulabildi; ne gazete kendi yayın çerçevesini hatırlayabildi. Evrim sürecinin tam ortasında ara türler meydana geldi böylece... Neyse ki taşlar yavaş yavaş yerine oturuyor. Benzeşmenin meydana getirdiği bıkkınlık, bazı televizyonları daha özel alanlara taşıyor. Kaçınılmaz ayrışma hem televizyonlara yeni bir şahsiyet getiriyor; hem de gazete alanlarının tüketilmesini engelliyor. Televizyon dünyasına mesafe aldıran teknolojik yenilikler, gazeteleri derinlikli habere, nitelikli yoruma, analitik okumalara yöneltiyor. Sıcak haber yarışında TV'lere meydan okuması mümkün olmadığına göre gazetelerin daha dip bir mevkiden yola çıkması ve her merhalede toplumu kucaklaması gerekiyor. Haber ne kadar fonksiyonelse, verilen bilgilerin toplumda ne kadar karşılığı varsa, gazeteler o kadar etkin olacaktı. Nitekim öyle de oluyor... Bu gerçek, tecrübeler sonunda ortaya çıktı; ancak Türk basını epey zaman kaybetti. Keşke kaybedilen sadece zaman olsaydı! Televizyon vesilesiyle tecrübe edilen sıkıntının on misli, şimdi internet nedeniyle yaşanıyor. İnternetin geniş yelpazesi -televizyonda olduğu gibi- eğlence sektörüne dayanıyor. Konu, haberciliğe kaydıkça hem meselenin ciddiyeti artıyor, hem sorumluluğu... İnternet gazeteciliği, durumun vahametinin genelde farkında değil. Yasal boşluk, internet gazeteciliğinin paçalarından yakalamış, bir kara deliğe doğru çekiyor. Her dönemeçte fokur fokur kaynayan cadı kazanlarına karşı gösterilecek direnç için gereken gelenek de henüz oluş(a)madı. Bilgi çöplüğü için özeleştiri zamanı Gazeteciliği önemseyen, onu bir hayat tarzı olarak gören, meslekî standartları iş namusu olarak kabul edenlere sözüm yok; söyleyeceklerimden onlar alınmasın; ancak, şu gerçeği itiraf etmek zorundayız: İnternet gazeteciliği tedricî bir intihar sürecine girdi. Bir kere siteler, araştırmadan yazıyor pek çok konuyu. Dedikodular, yalan-yanlış bilgiler, manipüle edilmiş haberler... Hepsi gırla gidiyor web sitelerinde. Her yalan-yanlış haber, sitelerden bir taşın daha düşmesine sebep oluyor. Ne var ki sanal dünyadan kurulmuş siteler kendileri için aristokrat bir şato sananlar yıkılışın fecaatini o mevhum kulelerden göremiyor. Oysa internet gazeteciliğinin her saniye güven yenilemesi gerekiyor... Bir sır vermek zorundayım internet gazetecilerine: Biliyor musunuz, bazı muzır meslektaşlarımız aslı astarı olmayan bilgileri internet sitelerine gönderip, aldıkları tepkilere kıs kıs gülüyor. Ne yazık ki bazen bu tür bilgilerin üzerine balıklama atlayan ve "flaş, flaş, flaş" histerisine kapılan arkadaşlar çıkıyor ve haberciler arasında gülüşmelere neden oluyor... İnternet gazeteciliğinin, habercilik standartlarına radikal bir dönüş yapması şart! İşe soğukkanlı olmaktan başlamalı mesela. Haber sitesine ulaşan bilgilerin doğruluğu mutlaka araştırılmalı. Aksi takdirde bu siteler referans alınan bir haber kaynağı değil, olsa olsa gammazcıların horon teptiği bir alan olur. İnternet gazeteciliğinde hız önemli, tamam; fakat bu durum, "karşıt görüş" alınmasına engel kabul edilemez. Birileri -bir kurum ya da kuruluş da olabilir bu- hakkında bir şey yazarken, dönüp onlara soracaksınız. Bunu yapmadan ortaya konan şeye "haber portalı" den(e)mez. Zaten iletişim uzmanları bu yüzden sanal dünyanın bir "bilgi çöplüğü"ne dönüşmesinden endişe ediyor... "Biz yazalım, varsa itirazları, sonra e-mail etsinler" şeklinde özetleyebileceğimiz yaklaşım, sanal sitelerin harakiri yapması anlamına geliyor... İletişim uzmanları ile web ustaları bir araya gelip, özeleştiri kapılarını aralamalı artık. Yalan haberden cinselliğin suiistimaline kadar pek çok konuya kafa yorulmalı. Yoksa, özgür medyanın Türkiye'deki son şanslarından biri olan internet gazeteciliği kendi kendini yok edecek. Bir ihtiras uğruna, böyle bir sorumluluğu almaya değer mi Allah aşkına. Yazı: Ekrem Dumanlı Kaynak: Zaman Gazetesi