BIST 9.954
DOLAR 35,20
EURO 36,69
ALTIN 2.972,00
HABER /  GÜNCEL

"İnternet demek özgürlük demek"

BM Genel Sekreteri Annan The Washginton Post Dergisi'nde çok önemli bir makaleye imza attı. Annan'a göre 'internet', ' özgürlük'le eş anlamlı bir kavram... İşte o makale.

Abone ol

Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Kofi Annan, ABD'nin hatırı sayılır yayın organlarının başında gelen The Washington Post Gazetesi'nde "Özgürlük için internet" başlıklı bir makale kaleme aldı. Annan, 'interneti savunmak özgürlüğü savunmaktır' dediği makalesinde adeta tarihe not düştü. İşte Annan'ın geçmişten günümüze, günümüzden geleceğe zengin bir perspektif çizdiği yazısı:

Bu ay Tunus'ta düzenlenecek olan Dünya Enformasyon Zirvesi'nin başlıca amacı, yoksul ülkelerin, ekonomik ve sosyal gelişme bakımından büyük önem taşıyan yeni enformasyon ve iletişim teknolojilerinin (internet de dahil) nimetlerinden tam olarak yararlanmalarını sağlamak. Fakat zirve yaklaştıkça, yanlış bilgi yayan sesler de giderek yükseliyor.

Yanlış bilgilerden biri, Birleşmiş Milletler'in İnternete 'hâkim olmak', onu denetlemek veya kontrol etmek istediği yönünde. Gerçekle bu kadar alakasız bir ikinci şey bulmak zor. BM sadece inernetin dünyada yaygınlaşmasını istiyor ve zirvenin merkezinde de bu husus var.

İnterneti korumakla ilgili hassasiyet duyulması gayet anlaşılır. Kısa hayatı dahilinde internet sağlık, eğitim, gazetecilik, siyaset gibi birçok alanda devrim niteliğinde değişimlere vesile oldu. BM'nin kendi kalkınma programları çerçevesinde internetin ne gibi imkânlar sağlayabileceğine bizzat tanık olduk: Afet kurbanlarına daha çabuk ve koordineli yardım götürülmesi; ücra bölgelerdeki yoksul insanlara hayat kurtaran tıbbi bilgilerin ulaştırılması; baskıcı yönetimler altında yaşayan insanların sesinin sansürsüz duyulması ve yardım isteklerinin dünyaya ulaştırılması...

İlerleme aracına sırtını dönmek

İnternetin kullanımına dair meşru kaygılar da var: Terörizmi teşvik etmesi veya teröristlere yardımcı olması, pornografiyi yayması, yasadışı faaliyetlere aracı olması, Nazizm ve başka meşum ideolojilerin yüceltilmesi gibi. Fakat siberuzayı sansürlemek, teknik dayanaklarından ödün vermek veya hükümet denetimine tabi kılmak, günümüzün en büyük ilerleme araçlarından birine sırtımızı dönmemiz anlamına gelir. İnterneti savunmak demek bizzat özgürlüğü savunmak demektir.

İnternetle alakalı, spam ve sibersuç gibi konular dağınık bir tarzda ele alınıyor; öte yandan internetin altyapısı, ticari şirketler, sivil toplum ve akademik-teknik topluluklar arasındaki gayriresmi ama etkin bir işbirliğiyle idare ediliyor. Fakat kalkınmakta olan ülkeler bütün bu süreçleri takip etmekte zorlanıyor ve kendilerini internetin idari yapılarından dışlanmış hissediyor.

ABD interneti geliştirdiği ve dünyaca kullanımını mümkün kıldığı için teşekkürü hak ediyor. Tarihsel nedenlerle ABD, internetin bazı ana kaynakları üzerinde nihai otorite konumunda. Birçoklarının uluslararası toplumla paylaşılması gerektiğini söylediği bir otorite bu. İdari sorumlulukları dürüstçe ve namuslu biçimde yerine getiren ABD de, diğer hükümetlerin meşru kamusal siyaset ve egemenlik kaygıları olduğunu kabul ediyor; idari düzenlemeleri daha uluslararası hale getirme çabaları sürmeli.

Gelecekte, yani internetin büyümesi kalkınmakta olan ülkeleri de bünyesine kattığında değişim ihtiyacı da gündeme gelecek. Şu anda iki farklı kültür arasındaki bir diyaloğun başlangıcına tanık oluyoruz: Gayriresmi, aşağıdan karar alma gelenekleriyle hükümet dışı internet toplumu bir yanda, hükümetlerin ve hükümetlerarası örgütlerin daha resmi, kurumlaşmış dünyası diğer yanda.

Devletler beraber çalışmalı

İnternet neredeyse bütün ülke ekonomileri ve yönetimleri için o kadar önemli hale geldi ki, hükümetlerin bu konuyla ilgilenmemesini beklemek, bilhassa eğitim ve sağlık gibi alanlardaki kamusal hizmet uygulamalarının giderek yaygınlaşacağı göz önüne alındığında, naiflik olacaktır. Hükümetlerin internet politikalarını 'doğru' yürütebilmeleri, birbirleriyle ve internet toplumuyla koordinasyon kurabilmeleri gerekiyor.

Fakat kuralları tek başına hükümetler koyamaz. Devlet dışı unsurlarla birlikte çalışmayı öğrenmek zorundalar. Neticede interneti yapılandırmak ve koordine etmekte kritik rollere sahip unsurlar bunlar ve daha fazla genişleme ve keşif için itici güç olmayı da sürdürecekler.

İki yıl önce Cenevre'de yapılan zirvede internet idaresi hakkındaki tartışmalar bir sonuç vermedi. Bunun üzerine BM üyesi ülkeler benden bu konuyu derinlemesine tetkik edecek bir grup kurmamı istedi. İnternet İdaresi Çalışma Grubu, BM'nin değil, üyelerinin görüşlerini yansıtan bir rapor sundu. 'Yeni bir diyalog alanının' yaratılmasını önerdi; bilginin paylaşımı, en iyi uygulamalar ve zorlu meseleleri tartışmak için bütün ilgili tarafları bir araya getiren, fakat karar alma gücü olmayan bir forum olacaktı bu.

Korkuları bir yana bırakın

Grup, gözetim düzenlemeleriyle ilgili, değişen derecelerde hükümet katılımını ve BM ile ilişkileri öngören bir dizi seçenek de sundu. Kimse BM'nin şu an interneti yürüten teknik yapılar üzerinde hâkim olması gerektiğini söylemiyor; kimse yeni bir BM ajansı kurmayı önermiyor ve bazıları BM'nin bu meseleye hiç karışmaması gerektiğini savunuyor. Herkes internetin gündelik idaresinin teknik kurumlara bırakılması gerektiğini, en azından gündelik politikanın sıcağına karşı korunması gerektiğini söylüyor. İşte bu gibi görüşler BM üyesi ülkeler tarafından değerlendiriliyor.

Herkes internet idaresine dair tartışmalara daha fazla uluslararası katılım gerektiğinin farkında. Anlaşmazlık o noktaya nasıl ulaşılabileceği konusunda. Yani BM'nin internet üzerindeki 'tasarılarına' dair korkuları bir kenara bırakalım. Bazıları BM'ye karşı yeni bir saldırı cephesi açmak isteyecektir, fakat bunun kimseye yararı yok. Dijital bölünmeyi ortadan kaldırmaya ve bütün insanları zenginleştirip güçlendiren açık, kapsayıcı bir enformasyon toplumu yaratmaya hazır olan bütün ilgili tarafları Tunus'a çağırıyorum.

Kaynak: www.radikal.com.tr