BIST 9.550
DOLAR 34,54
EURO 36,01
ALTIN 3.005,46

İnsanlık elele, gün ola bayram ola...

Eyyy dünya çocuklarını bu uğurda elçi olarak bize gelen teni kara, içi nur gibi beyaz çocuklar. Allah şahit olsun ki beni inandırdınız!

Şu saate kadar kendime telkinde bulundum. "Yazdın bu konuda iki yazı. Bir tanesine daha ne gerek var? Zaten milyonlar ekranda izledi, yüzbinler statta şahit oldu. Ne gerek var yazmaya bir daha?.." diyerek kendimi frenlemeye çalıştım ama yok dayanamadım..

Yerküre üzerinde izlediğim en inanılmaz gösteriyi yazmamak haksızlık olurdu doğrusu.

"Türkçe Olimpiyatları'na katılan hainler" yazımda, "10 yıl önce 17 ülke ile başlayan organizasyon bugün 135 ülkeye yayılmış. Günden güne diğer ülkeleri sarıp sarmalıyor. Otellerin konferans salonlarında birkaç yüz kişinin izlediği etkinlikler, bugün onbinlerin dalga dalga akın ettiği bir karnavala dönüşüyor" demiş ve sonuna da şu cümleyi iliştirmiştim:

"İyilik adına bir şeyler yapılıyor.  Ve biz biliyoruz ki bu ülkede iyiler ve iyilik yapanlar her zaman büyük bedeller ödüyor. Bedel ödemek isteyen yüreklilerin sayısının hızla artıyor olması insana mutluluk veriyor.."

TT Arena Stadı'na doğru yola çıkarken, bedel ödeyenlerin safında yer almak isteyenleri gördüm.  Dalga dalga, fırka fırka o yöne akın halindeydiler. Hani biraz yaklaşsan, heyecanla atan ve göğüs kafeslerini zorlayan kalp ritimlerini duyacaksın..

O derece!

Tam da Türkçe Olimpiyatları'nın söylediği gibi...

"İnsanlık elele, Gün ola bayram ola" halinde ilerliyorlar...

Aklıma Fethullah Gülen'in 1994 yılında hıçkıra hıçkıra söylediği o sözler geldi..

Pek çoğumuzun inanmadığı, dudak büktüğü o sözler:

"Gün gelecek siz elin alemin olimpiyat yaptıkları o salonları yapacaksınız. Sonra açık salonlar diyeceksiniz. Ancak bir gün oralar da size dar gelecek. Statlara sığmayacaksınız..." diyordu inançla..

Dün, adına Seyran denen tepeden inip de yönünü TT Arena Stadı'na çevirenler, tahta bir barakada başlayan hayalin nasıl bir büyüye dönüştüğüne tanıklık etti.

Stadın kapılarına dayandığımızda gözümün alabildiği kadar uzaklara baktım. Binlerce sürücü araçlarını TEM otoyolunun kenarına öylesine bırakmış nasıl koşturuyor, nasıl mücadele ediyor inanılır gibi değil.

Stadın etrafı mahşeri andırıyor.

Dev ekranların karşısında dizilmiş ve yüzlerinde buluşmanın sevinci ile vedanın hüznünü bir arada yaşayan binlerce insan. İçerisi ise meleklerin arş-ı aladan izleyeceği güzellikte..

Stadın çimlerle kaplı olan zemini, bugüne dek görmediğim bir teknoloji ile devasa bir ekrana dönüşmüş.  Oradan akan bir görüntü resmi rakamlara göre sayıları 108 bin olan kalabalığı coşturuyor.

Basın tribününde her zamanki vesveselere bir süre kulak kabartıyoruz.

Tam da yuhalanacağı sözleri kulaklara fısıldanırken, Başbakan Erdoğan beliriyor. Deprem oluyormuş gibi hissediyoruz. Stadı başımıza yıkacaklar neredeyse...

Gülüşüyoruz..

"Böyle yuhalanmaya can kurban" dercesine...

Güzel bir tesadüf mü bilinmez ama, Fethullah Gülen ile kavgalı olduğu söylenen Erdoğan tam da yerine otururken Senegal’den Seynabou Dieng ‘İkimiz Bir Fidanın Güller Açan Dalıyız’ şarkısını söylüyordu.

Türkçe Olimpiyatları'nın ruhunu anlatan figür ise, Allah nasip ederse ileride torunlarıma anlatacağım en özel andı.

Şöyle bir canlandırın kafanızda!

Biri çıkıyor ve sesi kulakları sağır eden bir çalgı ile kıtalararası çağrıda bulunuyor. Dört kıtayı simgeleyen kapılardan bembeyaz giysiler arasında çıkan çocuklar, o çağrıya ilk kulak verenler oluyor.. Yolculuk sırasında çocuklar ilerledikçe ayak bastıkları çorak topraklar can buluyor ve aydınlığa kavuşuyor..

Ne muazzam, ne tarifsiz bir figür anlayabiliyor musunuz?

Şarkıların koca yürekli çocukların dilinden yeniden can bulduğu anlar ise adeta mest etti.. Ben hayatımda ilk kez ellerinde ülkelerinin bayraklarıyla ama elele, ama  gönül gönüle birlikte eğlenen, "İnsanlık elele, bayram o bayram ola" diye haykıran insanlar topluluğu gördüm.

Tepeden biri bağrıyor avazı çıktığı kadar: "Madonna size kubbban olsun!"

Gösteri bir karnavala, karnaval bir dünya şölenine dönüştükçe yanımda oturan ağabeyim Hadi Özışık kollarını gösteriyor. "Tüylerim diken diken oldu" tabiri var ya hani. Onunkiler birer toplu iğne gibi :)

Öylesine etkileyici, öylesine can evinden vurucu..

Sahi!..

Siz hala bu işlerin parayla, pulla veya servetle yapıldığını mı düşünüyorsunuz?

Ailesini, ülkesini sevdiklerini geride bırakıp Erzurum'dan Endonezya'ya giden, adını dahi bilmediğimiz gizli kahramanlara haksızlık edersiniz bunu düşünürseniz..

Ben bu dünyada kalıcı bir eser bırakacağım diyerek Konya'dan Kenya'ya giden öğretmenin vebalini alırsınız.

Ayıp edersiniz ayıp!

Gerçi böyle düşünseniz şahsen benim umurumda değil!

Bu dünyada veya öteki alemde..

Bir şahit gerekirse şayet..  İnandığım bütün değerler üzerine and olsun ki...

"Bu insanlar iyiler ve iyilikler adına güzel şeyler yaptılar" diye şahedet edeceğim..

Eyy dünyanın tüm milletlerine Türkü ve Türkçe'yi öğretmek için... Tüm dünyanın elele kardeşlik içinde yaşayabileceğini anlatmak için.. Savaşların, katliamların, soykırımların olmadığı bir dünyanın daha yaşanılır olabileceğini göstermek için yurdundan evinden barkından çocuğundan ayrı yaşayan gurbet ellerde hasretle yanıp tutuşan yüreklerin sahipleri..

Eyyy bu uğurda bize elçi olarak gelen teni kara, içi nur gibi beyaz çocuklar..

Allah şahit olsun ki beni inandırdınız!

Artık bu dünyanın elele, gönül gönüle kardeşçe yaşanabilecek bir yer olacağına, bayram yeri olacağına Rabbim'e ve O'nun Resulü'ne inandığım gibi inanıyorum.

Gidin..

Dün gece kardeş dediklerinizden ayrılırken nasıl ağladığınızı, nasıl hıçkırdığınızı gördüm.

Her gidiş biraz daha kavuşmaktır.

Gittiğiniz yol mukaddestir.. Bilin ki sizler ilahi teminat altındasınız artık.

Gidin ve karanlıktan korkmayın.

Bilin ki gelecek yıl bu zamanlar sizi yine aynı coşkuyla ve daha büyük alanlarda, daha büyük kitleler halinde karşılayacağız..


SÖZÜMÜZ SÖZ!