Mikropla insanın yaşantısı bitmeyecek bir yarış gibi. Trilyonlarca hücrenin bin katı kadar mikrobu vucudumuzda taşıyoruz
Abone olHastalık mikroplarıyla insanlığın, tırmanan bir yarışa kilitlendiği, insanlık devam ettiği sürece, bu yarışın bitmeyeceği bildirildi. Uzmanların yanı sıra TÜBİTAK yayınlarından çıkan ve dilimize "Tüfek, Mikrop ve Çelik" olarak çevrilen Jared Diamond adlı bilimadamının çalışmasından derlediği bilgilere göre, insanların ölüm nedenlerinin başında gelen hastalıklar, tarihi biçimlendirmeye varan önemli rolleri üstlendiler. 2. Dünya Savaşı'na kadar savaşlardaki insan kaybının çoğuna, aldıkları yaraların değil, taşınan hastalıkların yol açtığı bildirildi. Mikropların geçmişte oynadığı rolü gösteren en korkunç örneğin, Kristof Kolomb'un 1492 yolculuğuyla başlayan Amerika kıtasının fethi olduğu saptamasını yapan Diamond'a göre, Avrupalıların tüfekleri ve kılıçlarıyla ölen Amerikan yerlilerinden çok daha fazlası, Avrasya mikropları yüzünden yataklarında yaşamlarını kaybettiler. Yeni Dünya'da, Kolomb'un gelişinden sonraki bir ya da iki yüzyıl içinde yerlilerin nüfuslarındaki azalma oranının yüzde 95'i bulduğu tahmin edilirken, Eski Dünya'dan gelen bir düzineden fazla önemli bulaşıcı hastalığa karşı bağışıklık ve genetik direnci bulunmayan yerliler, adeta kıyıma uğradı. Büyük Salgınlar Özellikle tarımla birlikte, toplumlara büyük felaketler yaşatan bulaşıcı hastalıkların gelişimi de başladı. Çağdaş tıbbın ortaya çıkışından önce salgın hastalıklar çok daha korkutucu boyutlarda rakamlara ulaştı. İnsanlık tarihinin en büyük salgını, 1. Dünya Savaşı sonunda çıkan ve 21 milyon kişinin kaybına yol açan grip virüsü oldu. Kara Ölüm (Hıyarcıklı Veba) 1346-1352 tarihleri arasında Avrupa nüfusunun dörtte birini yok etti. Uzmanlara göre, tıp, ancak 2. Dünya Savaşı sonrasında mikroplarla mücadelede antibiyotikler, antiviral ve kemotöropatikler gibi etkin maddeleri kullanmaya başlayabildi. Ege Üniversitesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Münir Büke, insanın, ağız, burun, boğaz, deri, bağırsak gibi vücut boşluklarında birlikte yaşadığı mikropların bulunduğunu belirterek, şunları kaydetti: "Trilyonlarca vücut hücremizden bin misli fazla mikroorganizmayı vücudumuzda taşıyoruz. Bu mikroplarla vücudumuz, hassas ve ahenkli biçimde ortak bir yaşam sürdürüyor. Bu hassas denge mikrop lehine bozulacak olursa, çatışma başlıyor ve sonunda mikroplar galip gelerek, vücudun yaşamsal işlevlerini aksatıp bozuyorlar. İkinci Dünya savaşından beri mikrop lehine bozulan dengeyi düzeltme ve mikropları ortadan kaldırmaya yönelik maddeler kullanıyoruz." Ancak mikropların da kendi yaşamlarını tehdit eden ilaçlara karşı direnç mekanizmaları geliştirerek, yeni genetik yapılar kazandıklarını bildiren Prof. Dr. Büke, "Mikroplarla insanlar arasındaki yarış, insanlık devam ettiği sürece bitmeyecek. Zaman zaman bu yarışta, bundan önce olduğu gibi, mikroorganizmalar galip gelecektir. Dünya döndükçe yeni virüslerin, keşfedilmemiş mikropların insan topluluklarına musallat olacağı mutlaktır" dedi. "Gereksiz İlaç Kullanımı Toplumsal Soruna Yol Açar" Bu nedenle özellikle antibiyotiklerin bilinçsiz kullanımının tüm toplumu ilgilendiren büyük sorunları beraberinde getirdiği uyarısında bulunan Prof. Dr. Büke, "Bu kişilerde direnç oluşturan mikroplar, hiç antibiyotik kullanmayan kişiye geçtiğinde, daha ağır tablo ile karşı karşıya bırakır" dedi. Salgın yapan ve tam tedavisi olmayan mikropların önemli bir özellik gösterdiklerini ifade eden Prof. Dr. Büke, "Vücut da varyasyonlar göstererek, organizmada buna karşı oluşan dirençten kurtulur, genetik değişiklikler gösterirler. Salgınlarda bu bakımdan mücadele zordur" diye konuştu.