BIST 9.660
DOLAR 34,61
EURO 36,37
ALTIN 2.921,18

İnternet gazeteciliğinin önü neden açılmıyor?

Sen Ankara'da İnternet Medyası'nın temsilcilerinin parmakla sayılacak kadar az olduğunu bile bile kendine mazaret uyduruyorsan ve bunu göremeyecek kadar körsen, benim yapabileceğim bir şey yok.

Bugüne kadar hüküm süren "yerleşik medya" rahatının bozulmasını istemiyor çünkü. Bizlerin olduğu yerde, onların huzuru bozuluyor çünkü. Bizler anlık, onlar ertesi gün haberciliği yapıyor çünkü...

Sebep çok!

Say say bitmez!

                  ***

Artık aynı şeyi tekrarlamayacağım.

Kiminle konuşsak...

"Aaaa, tabii, elbette" diyorlar...

Gerisini getirmiyorlar.

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'a olan inancımı henüz yitirmedim.

Meclis açılır açılmaz, İstanbul'da verdiği sözü Ankara'da unutmaz umarım.

                  ***

Peki...

Yasamız çıksa değişen bir şey olacak mı?

Sanmam!

Çünkü...

İnternet Medyası'nın önü kapalı...

"Ertesi gün gazeteciliği" yapanlar, önümüzün açılmasını istemiyor çünkü.

                     ***

Bakın size üç örnek vereceğim.

Geçen gün bir mesaj geldi:

-Gazeteciler de artık gri pasaport taşıyacak.

Mesajın detayı şöyle:

-Televizyoncular, gazeteciler vs.

Mesaj Basın İlan Kurumu'ndan...

Resmi kanal yani...

Mesaj bana özel değil...

Haber olarak gönderilmiş...

Özellikle medya sitelerinde yayımlanmak üzere...

               ***

Sordum:

-İnternet Medyası da bu haktan yararlanacak mı?

Cevap:

-I ıh...

-...?

-Sizin yasanız çıkınca....

Güldüm...

"Gazeteciler" ifadesine güldüm.

Sen hem bizi "gazeteci" saymayacaksın...

Hem de haberini gönderip,  yayımlanmasını isteyeceksin.

Bu ne yaman çelişki?

O halde söylenecek tek söz var?

-Alın gri pasaportunuzu da, haberinizi de başınıza çalın!

Haksız mıyım?

                ***

Bir başka örnek.

İstanbul'da bir toplantı yapılacak.

Gazeteciler davetli.

Televizyoncular ve gazetelerin temsilcileri.

İnternet Medyası?

I ıh...

Niye?

-Yahu o kadar çoksunuz ki, küçük siteleri küstürmeyelim.

Yani...

-Kusura bakmayın.

Peki kardeş...

Sen sapla samanı birbirinden ayırt edemiyorsan ben ne yapayım.

Sana yalvaracak halim yok ya...

Al yemeğini başına çal.

                 ***

Son bir örnek...

MHP lideri Bahçeli her sene bir kez medya ile kahvaltı yapıyor.

Televizyon ve gazetelerin Ankara temsilcileri katılıyor bu davete.

İnternet Medyası?

Yok!

Neden yok?

Nedeni aynı:

-Hangi birinizi çağıralım.

Hiçbirimizi kardeşim?

Sen Ankara'da İnternet Medyası'nın temsilcilerinin parmakla sayılacak kadar az olduğunu bile bile kendine mazaret uyduruyorsan ve bunu göremeyecek kadar körsen, benim yapabileceğim bir şey yok.

Al kahvaltını başına çal!

Özeti:

İşimiz zor... Ama biz bu zorlukları aşacağız. 

Devran değişiyor çünkü.

Zaman bizim lehimize işliyor çünkü.

Birgün gelecek.....

Neyse...

En iyisi yazıyı Demirel'in şu sözleriyle kapatmak:

-Keser döner sap döner, birgün gelir hesap döner.